"Ya Allah Nizamının Varlığı Çizgisi, Ya Da Hiçbiri"

İslami Yöneliş sitesinin Şehid Metin Yüksel'in en yakın arkadaşı M.Ali TEKİN ile yaptığı röportaj...

 

ŞEHADET... ŞEHADET...SURURİ İNKILABEST.

 

 

 Bilesin Ey Şehid!

Biz senin şehadet yaşındayız...

Ve her geçen yıl senin şehadet yaşındayız...

Gül Ey Şehid!

Mescid-i Aksa'ya, Somali'ye Çeçenya'ya...

Oyna çocukalarınla...

Hep gül...

Gül Ey Şehid!

En Şehid!

 

 İslami Yöneliş : Hocam kendinizi tanıtır mısınız? Metin Yüksel ile aranızdaki yakınlıktan bahseder misiniz?

 

 M.Ali Tekin : 1955 yılında Konya’nın Bozkır İlçesi Kuşca Köyü’nde doğdum. Ailemle birlikte 1964 yılında İstanbul Fatih’e göç ettim. Aşemsettin İlkokulu’nu bitirdikten sonra 1969 yılında İstanbul İmam Hatip okuluna kaydoldum. 1978 yılında iki yıl gecikmeli olarak mezun oldum. Aynı yıl Ankara Ün. İlahiyat Fakültesi’ne girdim. 1980 yılında pasaportsuz, dağlardan kaçak olarak,  Afganistan cephesine gittim. Herat şehri yakınlarında, Rus kuşatması esnasında dağdan düşüp yaralandım ve iki buçuk ay İran’ın Meşhed şehrinde tedavi gördüm. Daha sonra Türkiye’ye dönüp sırasıyla Erzurum Edebiyat Fakültesi, Ankara Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi’nde okudum ve en son olarak İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden 1986 yılında mezun oldum. 1990 yılında bir grup arkadaşla birlikte Tevhid Dergisi’ni  3 yıl çıkardık. Tevhid dergisi’nde çalışırken Bosna Hersek’teki savaşı izlemek üzere iki kez Bosna’ya gittim. Daha sonra, 1993 yılında yayına başlayan Haftalık Selam  Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptım. Selam Gazetesi’nde çalışırken 1995 yılı Haziran Ayı’nda, gazetemizin Ankara Temsilcisi Talip Özçelik ile birlikte, Çeçenistan’a gidip Rus Çeçen savaşını izlemdim. İaynı yıl ikinci kez gittiğim Çeçenistan’da Rus askerleri tarafından esir alındık. Sekiz ay Dağıstan’da tutuklu kaldık. Türkiye devletinin girişimleri sonunda 1996 Temmuz ayında serbest bırakıldık. 28 Şubat sürecinde, Selam Gazetesi çalışanlarına yönelik olarak, 2000 yılı Mayıs ayı başlarında yapılan Umut Operasyonu’nda 9 arkadaşımla birlikte göz altına alındık. Önce İstanbul, sonra da Ankara Terörle Mücadele Müdürlüğünde 9 gün sorgulandık.Bu sorgulama bir kitap yazılacak kadar; dehşetli ve tiraji-komik bir şekilde yapıldı. Uğur Mumcu’yu öldürmekle itham edildik ve tutuklanıp Eskişehir Özel tip Cezaevi’ne konulduk. 5 yıllık yargılama sonucunda, Ankara’da 1988-1999 yılları arasında tüm siyasi cinayet ve patlamaları güya gerçekleştiren yasadışı ‘Selam Tevhid Örgütü’nün lideri olmaktan, 29 Temmuz 2005 günü 12,5 yıl cezaya çarptırıldım. Mahkeme, 4659 sayılı Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlandırılmamıza karar vererek cezamızı yarı oranında indirerek 6 yıl 3 aya hükmetti. 5 yıl 2 aydır cezaevinde olduğumuz için de tahliye etti.

Hâlen İstanbul’da aylık olarak yayınlanan, Konya Haber Gazetesi’ni çıkarmaktayım.

