Ve son haber şu: 40 milyonluk bir İslam ülkesi olan Afganistan’da Kabil, Taliban’a teslim oldu. ABD’nin desteklediği mevcut hükümet ise çatışmadan yönetimi devretmek için Taliban’la pazarlık yapıyor. Bir iddiaya göre ABD Afganistan’dan çıkarken Taliban ile anlaştı.. Şimdi sırada Afgan-Pakistan-İran, Çin ve Fergana bölgesinde ve eş zamanlı olarak Rusya’nın etki alanı içindeki Kuzey Afganistan bölgesindeki Türkî Cumhuriyetlerde sorun çıkartmak. Afganistan krizi Hazar’ın kuzey ve güney tarafındaki Çin-Pekin koridorunu etkileyecektir. Biz, Türkiye’yi aktarma istasyonu olarak kullanan Afganlıların “göç”ü ile ilgilenirken dünyada başka şeyler oluyordu. Aslında Afganistan’daki bu göç sadece Türkiye’ye değil, doğu, batı, kuzey, güneydeki tüm ülkelere devam ediyor ve hepsinde sorun çıkartacak. Ve bu göç beraberinde uyuşturucu trafiğini daha da güçlendirecek. Aynı zamanda ülke içinde ve dışında kanlı hesaplaşmalara sebep olacak.
ABD; Suriye ve Irak’tan çekilirken, boşalttığı üsleri ve silahları PYD’ye, Afganistan’dan ayrılırken de Taliban’a bırakıp geri çekiliyor. Daha önce de zaten DAEŞ in İran’dan geçerek Fergana’ya gitmesinin önünü açmıştı. ABD, şimdi de bu mayınlı alana Türkiye’yi sokmaya çalışıyor.
Türkiye daha önce o bölgede Raşit Dostum’la yakın bir işbirliğine gitmişti. Raşit Dostum aynı zamanda ABD ile birlikte çalışıyordu. Bugün Ankara’nın, ABD’nin desteğinde ve ABD’nin bölgedeki “çıkarları ve adamlarını” korumak için tekrar devreye girmesi, başka bir tartışmayı daha beraberinde getirecektir. Hatta ülkedeki Türk unsurları ve kuzeydeki Türkî topluluklar için de ciddi bir risk oluşturacaktır. Türkiye’yi bu anlamda Rusya ile karşı karşıya getirecektir. Pakistan da Çin, İngiltere ve ABD arasında lobilerin hesaplaşmasına zemin oluşturacaktır. Sonuçta İran’da da lobiler savaşı kaçınılmaz olacaktır. Bu arada; Afganistan, SSCB işgalinde iken, Çin, o zamanki politikası gereği Afganistan direnişinin yanında SSCB’ye karşı idi. Afganistan’da Çin’in desteklediği 4 Maoist örgüt vardı. Bunlar, Afganistan Özgürlük Cephesi, Afganistan Halkı Özgürlük Cephesi, Afganistan Mücahit Özgürlük Savaşçıları Cephesi İran Pragmatik ve oportünist bir yol izliyor Afganistan konusunda. ABD yanlılarının ülkesinden geçerek Türkiye’ye gidişine bir kapı açmıştır bu anlamda.
Şunu görelim, bu konu Türkiye’ye giren Afganlı göçmen sorunundan çok daha derin ve önemli bir konu. Bakın BM’ye göre, 2021’in ilk 6 ayında 1659 sivil hayatını kaybetti. Bu sayı son bir ayda 1000’den fazla sivilin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Mayıs başından Ağustos’a kadar yaklaşık 1 milyon sivil evlerinden ayrıldı, başka yerlere kaçtı ya da komşu ülkelere sığındı. 18 milyon insan ise ciddi barınma ve gıda ihtiyacı içinde. ABD, 20 yılda Afgan ordusunu eğitip donatmak için 83 milyar dolar harcamış. Sonuç bu. Ülkenin en büyük geçim kaynağı, ABD fonları, uluslararası ülke ve örgütlerden gelen paralar ve eroin. ABD ülkeden ayrılırken, hükümetin merkez bankasına 9 milyar dolar bırakmış. Şimdi onlar da o ABD’nin hükümete bıraktığı silahlarla birlikte PYD örneğinde olduğu gibi Taliban’ın elinde olacak. ABD kaynaklarına göre, Taliban 60 bin savaşçıdan oluşan çekirdek bir güce sahip. Taliban’a destek veren diğer askeri gruplarla birlikte sayı 200 bini geçiyor.
Biden, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve diğer Afgan yetkililerle görüşmesi talimatını vermişti. Gerçekleşen bu görüşmede “Katar’ın başkenti Doha’da bulunan Taliban temsilcilerine, Afganistan’daki ABD askerini ve görevimizi tehlikeye atacak herhangi bir eyleme girişmeleri durumunda hızlı ve güçlü bir askeri karşılık verileceğini iletmişler(!?) Bu görüşmenin ardından ABD Savunma Bakanlığı, Kabil Büyükelçiliğindeki personelin tahliyesi için bölgeye 3 bin ilave ABD askerinin gönderileceğini açıklamıştı. THY de Charter uçuşları ile bir hava köprüsü kurarak bu tahliyeye destek verdi.
