Mehmet Göktaş Doğru Haber
Evet , vatanın Mekke olsa ne yazar, bir gün terk eder gidersin.
Ne için, ne uğruna? İman uğruna. Yani bir gün vatan veya imandan birini tercihle karşı karşıya kalırsan bir Müslüman olarak vatanı terk edersin, imanı tercih edersin.
Bu bir emirdir, Yaradan'ın emridir. Önemli olan O'na kulluk yapabilecek daha güzel ve müsait yer bulabilmektir.
İsterse o vatan yeryüzünün en mukaddes beldesi olsun, Şehirlerin Anası olsun isterse, Allah'ın Evinin olduğu, İbrahim'in makamının bulunduğu, İsmail'in ve Hacer'in yurdu bile olsa orayı terk eder gidersin.
Eğer orada imanınıza, İslam'ınıza, kimliğinize müsaade edilmiyorsa artık orada durmak size haram olur.
Muharrem ayına, hicret ayına giriyoruz Salı günü. 1440. Yılını idrak edeceğiz. Dolayısıyla minberlerde, kürsülerde, ekranlarda ve İslami medyada genel olarak hicret konusu işleniyor, özellikle Muhacirlere Ensar olma konusu üzerinde duruluyor.
Fakat bu arada bir konuda çelişkiye düşülüyor, kafalarda bir soru kalıyor. Malum son yıllarda “vatan” kelimesinden daha fazla işittiğimiz başka bir kelime yoktur zannedersem. Kutsallıkta birinci sıraya yerleştirildiğini görüyorsunuz.
Belki birilerimiz şunu söyleyebilir; “Bizim vatanla kast ettiğimiz zaten dinimizi güzelce yaşayabildiğimiz, Müslümanca kimliğimizi rahatlıkla ibraz edebildiğimiz, imanımızı haykırabildiğimiz bir yer olduğu içindir” diyebiliriz.
Fakat bu her zaman böyle olmayabilir. Ebu Cehillerin hakim olduğu bir şehir istediğiniz kadar kutsal olsun, istediğiniz kadar sizin öz yurdunuz olsun, bir gün bırakır gidersiniz, sırf Rabbimiz Allah'tır dediğiniz için sürülüp çıkarılırsınız.
Bir Müslüman olarak ne pahasına olursa olsun orada kalmak, çıkmamak diye bir tercihiniz olamaz. Eğer böyle bir tercih hakkı olsaydı bunu ilk kullanacak kişi Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz olurdu, bahane olarak da;
“Allah Teala'nın Kâbe'sinin bulunduğu, benim doğup büyüdüğüm, yeryüzünün bu en mukaddes şehrini terk etmek olacak şey değil. Şimdilik yapacağımız tek şey şu Ebu Cehilleri fazla rahatsız etmemek, onların putlarına fazla dil uzatmamak, yaşantılarına saygı duymak...” derdi ve Mekke'yi terk etmezdi.
Nedense hicret konusu işlenirken işin bu yönüne hiç temas edilmiyor, terk edilen bu şehrin nasıl bir şehir olduğuna dikkat edilmiyor.