Vatikan'ın bir zamanlar sıcak ilişki kurmaktan kaçındığı İsrail'i tanımasının ve Yahudi tarihinin öğretilmesini teşvik etmesinin ardında siyasi nedenler var. İsrail'i tanımak Katolik inancıyla çelişiyor.
Papa 16. Benediktus'un Türkiye ziyareti ve İsrail-Filistin çekişmesinin çözümü üzerinde duran ABD-Ürdün görüşmelerinin aynı zamana denk gelmesi vesilesiyle, Vatikan'ın Yahudiler ve İsrail devletinin kurulmasıyla ilişkisini ele alacağım. Vatikan'ın Hz. Mesih'in çarmıha gerilmesinin sorumluluğunu Yahudilere yükleyen, Yahudilerin ilk Hıristiyanlara zulmettiğini ve Hıristiyanlığın yayılmasına direndiğine yönelik teolojik yaklaşımlarından dolayı, Katolik kilisesinin Yahudilere yönelik resmi tutumunun asırlar boyu olumsuz olduğunu söylemek mümkün.
Balfour Deklarasyonu'na karşıydı
Bu yüzden, Avrupa'da Yahudiler güçlendiği zaman ortaya çıkan öfkeli Hıristiyan tepkilerini garipsemiyoruz. Bu tepkiler, Reform hareketi başlayana ve Tevrat'ın kehanetlerini gerçekleştirmek amacıyla modern İsrail devleti kurulana dek hiddetini kaybetmedi.
İsrail devletinin kurulması, Yahudilerin Filistin'e döneceğine yönelik kehanetlere inanmayan Katolikliğin orjinal öğretileriyle çelişiyordu. Şöyle ki, 5. yüzyılda Tevrat'ın, Yahudilerin günah işlediğine ve Allah'ın ceza olarak onları Filistin'den Babil'e kovduğuna, İsa'nın beklenen Mesih olduğunu inkâr etmeleriyle de onları ikinci kez sürdüğüne işaret ettiği inancı hâkimdi. Dolayısıyla Siyonizm Ortaçağ'da Avrupa'da mevcut değildi. Buradan hareketle, İsrail devleti ve Siyonist düşünceyle, Yahudi inancı arasında ayrım yapmak gerek.
Vatikan, 1917'de Balfour Deklarasyonu'na yönelik rahatsızlığını da ortaya koydu. Filistin'e Hıristiyanların kutsal değerlerinin koruyucusu Türklerin gitmesiyle gelen Britanya işgali, mirası Siyonistlere teslim etti. Akabinde eski İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman'ın "Britanya İngiliz kaldığı gibi Filistin de Yahudi kalacak" açıklaması geldi. Vatikan, Siyonist projeye ve özellikle de Yahudilere Filistinliler üzerinde siyasi ve ekonomik hegemonya kurma hakkı veren 22 maddeye muhalefetini sürdürse de, 2. Dünya Savaşı sırasında Filistin meselesiyle Avrupa'da Yahudilere yapılan baskıları birbirinden ayrı tutmakta ısrarcıydı. Yalnız bu durum, Vatikan'ın Filistin'de bir Arap yönetiminin kurulmasını istediği anlamına da gelmiyordu.
Sonraları ABD'nin ortaya çıkmasıyla birlikte, Vatikan bu ülkeyle ilişkileri güçlendirmesinin ve Siyonizm karşıtı dilini hafifletmesinin kaçınılmaz olduğunu gördü. Siyonist yönetimler de, Siyonist emellerle Hıristiyanlığın ve Katolik kilisesinin çıkarları arasında bir tezat bulunmadığını vurgulayan gerçek dışı güvencelerle Vatikan'a yaklaşmaya karar verdi.
Amerikalı Katolikler sayesinde...
Siyonist stratejiye uygun olarak bölünme kararının çıkmasından itibaren de Filistinliler kaçmaya zorlandı ve malları müsadere edildi. Filistin'de yaşayan Hıristiyanların yüzde 75'inin sürülmesi ve mültecilerin dönüşü amaçlı çabaların boşa gitmesi sonrası Vatikan İsrail'i tanımaktan vazgeçti. Fakat komünizm karşıtı Katolik Kennedy'nin Washington'a başkan olmasıyla, İsrail'de ABD'nin komünizmle mücadelesinde doğal bir müttefik bulundu.
Dolayısıyla Amerikan Katolisizmi İsrail'e dini meşruiyet verdi. Fakat Vatikan Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımamayı sürdürdü. Ancak, siyonistlerin hummalı çalışmaları sonucu Papa 6. Paul zamanında İncil'deki ifadeler açıkça değiştirildi.
Şöyle ki, 1965'te 'Yahudilerin Mesih'in kanından temiz oldukları' karara bağlandı. 1993'teyse, Papa 2. Jean Paul'ün İsrail'i tanıması ve mültecilerin dönüşü gibi önceki şartlardan geri adım atılmasıyla karşılaştık. Bu beklenmedik karardan önce de Vatikan-Yahudi ilişkileri komisyonunun 1985'te çıkardığı belge gibi bir dizi hazırlık yapılmıştı. Bu belge, Mesih'in İbrani olduğunu belirtiyor, Hıristiyan öğretilerinde Yahudi tarihinin ve dininin öğretilmesini teşvik ediyordu.
Mısır'daki Ortodokslar tanımıyor
Vatikan'ın 1985 belgesinden İsrail'i tanımasına uzanan bu yeni tutumları, dini kisve giydirilmiş, Hıristiyan Siyonistlerin tutumlarıyla uyuşan siyasi kararlardır. Vatikan'ın İsrail'i tanıması Katolik inancının özüyle çelişiyor. Mısır'daki Ortodoks kilisesi veya Hıristiyan din adamı Papa Şanuda'nın aksine Vatikan'ın İsrail'i tanıması, din ve siyaseti kullanarak Filistin'deki Siyonist gaspa siyasi bir formül uydurmaktan ibaret. Papa Şanuda veya Mısır Ortodoks kilisesi dini bakış açısıyla İsrail'i tanımamakta ısrar ediyor. Papa'nın Türkiye ziyaretinde yakınlaşmaya çalıştığı kilise de aynı kilisedir. Acaba bu yakınlaşmanın sebebi ne?
SÜREYYA EŞŞEHRİ (Arşivi)
(Londra'da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 2 Aralık 2006)