Metin Yüksel’le tanışmamıza gelince; Metin ile aynı mahallede (Hüsanbey Mahallesi) oturuyorduk. Metin benden daha küçüktü. İkimiz de, Akşemsettin ilkokulunda okuduk. Ben İmam Hatip orta bölümünde okurken MTTB’nin Merkez Ortaöğretim Komitesi’nde Tiyatro Bölümü’nde çalışmalar yaparken, MTTB’de 1974 yılında Metin’i tanıdım. 1976 yılı yaz aylarında Fatih Akıncılar Derneği’nde, Metin Yüksel ile birlikte çalışmaya başladık. Beraberliğimiz Metin’in şehadetine kadar, hiç ayrılmadan sürdü.

 

"Yaşasın Dünya Müslümanlarının İslami Kıyam ve Mücadelesi!"

 

İslami Yöneliş : Şehid Metin Yüksel’in hayatına kısaca değinebilir misiniz?

 

M.ALi Tekin : Metin, Bitlis’in Tatvan İlçesi Norşin Köyü’nde 1958 doğdu. Ailesi 1962 yılında İstanbul’a göç etti. Akşemsettin İlkokulu’nu bitirdikten sonra; Gelenbevi Ortaokulu’na kaydoldu. Burada bir sene okuduktan sonra İslami çalışmalarına engel oluyor diye, okulunu terk etti.  O yıllarda üniversite gençliğinin kuruluşu olan MTTB’nde çalışmalara başladı. Burada kendisinden yaşça çok büyük kimselerle birlikte İslami faaliyetlere katıldı. Diğer taraftan da, yaşı küçük olmasına rağmen, becerikli ve birikimli olduğu için, Milli Nizam Partisi ve daha sonra da Milli Selamet Partisi’nin çalışmalarına destek verdi. 1976 yılında faaliyete başlayan Akıncılar teşkilatı’nın Fatih Şubesi’nin kuruluşunu gerçekleştirdi. Fatih Akıncılar teşkilatı, o dönemin siyasi ortamında; İslami camiada yaptığı çalışmalarla, Tüm Türkiye Müslümanları arasında ünlendi.

 

"Mutlak Fikrin İktidarı, Kurulacak Mutlaka"

 

İslami Yöneliş : Şehid Metin Yüksel’in amacı tam olarak neydi?

 

M.A.Tekin : Metin Yüksel’in en büyük hedefi; o yıllarda Filistin’de, Afganistan’da, Filipinler’de, Eritre’de mücadele veren Müslümanlarla birlikte savaşmaktı. Hatta bu hususta 5 arkadaşıyla ahitleşip ve şehid olmasaydı; Türkiye’nin Doğubeyazıt sınırından kaçak olarak İran’a geçip, bir müddet İran’da kaldıktan sonra Afganistan’a; orada bir müddet kaldıktan sonra sırasıyla Filipinler’e, Eritre’ye ve Filistin’e giderek; oradaki Müslümanlarla birlikte savaşa katılmayı ve şehid olmazsa Türkiye’ye dönüp çalışmalar yapmayı planlamıştı, hayal ediyordu.

 

"Sen Oradan Kıracaksın Zincirleri Biz Buradan Kıracağız Zincirleri"

 

İslami Yöneliş : İslam'ın ırkçılığa bakışını biliyoruz. “Irkçılık davası güdenler ve bu dava üzerine savaşanlar bizden değildir” hadisince şehidin ırkçılığa bakış açısını anlatabilir misiniz?

 

M.A.Tekin : Metin’in her mevzuda olduğu gibi bu konuda da bakış açısının temelini İslami anlayış oluşturuyordu. Metin’in bütün hayatı her türlü zulme karşı çalışmayla geçti. Irkçılık davası da Anadolu toplumunu parçalayan bir zulüm aracı olduğunu söylerdi. Metin, yıllarca ümmet bilincini oluşturmak için, o yıllarda yapılan miting ve izinsiz gösterilerde, 4 dilde slogan attırırdı. “Müslümanlar Kardeştir”, sloganını Türkçe, İngilizce, Arapça ve Kürtçe olarak atardık. Bu sloganlardan da açıkça belli olmaktadır ki; Metin Yüksel için herhangi bir ırk, kavim ön planda değildir. Metin Yüksel’in tek önceliği vardı: İslam.

