Derin Gerçekler
Bu siyaset ve bu media bu gidişle, korkarım insanları dinden-imandan edecek. Bir de kalkıp sormuyorlar mı ''bu gençler neden Deist oluyorlar?'' diye. Ateist olmadıklarına şükredin. Din mi bıraktılar ki! Ciddi anlamda sorgulayın, İmani açıdan değerlendirin toplumun kahir ekseriyeti, kadere, rızga ve ecele “İnandık” diyor ama inanmıyor. Allah’ın dini yeri-göğü, ölümü ve hayatı açıklar ama, bizim yaşadığımız din karı-koca, gelin-kaynana kavgasını bile çözmüyor.
Birileri “iman ettik” demekle yakalarının bırakılıvereceğini mi zannediyor? Vahyin coğrafyası olan bir ilçede, dindar bir belediye başkanı “Obezite kaderiniz olmasın!” diyor. Şimdi buna itiraz edince ne anlaşılacak; “Obezite kaderiniz olsun” demiş mi oluyoruz? Peki Kader ne? Bu “Kaderinizi değiştirmek”ten sözeden siyaset bezirganları ne demiş oluyor.
Laiklerle muhafazakarların kader tartışması arasında dindarlar sağdan-soldan yumruk yiyor. Bir şey hayır da olsa, şer de olsa, gerçekleşmişse, o Kadir-i Mutlak/mutlak irade sahibi ve bir olan Allah’ın yaratıcı iradesine bağlı bir hükmü ve tasarrufudur. Unutmamak gerekir ki, Şeytan da Allah’ın iradesi içindedir. Bizim sorumluluğumuz Allah’ın rızası ile ilgilidir. Allah’ın rızası da iradesi içindedir. Hırsızın çaldığı mal, sarhoşun içtiği şarap da, katilin öldürdüğü adamın başına gelen de bu kaderin bir parçasıdır, her doğru ve güzel iş de kaderin bir parçasıdır. Kader diye tanımladığınız şey, o şeyin gerçekleşmesinde sorumluluğu olanların sorumluluğunu kaldırmaz. O şeyi meşru kılmaz. Ölen kişinin evet “Ecel”i gelmiş ölmüştür ama o cinayetin vesilesi olan kişi taksir ya da teammüdü ölçüsünde sorumlu olacaktır. Kader, Allah’ın ezeli ve ebedi, başlangıç ve sona dair mutlak bilgi, irade, “Tekvin” dediğimiz yaratıcılığı ile ilgili muhayyer bir tasarrufudur.
Savaşta öldüreni öldürüyorsunuz, sanıyor musunuz ki, şehidin şehadeti kaderi olmasın. O'nu öldüreninki de onun kaderi!?. İsrail'in Kudüs'ü işgali, Filistini işgali de kader. Ne yapacağız şimdi? Allah (c.c)'un ebedi ve ezeli olan tüm sıfatları Zati ve Subuti olmak üzere 2 ana gruba ayrılır. Allah (c.c)'un zatına özel olan, yaratıklardan herhangi birine verilmesi mümkün olmayan sıfatlardır. Mesela Beka bunlardan biridir. Beka, bizimkilerin dilinde “sorun” oldu haşa. Kime ne anlatacaksın, nasıl anlatacağız bilmiyorum. Subuti sıfatları ise varlığı zorunlu olan sıfatlardandır tekvin bunlardan biridir.
