Bugün Zilhicce’nin 3’ü ve Kurban Bayramından bir önceki cuma.
Bugün bir rüya gerçek oldu.
Bana kalırsa Ortodoksların bundan mahzun olmaması gerek. Bunun farklı bir anlamı var. Fatih, aynı zamanda, Doğu Roma Bizans’ın Ortodoks halkı tarafından davet edildi, Fetih onların desteği ile gerçekleşti. Fatih İstanbul’u Bizans’tan almadı, Bizans’ı Latin işgalinden kurtararak yeniden ihya ve inşa etti. Ayasofya da bu yeniden inşanın bir parçasıdır.
Bizans halkı “başımızda kardinal şapkası görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi yeğ tutarız” diyordu.
Fatih Fetihle birlikte, Müslümanların ulul emri, Türklerin hakanı, Arab’ın ve Acemin padişahı, Ortodoksların hamisi ve Doğu Roma Bizans’ın imparatoru idi.
Ayasofya İmparatorluk kilisesi idi, harabe ve metruk vaziyette idi. İmparator değişince İmparatorun mabedi de yeni şekli ile yeniden imar, ihya ve inşa edildi.
Mabedler Allah’a adanmış mekanlardır. Onun egemeni, hakimi, sahibi olmaz.
Yeni kavga sebebleri bulmak değil, yaraları sarma zamanıdır. Yapacak çok işimiz var. Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Ders almamız gerek ve bu tecrübelerle geleceği doğru bir şekilde inşa etmemiz gerek. Mabedler kavga yeri değildir. Ve Ayasofya müze yapılana kadar hiç tartışma sebebi olmadı. Bir Mabed, Mabed dışında kullanılamaz. Müze olması bir Mabed için aşağılayıcı bir müdahaledir. Bu utanca ve ayıba son verildi.
Mabede bizim geleneğimizde “Teşrif” edilmez. Mabedler “Tefriş” edilir. Tefriş edenler ve mabede gelenler şeref bulur. Bizim için söz konusu olan, “İbadet” edilen yer anlamına gelen “Mabed” ise, “Abd”, “Mabud”un önünde “Hakim” değil, “Hadim’ül harameyn”deki “Hadim” gibidir. İnsanlar hangi dinden olurlarsa olsunlar bilsinler ki, bu Mabed bugün çok daha büyük hürmet görecektir. Burası dünyanın sıfır noktası ve Kıbleteyn noktasıdır. Yüzü Süleyman Mabedi makamına inşa edilen Mescidi Aksa’ya ve Kâbe’ye dönüktür. Hz. Süleyman da bizim için bir kıraldan çok öte bir Nebi’dir. Ayasofya Süleyman Mabedinin yerine daha sonra yapılan Mabede nazire olarak yapılmış bir İmparatorluk Mabedidir. Ayasofya yine imparatorluk Mabedi olarak, İmparator Müslüman olduğu için aynı şekilde varlığını sürdürmektedir. Son karar, bir fuzuli işgali, haksız ve hukuksuz bir tasarrufu sonlandırarak bir hakkın resmen tescilinden ibarettir.
Ayasofya’nın uyanışı aslında sadece Hilafet rüyasının, Osmanlı Milletler topluluğunun uyanışı değil, Doğu Roma’nın, Ortodoksluğun uyanışıdır. Bunun sembolik, özel bir anlamı vardır ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bugün bir millet, daldığı derin uykudan uyandı. Ayasofya bu rüyanın, uyanışın adıdır bugün.
Bir Süryani Kadim kilisesi mensubu arkadaşımız bana şunları yazmış: Bizler aynı topraklarda Ortodokslarla yüzyıllarca beraber yaşamış iki farklı dine inanan toplumun temsilcileriyiz. İnançlarımız dışında sayısız ortak değerimiz var, ne yazık ki bütün kitaplar sadece yaşanan kötülükleri yazıyor, sıkıntılı zamanlarda yapılan karşılıklı yardımlaşmayı birbirini korumayı kollamayı yazmıyorlar. Haçlı seferleri Batılı Hıristiyanların Müslümanlarla savaşı olarak tanıtılıyor, Haçlıların Doğu Kiliselerine verdikleri zararı, yaptıkları talanı kimse anlatmıyor. Alpaslan’a Malazgirt savaşında Doğu kiliselerinin verdiği destek anlatılmıyor. 17 ve 18. yy’dan sonra Osmanlı’ya, Hindistan’a gelen batılıların Hıristiyanları nasıl böldükleri anlatılmıyor. Batının gözünde Doğunun Müslümanı da, Hıristiyanı da, Türk’ü, Kürt’ü, Süryani’si aynıdır hepsine aynı gözle bakıyor. Böyle bir ortamda aramızdaki farklılıklardan çok ortak noktaları öne çıkararak bu ülkenin birlik beraberliğini, bütünlüğünü sağlamak için var gücümüzle çalışmalı, gayret etmeliyiz.
Bilmem biliyor musunuz, Süryanice Aramice’nin bir lehçesidir. Arapça ve İbranice de öyle. Müslüman gelenekte cennet lisanının Hz. İsa’nın dili olan Aramice olacağı anlatılır. Bize yeni bir tarih okuması gerek.
Hz. Ömer’in kilisede namaz kılma teklifi önemli. Hz. Ömer’in de “daha sonra başka Müslümanlar da benzer taleplerle korkarım sizi rahatsız ederler, onun için dışarıda kılayım dediği rivayet edilir. Mabedi yıkılan bir cemaate Mabedlerinin inşası için yardım edildiği onlara ibadet edecekleri yerler tahsis edildiğini de biliriz. Emanetimiz altında yaşayan Hristiyanların kendi aralarında ihtilaf edip, bizi hakem yaptıklarını, Mabedlerinin anahtarını bize emanet ettiklerini de biliyoruz.
Ve bugün, Ayasofya’da ilk cuma kılınacak. Ama bu iş “açıldı, bitti” şeklinde olmamalı. Şimdi omuzlarımızda çok daha büyük sorumluluklar var. Dilerim birileri bu olay üzerinden hakikat dışı argümanlarla bu işi sulandırmaya kalkmaz. Belki daha fazla okumamız ve düşünmemiz gerek.
Ayasofya’nın yeniden Mabed oluşu ile ilgili olarak bugünü tebrik ediyor, bu süreçte emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Selâm ve dua ile.