 

"En Büyük İbadet Hakkı Müdafaa Etmektir"

 

İslami Yöneliş :  Şehid Metin Yüksel’in mezhepler arasındaki çatışmalara karşı bakışı nasıldı?

 

M.A.Tekin : Metin Yüksel’in yaşadığı dönemde, her şeyin bağnazlığı toplumlara hakimdi. O dönem Türkiye’deki İslami hareketleri şöyle bir inceleyecek olursak klasik bir Ehl-i Sünnet anlayışından öte, bağnaz bir Ehl-i Sünnet anlayışının hâkim olduğunu görürüz. ‘Dört Hak Mezheb’ diye bir tabir vardır. Bu tabir o dönemlerde çok revaçta idi. Bu anlayışın dışında bir fikir dillendirdiğinizde, tüm İslami çevreler tarafından ‘sapıklık’la itham edilirdiniz. 1977 yılının başlarında İran’daki İslami Hareket’in miting ve eylemleri Türkiye’de duyulmaya başladıktan sonra; Metin Yüksel bu hareket ile ilgili olarak, Muhterem babasından aldığı ‘İran’daki halk Müslümandır. Şii mezhebinden olmakla birlikte onlar İslam dairesi içindedir.’ Fetvasına göre haraket etmiştir. O güne kadar, çeşitli vesilelerle Filistin, Filipin, Moro, Eritre, Keşmir vb hareketlere nasıl destek verdiyse; İran’daki İslami hareketede  destek vermiştir. Yani İran halkının mezhebine değil, İslami değerlerine göre hareket ederek, onlara destek vermek zorunluluğunu hissetmiştir. Metin Yüksel, bir harekete destek vereceği zaman, o hareketin İslami olup olmadığına bakardı. İslami bir hareket olduğuna kanaat getirirse, o harekete elinden gelen desteği vermeyi kendine şiar edinmişti.

 

"Şehadet Bir Çağrıdır Tüm Nesillere Ve Çağlara"

 

İslami Yöneliş :  Şehid’in Kudüs davası ile ilgili düşüncelerini anlatabilir misiniz?

 

M.A.Tekin : MetinYüksel’i en çok etkileyen hareketlerden birisi ve belkide birincisi Filistin’deki İslami mücadeledir. Filistin’deki mücadeleye candan destek vermiştir. Filistin’deki İslami mücadelenin ana ekseninin Kudüs’ün kurtuluşu olduğu idraki içerisindeydi. Mescid-i Aksa’nın kurtuluşunu görmek, en çok arzuladığı şeylerden birisiydi.

 

"Uzlaşma Yok Son Çağrımızı Yapıyoruz! Ya Allah Nizamının Vakarlı Çizgisi, Ya da Hiç Biri..."

 

İslami Yöneliş : Metin Yüksel’in ideal Müslüman kişiliği hakkında neler söylersiniz?

 

M.A.Tekin : Metin Yüksel’in ideal Müslüman tipi: dünyanın neresinde bir İslami hareket varsa; oradaki Müslümanlara destek vermek için, elinden gelen gayreti gösteren bir anlayışa sahip kişiliktir.

 

Bekle Çocuk! Uzanıyor namluya öpülesi eller

Geliyor! Can pahası, kan pahası

İnsanca yaşamak isteyen ve yaşatmak isteyenler.

 

 

İslami Yöneliş : Şehid Metin Yüksel zamanında akıncılar ve ülkücüler arasındaki ilişki ve iletişim nasıldı? İslami kılıflar altında  hareket eden ülkücülük akımına  karşı safımızı nasıl belli etmeliyiz ?

 

