Vay onların haline ki!

Abdurrahman Dilipak

Kedi acıkır ve yavrusunu yemek zorunda kalırsa, yavrusunu fareye benzetirmiş! İnsan da eğer din, ahlak, vijdan erdem engellerini aşmışsa, işte o zaman “Belhum adal” da olabilir. Bunun gazetecisi, politikacısı yok. Sivil toplumcusu, ilahiyatçısı yok.

Bir işadamının paraya ihtiyacı vardır. O paraya ulaşmak için gitmesi gereken yolu zihninde meşrulaştırır. Bir politikacının oya ihtiyacı vardır ve onu daha fazla oy almaya götürecek her yol, onun gözünde meşrulaşır. Bir bürokratın terfi etmesi gerekir. Bunun için amirinin ona destek vermesi gerekir. Onun için o amirinin gözüne girmek için her yolu dener.

Sakın biz böyle yapmayalım. Peki ne yapalım: Allah’ın rızasını dileyelim ki, O, bize yardım etsin. O, bizim için daha güzel, daha iyi olanıdır. Diğer şeyler bizi ilahi rızadan uzaklaştırır ve o zaman da varacağın yer gazabın yurdudur. Ölüm meleği geldikten sonra amel defterimiz elimize verildiğinde bir de bakmışız, kaçtığımızı zannettiğimiz şeyle burun buruna gelmişiz. İnsanların hayatı Şeytandan yediği kazıklar ve pişmanlıklarla doludur.

Aslında sıkıntılarımızın değerini bilmiyoruz. Hastalıklarımızın da öyle. Ders almıyoruz. Başımıza bir iş geldiğinde hemen feveran ediyoruz. Geçince yine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Evet “Elinizde nimet olarak ne varsa Allah’tandır. Sonra başınıza bir sıkıntı geldiğinde O’na yalvarırsınız.”(Nahl Suresi-53)Sonra o sıkıntı geçer, yine bildiğimizi okuruz.

“Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi-71)

Bu musibetlerin içinde nasihatler gizlidir, tabii anlayana.

İşin içine kul hakkı varsa, o başka hayır gibi şeylerle dengelenmez. Hem zaten haram mal ile helal şey yapılmaz. Kem alat ile kemalat olmadığı gibi. Ribadan elde edilen gelirle zekat, sadaka, hac, umre, fitre olmayacağı gibi.

Düşünelim: “Bedir’de düşmanlarınıza verdiğiniz iki misli zarar, Uhud’da kendi başınıza gelince: ‘Bu musîbet de nereden?’ diye soruyorsunuz, öyle mi? Rasûlüm de ki: ‘Elbette kendi yaptıklarınız yüzünden!’ Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Nisâ-62) buyurulduğu gibi.

Bu “ıslah edici” maskeli mega-zenginler aslında mega kirletici. Ama yine onlar hesap soruyor, onlar kural koyuyor. Onların israfı ve lüksleri kirliliğin asıl sebebi. Havayı, suyu, toprağı, uzayı, ahlakı her şeyi kirletiyorlar. Ve bunu yaparken de “biz ıslah edicileriz” diyorlar. Kirlilik gerçek sorun. Ama kirlenmenin sebebi olanlar, kirlettikleri dünyanın faturasını insanlığa kesiyorlar. Oxfam iklim politikası lideri Nafkote Dabi, “Bir milyarderin bir uzay uçuşundan kaynaklanan emisyon, en fakir insanın yaşam boyu emisyonundan fazla.” %1 zengin, 2030’da CO2 emisyonlarının %16’sını oluşturacak, iyi mi? Evet, nasılsa kitleler korkuya teslim olmuş, beyinler uyuşturulmuş, ne deseler, nasıl itiraf etseler kimsenin umurunda değil. Adamlar davul çala çala geliyorlar, dergilerine kapak yapıyorlar, yapacaklarını, ama hipnoz olmuş kitleler onları alkışlamaya ve kendilerine hakikati söylemeye çalışanlara komplocu gözüyle bakıyor.

Biz söylemeye devam edeceğiz: Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak / Haykırmak istiyorum, kollarımı makas gibi açarak. Tabii ucunda bir şekilde sanık sandalyesine oturtulmak da olsa, LGBT diye yazayım, siz Türkçesinin dini metinlerdeki karşılığı olanı düşünün, birileri onları başüstü yapsa da!

Bizim hakikatleri haykıran şairlerimiz vardı. En son birini daha kaybettik. Şair, nev-i şahsına münhasır politikacı, Yayınevi sahibi, dergi editörü, Diriliş muştucusu, Kaab bin Züheyr’in “Kaside-i Bürde”sini Türkçeleştirip bize sunan kişi, “İslam toplumunun Ekonomik Strüktürü”nün yazarı! Onun da bitti dünya sürgünü. Biz kaldık geriye.. Allah iman, ahlak, akıl ve merhamet sahiplerine hayırlı bir ömür ve hayırlı bir ölüm versin. Bilelim ki, ölüm defteri sağ taraftan verilecekler için korkulacak bir yer değil, aslında bir “şeb-i arus”tur. “Asude bir bahar ülkesi”dir.

Bayer Müdürü Stefan Oelrich, Dünya Sağlık Zirvesi Eczacılık Birimi Başkanı: “MRNA ‘Aşılar’, gen tedavisi satışına bir örnektir. İki yıl önce halka gen veya hücre tedavisi teklif etseydik ve iğne yaptırıp yaptırmadıklarını sorsaydık %95 ret oranıyla karşı karşıya kalırdık” diyor, bizleri komploculukla suçlayanlar, bu açıklamalar konusunda hiç düşünmezler mi, akletmezler mi?

Adamlar dergilerine kapak yaptıkları konu ile onların niyetleri bu, buna karşı dikkatli olalım diye uyarıyorsunuz, onların gözleri, kulakları başka yerlere ayarlı. Onların dayattıkları maddi gerçeklere karşı, manevi bir direnç oluşturalım diyorsunuz, her işin bir dini, ahlakı, hukuku, felsefesi, sınırı olmalı diyorsunuz kimse sizi dinlemek, anlamak, bu konular üzerinde düşünmek istemiyor sanki. Adamlar öldürüyor ya hu! İlaç ve gıda ile intiharlar aldı başına gidiyor. Ötenaziye geldi sıra. Oyunlar, uyuşturucu, Astral yolculuk, lucid dream’la rüya aleminde farklı bir yolculuğa çıkıyorsunuz, bir başkası MetaVerse’de dolaşıyor. SquidGame ile çocuklar Sanalla gerçek arasında adeta “Rus Ruleti” oynuyor.

Gerçeğin farkına vardığınızda, ya siz zaten onlar gibi olacaksınız ya da geri dönmek için çok geç kalmış olacaksınız.

Neyse, bugünlük de bu kadar. AK Parti Ceza davası 9 Mart 2022’de, Tazminat davası 25.11.2021’de. Duruşma notlarını, duruşma tutanağını bugün-yarın dilipak.com’dan okuyabilirsiniz. Selâm ve dua ile.