Evet bizim kaderimizden başka bir kaderimiz yok. Kimse kaderinizi değiştiremez. Kaderinizde olmayan hiçbir şey yoktur. Bir şeyin kaderiniz olması, ne sizi, ne de size fayda ya da zararı dokunan kişileri masum ya da suçlu kılmaz. Ve hiç kimse rızgın az ya da çok yemeyecek, ecelinden bir saniye önce ya da sonra ölmeyecek. Allah sizi o şekilde davranmaya icbar etmiyor, akıl ve irade vermiş. O, zaman ve mekandan münezzeh olarak ezeli ve ebedi bilgisi ile ne yapacağınızı önceden ve sonuçları ile beraber bildiği için onu o şekilde takdir ediyor. Bilmese geleceği nasıl yaratacaktı? Yaratması için bilmesi gerekiyor. Ve bu anlamda kainatta hiçbir şey onun irade ve tasarrufu dışında değildir ve onun bu ezeli ve ebedi bilgisi ile herşey mutlak bir uyum içindedir.
Bize tayin edilen zaman ve mekanda, akıl ve irade sahibi kişiler olarak her birimiz yaptığımızdan mes’ulüz ve Allah her şeyi görmekte, duymakta, bilmektedir hatta akıllarımızdan, kalplerimizden geçeni ve kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuştuklarımızı bile. Ve bir gün İlahi adalet divanında herkes yaptıklarının hesabını verecektir. “Kiramen katibin” melekleri lehimizde ve aleyhimizde olan her şeyi eksiksiz yazmaktadır bize göstermek üzere zaten Levh-i Mahfuz'da olan ve olacak olan herşey, Allah (cc) nin tahtı tasarrufunda da mevcuttur.
İsmail Saymaz, “Kader değil, cinayet planı” diye yazmış son Grizu faciasını. Oysa Kader’de bir cinayet planının muhatabı olmak da varmış! Amentü’de “Ve bil Qaderi hayrihi ve şerrihi, minallahu teala” diye bir bölüm var. Bunu anlamak gerekiyor. Evet Şeyhler, Şeyh'ül İslam'lar, Laik Mustafa Kemal, Laikçi darbeler, darbelere karşı çıkışlar, hepsi kader. Kadir-i Mutlak olan Allah’ın iradesi içindeki herşey rızasına uygun değildir. Bunu O öyle takdir etti. Bu işle öyle olmasa kim neden ve nasıl cennete ya da cehenneme gidecek. Cennet de cehennem de 7 kat, o vahşi cinayetler olmasa (kim olmasını ister ki?) birileri nasıl cehennemin dibini boylayacak. O zaman birileri bu cinayetlerin, acıların muhatabı olacak.
Madem birileri çalıyor, çırpıyor, haksızlık ve zulüm yapıyor, cennete gitmek için, Allah’ın rızasını ve yardımını haketmek için Allah susmamamızı, direnmemizi istiyor. Onun bizden istediği, rızası bu yönde.
O bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor. Ama biz cahillik ediyor, zalimler karşısında susup dilsiz şeytanlar oluyoruz. O zaman da Allah o zalimlere fırsat veriyor, onların eli ile bizi cezalandırıyor hem de bizi onlara karşı harekete geçmeye zorluyor. “Hayat iman ve cihaddan ibarettir” diyoruz ya, iş bu bu o! “İman” bu hakikati vakıf olarak “Hikmete ram olma”yı ifade ediyor, Cihad da, o yönde direnmeyi, mücadele etmeyi, teslim olmamayı, bu konuda Allah’a güvenmemizi ve dua etmemizi, onun yardımının bize ulaşacağı müjdesini ifade etmektedir.
Saymaz bu kazalar sonrasında siyasilerin açıklamalarını not etmiş. “Bu mesleğin kaderinde bu var” Ya da bunlar bunun “fıtratında varolan şeyler”, “Kader, biz kadere inanan insanlarız” gibi lafları gerçeğin bütününü ifade etmiyor. Mafia’da kader ona bakarsanız, yoksullukta, hastalık da kader. Olan kesinleşmiş, orada olacak olanlara bakmamız, geçmişden ders çıkartmamız gerekiyor. “Şöyle olmasaydı, böyle olurdu, böyle olmazsa mahvolduk” gibi sözler anlamsızdır. Babam kız olsaydı, ben kim olurdum? Geçmişe dönük olarak sorgulama yapacaksanız. Ya da gelecek için siz geçmişin hatalarını düzeltin, bilenlere sorun, yanlışı tekrarlamayın ve zararınızı telafi edecek şeyler yapın. Kader zaten bu sebebler üzerinde şekillenecektir. Bazan size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Unutmayın Allah alemlerin Rabb'idir. Şeytanların, cinlerin, kafirlerin, fasıkların, zalimlerin, hekesin ve herşeyin Rabb'idir. Onları o şekilde yaratan, yöneten, onların kader, rızık ve ecellerini de tayin eden Allah’tır. Dini kavramlar üzerinden konuşurken, ötekiler yanlış yapıyor da, bizimkiler çok mu doğru yapıyor. İki yanlış bir doğru yapmıyor. Doğru söyleyenler ise sağdan soldan yumruk yiyor.
Fay hattına bina yaparsanız yıkılır. Evet kader de, o fay hattı üzerindeki gökdelende oturanın yapan kadar sorumluluğu yok mu. Sonra da suçu kader diye Allah'a yıkmak nasıl bir aymazlık? O binayı yapan da, ona ruhsat veren de, orada oturan da, işte bazan öyle, o kader içinde, ölen de, öldürende, herkes suçlu. Fark sadece suçlarının kat sayısında. O grizu facialarının hesabı, müştereken ve müteselsilen işletmecisinden, belediyesine, sendikasından, Ankara’daki bürokratına, siyasisine ulaşır. Belki iş yargıya intikal eder, bilir kişisine uzanır. Kiminin taksiri, kiminin taammüdü vardır. Bu işletmeci de olabilir, işçi de. Gerçek bu dünyada tam ortaya çıkmayabilir. Ama bütün bu olanları, gören, duyan bilen bir Allah var. Bu konu “Maturidi-Eş’ari tartışması” ile çözülemez. Tarihteki tartışmaları bugüne taşımanın kimseye faydası yok. Bugünün sorunları dururken, ciddi bir gelecek tartışması duruyor önümüzde. Asrın idrakine Müslümanların söylemek zorunda olan bunca söz varken kim nelerle uğraşıyor. Şeytan fazla mesai yapıyor sanırım!?
Sahi birileri memlekette, onu 165 kuruşa yapacak birileri varken, devlete 3-4 dolara fatura edenlerin yaptıkları da Kader. Osmanlı'nın yıkılması, Karaderililer ve kızılderililerin başına gelen de Kader! Bu olaylara karşı çıkmak, sorumluluların cezalandırılmasını istemek, kadere karşı çıkmak değil. Aradaki farkı cami ya da vakıfa ya da örtülü operasyonlara harcadıklarını söyleyenlerin yaptıklarını da, 15 Temmuz sürecinde yaşananları, yaşanmakta olanları, yargıda dönenleri de gören, duyan, bilen bir Allah var... Ve yaşanan herşeyin, ''misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah'' ölçüsünde hesabının sorulacağı bir gün var. Ama Allah (cc) bizden susmamamızı, o gün gelecek gelmesine de, bugün hesabını sormamızı istiyor. Onun iradesi AK Partiyi de, FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’lileri de, CHP’yi de, darbecileri de, PKK ve HDP’lileri de, MHP’lileri de. İYİ Parti, Genç, Deva ve Saadeti de, Sermaye, siyaset, bürokrasi, Akademi, Mafia ve Media’yı da kapsıyor, ABD, İsrail, İngiltere, AB, Çin ve Rusya’yı, vd kapsadığı gibi. Biz, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olalım. ''Ey iman edenler, iman ediniz.'' Gelin amentüden başlayalım işe. Çocuklarının Deist olmasından endişe eden babalar-anneler, biz de gelin imanımızı Kur’an, Siret ve sünnetle tashih edelim. Gelin yeniden iman edelim.
Selam ve dua ile.