Şimdi biraz gerilere gidelim. 7. YY’da Sasaniler eliyle Herat üzerinden Müslümanlar ülkeye giriş yaptılar. Halk 9 -12. YY arası 300 yılda Seferî, Sâmânî, Gazneli ve Gurlu hanedanları döneminde büyük ölçüde İslam’laştı.. Bu süreçte ülke Harezmşah, Halacî, Timurî, Ludî, Surî, Babür ve Safevî imparatorlukları tarafından yönetildi. 1709’da Hotakî hanedanı Mirüveys’in ülkesinin bağımsızlığını ilan etti. 1747’de, Ahmed Şah Dürranî, Kandehar’da Dürrânî İmparatorluğu’nu kurdu. 1776’da ülkenin başşehri Kâbil’e taşındı. 20.YY’a girerken Afganistan, İngiltere, Hindistan ve Rus İmparatorluğu arasındaki pazarlıklara ve çatışmalara sahne oldu. Ruslar, 24 Aralık 1979’da ülkeyi işgal etti. İşgale karşı direnen mücahidler 15 Şubat 1989’da işgale son verdi. 1989’da SSCB’nin çekilmesinin ardından Afganistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu ve bu hükümet ancak 3 yıl daha dayanabildi. Bunun yerine kurulan Afganistan İslam Devleti’nin başına önce geçici olarak Sibğatullah Müceddidi ve ardından Rabbani getirilmişti. Pakistan, Hikmetyar’ı destekliyordu.
Kabilecilik ülkede yeni bir tartışmaya sebep oldu. Din kardeşliği bir kenara itildi. 18’inci YY’dan beri iktidarda olan Peştunlar, daha itidal sahibi ve birleştirici bir üsluba sahip Tacik asıllı Rabbani’yi içlerine sindirememişti.
İslamabad, Hikmetyar’ı destekliyordu. İran ve Pakistan bu konuda sorunun çözümüne yardımcı olmak yerine kendi siyasi hesaplarına göre hareket ettiler. Mücahidler kendi arasında iktidar savaşında iken 1994’te şehid ve gazilerin çocuklarından oluşan bir talebe hareketi olarak ortaya çıkan Taliban, bir yandan Üsame b. Laden üzerinden ABD ve Suudilerin de doğrudan ve dolaylı katkıları yanında Peştun’ların da desteği ile hızla yayıldı. “El Kaide” adı ise diğer İslam ülkelerinden cihada destek ve insani yardım için gelen gönüllülerin kayıtlarının tutulduğu ve kendilerine rehberlik yapılan “ofis”, “büro” kayıt hizmetlerinin yapıldığı Pakistan topraklarındaki Afgan mülteci kamplarında kurulan irtibat noktalarına verilen isim olarak hafızalara kazınmıştı. Afgan savaşı, ABD, SSCB, İngiltere ve Çin için bir vekâlet savaşı idi. Burada dikkat çeken bir diğer nokta ise Afganistan’ın komşuları olan İran, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Çin. Bu da Afganistan’ı jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok önemli bir ülke haline getiriyor. Öte yandan ülkenin dini ve etnik yapısı da çok ilginç: Afganistan’da nüfusun yaklaşık % 50’si 15 yaş altındadır. Ve 1 kadına yaklaşık 7 çocuk düşmektedir. % 40 civarında Peştun, % 30 civarında Tacik yaşamaktadır. Özbekler % 10 Türkmenler ve Kırgızlar, % 3, Hazaralar % 10, Aymaklar % 4 Belüc’ler % 2, % 5 civarında da diğerleri vardır. Halkın % 85’i Farsça konuşmaktadır. % 85 Sünni, Şiiler ise Hazara’larının çoğunluğu oluşturduğu % 14’lük bir kesimini oluştururken, Taliban iktidarı sürecinde, Sünni kesim, Sufi gelenekten uzaklaşarak Selefi bir çizgiye doğru kaymıştır. Ülkede % 1 gibi Hristiyan Budist, Sih ve Hindi inancına mensup kişiler de vardır. Taliban diye bir grubun varlığı 1994 gibi konuşulmaya başlandı. 1996’da ise Taliban Kabil’i ele geçirdi. Taliban o dönemde Pakistan, Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğini aldı. Aynı zamanda ABD ve İngiltere de bu operasyona dolaylı destek verdi. 11 Eylül 2001’de ise ABD ikiz kulelere yapılan saldırıda Usame b. Laden’i sorumlu tuttu. Afganistan’da Taliban, 1996-2001 yılları arasında iktidarda kaldı. Taliban, 2 yıl içinde 1998’de Afganistan’ın yüzde 90’ında etkin hale gelmişti. (…)
Daha anlatacak çok şey var. Son gelişme Taliban artık Kabil’de. Bundan sonra ne olacağını hep birlikte göreceğiz. İlk kan Şam’da, Kabil tarafından gerçekleşmişti. Son kan da yine aynı coğrafi bölgede gerçekleşecek gibi. Ama son savaş için Fergana tarafından, Horasan’dan gelecek olanların El-Bab’dan geçerek Amik ovasına geçeceği anlatılır eski metinlerde, Ehli Salib ise İskenderun üzerinden Amik ovasını geçerek gelecek, anlatılan bu rivayetlere göre. Kabil, Tahran, Bağdat, Şam üzerinden Türkiye’ye uzanan bir yol var. İşin bu kısmı geleceğin tarihi ile ilgili. Selam ve dua ile.