M.A.Tekin : Metin Yüksel’in yaşadığı dönem, sıcak savaş diyebileceğimiz bir dönemdi. O günün Türkiyesi’nde tüm siyasi hareketler birbirlerine karşı çok acımasız bir karşıtlık içindeydi. Böyle bir atmosferi düşünün; öylesi bir atmosferde karşıt hareketlere  mensup kişilere karşı, mümkün olabilecek yumuşaklıkta bir ilişki biçimini benimsemişti. Bu yumuşak davranış, biçimine en canlı misal olarak, kendisini şehid eden Ali Bilir’i Fatih camii avlusunda, tam bir yıl önce, bir gece yarısı, benim de şahid olduğum biranda silahını aldı. Ve O’na ‘buralarda silahla dolaşılmayacağını söylemedik mi? Buralarda herkes emin bir şekilde dolaşabilmesi için, bu bölgelerde silahla dolaşılmayacak demedik mi? Niye silahla buralara geliyorsun? Bir daha silahla buralara gelmeyeceksin’ diyerek, sadece silahını aldı. Kendisine başkaca hiçbir şey demedi ve gitmesine izin verdi. Bu olayın hemen akabinde Ali Bilir, Mahmut Efendi hazretlerine giderek, durumu anlatmış ve silahını istetmişti. Mahmut Efendi’nin Metin’e gönderdiği elçi vasıtasıyla silahını geri vermişti.

Buradan şunu anlatmak istiyorum, Metin Yüksel; Ülkücülük adı altında kavmiyetçilik, ırkçılık yapanlara karşıydı. Yoksa, ülkesini, bu toprakların insanını sevmeye hiçbir zaman karşı değildi.

 

"Çin'in veya dünyanın herhangi bir yerinde, Müslümanın ayağına batan bir dikenin acısını, bütün dünya müslümanları paylaşması lâzımdır."

 

 

İslami Yöneliş : Metin Yüksel’in bir dergi hayali vardı. Hatta kapağını hazırladığını fakat maddi durum yetersizliğinden bu dergiyi çıkaramadığını biliyoruz. Şehidimizin çıkarmak istediği bu derginin içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz?

 

M.A.Tekin : Metin Yüksel, 1976 yılında o günlerin en duyarlı dergisi olarak gördüğü ‘Gölge’yi Anadolu’nun hemen her tarafında dağıtmıştı. Bu dergiyi Türkiye’nin her tarafına yayılması için gereken tüm desteği vermişti.  Daha sonra çıkan Şura ve Tevhid isimli haftalık gazetelere de, aynı hassasiyetle destek vermişti. Anadolunun bir çok yerinde bu gazate ve dergileri dağıttığı için, bir çok kereler göz altına alınmıştı. Hatta bir keresinde Sivas’ta tutuklanıp, kısa bir süre hapis de yatmıştı.

Metin Yüksel’in destek verdiği ve gönlündeki gazete ve dergilerin ana özelliğini kısaca şöyle özetleyebiliriz.: İslami hassasiyete sahip, mezhep ve meşrep asabiyeti olmayan, tavizsiz bir tebliğ dilini ve söylemi yakalamış olması.

 

"Her şey aydınlığa çıkmak için, her şey 'Mutlak Bir' için,

Her şey İslam için!"

 

 

İslami Yöneliş : Hocam biliyoruz ki Metin Yüksel  son yıllarda arkadaşlarının çoğu tarafından terkedilmişti... İftiralar vs. sözkonusuydu. Bu söylenen sözlere ve olaylara nasıl bir tavırla karşılık vermişti?

 

M.A.Tekin : Evet, Fatih Akıncılar Derneği dernekler Masası tarafından süresiz kapatılmıştı. Şehid olmadan 7-8 ay önce Metin Yüksel hakkında; mesnedsiz iftiralar atılmıştı. O günlerde Bu iftiraları duymuş ve biraz da inanmış olan Ağabeyi Edip yüksel bana gelip, ‘Bu durum nedir?’ diye sorduğunda ben kendisine, ayrıntılı olarak durumu anlatıp, söylentilerin doğru olmadığını ve iftira olduğunu anlatmama rağmen ikna edemediğim için; Metin Yüksel’in kaldığı söylentilerin cereyan ettiği, o zaman Yalova’nın nisbeten ıssız bir bölgesi olan Çınarcık’a götürdüm. Orada metin Yüksel’in kaldığı yere gittik. Anlatılanların çok etkisinde kalmış olacak ki; Metin’in yaşadığı yeri ve neler yaptığını gördükten sonra; sahilde Metin’le yürüyerek konuşmaya başladığında Metin’e bir tokat attı. Metin, kendisine karşılık vermedi, ve aklımda kaldığı kadarıyla şu mahiyette sözler sarfetti: ‘Sen birilerinin dolmuşuna binip, buraya gelmişsin. Başkalarının dolmuşuna binme. Eğer Ağabeyim olmasaydın senin bu yaptığını karşılıksız bırakmazdım.’ Ben Reisle konuşup, bir iki saat sonra Edip ile İstanbul’a döndüm.

