Başlıktaki yan yana gelmişliğin utanç verici bir garabet olduğunun farkında olarak yazıyorum. Yeni Anayasa hazırlığında lanetlenmiş ve gazaba uğratılmış zelil bir günahın faillerinin dahi sözde haklarının korunup korunmaması gündeme gelirken maalesef Müslümanların hakları küçük birkaç avuntu ile geçiştirileceğinden şimdiden emin oluyoruz.
Kemalist rejmin varlığının önemli iki alameti olan harf devrimi ve kıyafet devrimi neticesinde gelişmiş Kemalizm"in az gelişmiş Kemalizm"e göre daha baskın bir tutumla kıyafet devrimini başörtüsüne indirgemesinden sonra kasıtlı bir germe hali o bilindik çocuk oyunu ile neticeleneceğe benziyor. İpin iki ucundan çekiştiren taraflardan birinin ipi salıvermesi ile diğer tarafın oturak yerine sert ve kontrolsüz bir şekilde düşmesi gibi" Burada ipin ucunu salacak, yıllardır ipin ucunu ele geçirip anlamsızca geren tarafın rejim tarafı olduğunu ayrıca belirtmeye lüzum olmasa gerek"
Mutluluk ve cennet dağıtıcı Noel Babamsı sözde "din adamı" ve "öğreticileri" sayesinde nefislere de hoş gelen bir tetikleme ile şeker renkli eşarpların başörtüsü yerine oturmuş olmasını, dar ve belli edici sözde dış kıyafetlerin hicab zannedilmesini esefle izlerken yeni Anayasa çalışmaları gündeme yerini aldı. Ancak görünen o ki tüm sosyal ve etnik kimliklerin kişisel hakları azar azar gündemde gelirken rejmin çoğu yükünü taşıyan ve en çok "vatan sağ olsun" sözünü söyleme şampiyonluğunu(!) elinde bulunduran kitleye şeker renkli bir "başörtüsü özgürlüğü(!)" avuntusu ile Yeni Anayasaya meşruiyet kazandırılacaktır.
Burada Laik Demokrat bir sistemden İslam Ahkâmı"nın icra edilmesini bekleyecek kadar ahmak olmamakla beraber yel değirmenlerine savaş açan bir Donkişotluğun da yersiz olduğunun kanaatindeyiz. Ayrıca trafik yasalarının gerekliliğini dahi vicdanında kabul edememiş bir cahiliye toplumunun ilahi kurallar manzumesini zaten hak etmediğini ve kıymetini bilemeyeceğini ve hak edilmişliğin, ilahi şart olan; durum değiştirme şartına bağlı olduğuna iman etmiş durumdayız.
O halde Yeni Anayasa"da Müslümanlar olarak bizlerin beklentileri ne olmalıdır? Malum olduğu üzere İslam Hukuku"nda iman ve ibadet fıkhından sonra muamelat fıkhı gelir. Muamelat fıkhı; ticaret, ortaklık, akidler, miras, evlilik v.s. gibi alanları ferd ve toplum bazında usulünce kurallandırır. Dünyanın bazı ülkelerinde olduğu gibi muamelat fıkhının kişisel anlamda uygulanabilir bir anayasal zemine oturtulmasını istemenin, bu insani hakkı gündeme getirmenin luti bir istekle kıyaslanamaz kalitede olduğunu söylemeye gerek görmüyoruz bile" Bir müminin mirasını dilediği şekilde pay edebilmesi ki varisler de buna razıysa ya da iki Müslüman tüccarın alış verişindeki ihtilafı iki Müslüman gibi çözmek istemesinin rejme ne gibi bir zararı olabilir ki? Dileyen dilediği gibi yaşayıp giyinecekse dileyen de dilediği gibi kişisel hukukunu tercih edebilmelidir. İngiltere"de Kanada"da bu şekilde uygulanıyorken neden kişisel tercih ve onayla bu hukuk Türkiye"de uygulanamasın.
Maalesef henüz muamelat fıkhı gibi bir hukukları dahi olduğunu bilmeyen ve başörtüsünden başka İslami bir muhalefet alanı bilmeyen muhafazakâr kitleler olmadık haramlara "EVET" diyerek vebale girdiklerini ve helallerini yakalama fırsatını da ellerinden kaçırdıklarının farkında olmalıdırlar.
Yaklaşık doksan yıllık muhasebe yapıldığında kan dökerek, olmadık zulumat ile duruş serdeden her kitle ama zorla ama politika gereği bir şekilde adam yerine konmuşken coğrafyanın asıl sahibi olan Müslümanlar kutsal devlet enjektesi ile uyutularak hakkıyla adam yerine konmamıştır. Haklarını bilmediği için piramitlere taş taşımayı dinin bir gereği zanneden mazlum köleler gibi " Firavunumuz Sağ Olsun" diyerek hayatta kalacağını umarak demokratik tepkilerini dahi ortaya koyamayan muhafazakâr kitleler en azından Yeni Anayasa fırsatını değerlendirmelidir. Bireysel özgürlük ve kişisel tercihte müslümanca yaşamak üzere duruş serdedebilen kitlelerin gelecek kuşakların dünya ve ahretlerini şimdiden pozitif anlamda etkileyecebilecek ecdad olma sorumluluğuna erebileceğini düşünmek üzere"