Metin yaz mevsimi bittikten sonra oradan İstanbul’a döndü. O sıralarda Fatih Akıncılar Derneği, valilik tarafından açılma izni verildi. Derneğin olağan genel kurul seçimleri yapılması da gerekiyordu. Metin Yüksel hakkındaki iftiralar maalesef etkisini göstermiş, Fatih Akıncıları içerisinde, çok küçük bir azınlık hariç, çoğunluğu iftiralardan etkilenmiş, Metin’e karşı bir cephe oluşmuştu. Zaten iki elin parmakları kadar olan Metin’e güvenenler, etrafında yer almıştı. O’nu yalnız bırakmadık. Metin,  o aylarda İran ve Afganistan Müslümanlarının mücadelelerine destek vermek için; önce İran’a  gidip bir müddet mücadeleye destek verdikten sonra, Afganstan’a geçmek istiyordu. Oradaki mücadeleye de destek verip; eğer şehid olmazsak Filipinlere gideriz. Oradan da dönmek nasip olursa, Filistin’e gitmeyi düşünüyordu, daha doğrusu bu arzu ile yanıp tutuşuyordu diyebiliriz. İşte tam bu sırada bu iftiralar atılmıştı. Muhalif grubu, istediği anda etkisiz hâle getirebilirdi.Bir kaç kere bunu birlikte müzakere bile ettik. Sonra şunu söyledi: ‘Biz onlar gibi dar görüşlü değiliz. Onlara engel olmayacağım ve Genel kurulda onlara oy verip seçilmelerini sağlayacağım. Afganistan, İran Müslümanlarına destek vermeye gidelim, enerjimizi oralara hasredelim’ diyerek, muhalifleri ekarte etmekten vazgeçti ve öyle de yaptı. Seçimlerde muhalif gruba engel olmadı ve seçilmelerini sağladı. O seçimden sonra da Ankara’ya gittik ve şehid olmadan, 15 gün öncesine kadar da Ankara’da kaldık.

 

"Hakkın Ordularının Saflarına Katılın.."

 

İslami Yöneliş : Şehadet en büyük aşk, şehid en büyük aşıktır. Fakat şehid şehadeti körü körüne istemez.İslam bayrağının yeryüzünde özgürce dalgalanması için bu görevi üzerine alır. Şehidimizin şehidlere sahip çıkma bilincini anlatabilir misiniz?

 

M.A.Tekin : Metin Yüksel’in en çok arzuladığı şey şehidlikti. Erdoğan Tuna, Edirne’de şehid edildikten sonra O’nunla ilgili olarak, Fatih, Şehzadebaşı ve Beyazıt civarındaki duvarlara, şehadetiyle ilgili yazılar yazmamızı emretmişti ve birlikte bu yazıları yazmıştık. Yazdığımız duvar yazılarını bir hafta kadar gece nöbeti tutarak, silinmeden kalmasını sağlamıştık. Bizimle birlikte gece bu yazıları korumak için devriyeye çıkar, o duvar yazılarının üzerine yazı yazılmasını önlemeye gayret gösterirdi.

 

Sen Eritre'desin çocuk, sen Moro'da

Sen yıllarca zulmedilensin Azerbaycan'da, Kırım'da

Kan denizinde boğulansın Ortadoğu'da

Mahzunsun Kıbrıs'ta İran'da

Çığlık içimde düğüm, çığlık gözümde yaş

Yitik bir manadır verdiğim savaş.

 

İslami Yöneliş : Şehid Metin Yüksel misali gençlerin bu topraklar üzerinde yetişmesi için neler yapılabilir?

 

M.A.Tekin : Çok zor bir soru. İslami tebliğ çalışmalarını artırmak için elimizden gelen çalışmaları yapmalıyız.. Bir de Metin Yüksel gibi örnek şahsiyetleri devamlı olarak gündemde tutarak, gençlerimizi Metin Yüksel gibi olmaya özendirmeliyiz.

 

Aysun ÇAKIR/İSLAMİ YÖNELİŞ

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak