Ya CHP gelirse!..

Abdurrahman Dilipak

Ya hu, böyle bir söylem üzerine siyaset mi planlanır. Hem denmedi mi bize; “Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir.” Allah dilerse, 28 Şubat’a benzer bir imtihanla da imtihan edebilir. Anlaşılan yeteri kadar ders almamışız. Buna itirazı olan var mı? Birtakım yollarla Allah’ın bu yönde bir iradesi vaki olacak olursa onu engelleyecek bir güç var mı? Hiç kimse Allah’ı engelleyemez ve herhangi bir şeye mecbur da edemez. Allah’ın her şeye gücü yeter. O, gören, duyan, bilendir. Hüküm sahibidir. O, “ol” der ve o şey hemen olur. Bakın Allah bizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor. Ama şartı var. O şarta bakalım! Yoksa işlerimizi sarp dağlara sardıracağını söylüyor. O işlerden uzaklaşalım o zaman. Allah, bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek. Hz. İbrahim döneminin ardından gelen Hz. Lut ve Yakub dönemlerini hatırlayalım. 4 Halife sonrası ısırıcı melikler dönemini hatırlayalım. O işlerden uzaklaşalım, içimizdeki beyinsizlerden, müfsitlerden yakamızı kurtaralım ki, Allah bizi BÇG kafalıların sopası ile tedib etmesin! Onlara muhtaç ve mecbur bırakmasın. Bizim yenilgimizin sebebi, düşmanın gücü değil, bizim güçsüzlüğümüzle ilgilidir. Bizim güçsüzlüğümüzün ana sebebi ise Allah’ın yardımının bize ulaşmasını engelleyen kişi ve hallerdir. Yoksa, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur! İnsanların daha iyiyi seçmek için bir tercihte bulunması gerek. Daha az kötüyü değil. Kural şu: Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Kafirler, zalimler, münafıklar, müfsidler de bu topluluğa dahildir. Düşman ne kadar güçlü olursa olsun, biz ne kadar zayıf olursak olalım sonuç, her zaman Allah’ın iradesi istikametinde olacaktır ve biz Allah’ın rızasına talibiz. Başınızda Peygamber de olsa, siz Allah’ın ipine tutunmadıkça kurtuluş yok. Başınızda Halib b. Velid var diye zaferi Halid’den bekliyor olursanız Halife Ömer onu azleder. Talud-Calud olayını yazdım defalarca. Unutmayalım, karanlık aydınlığın yokluğudur. Işık gelince karanlık yok olur! (İsra 81) Her zaman duamız şu olmalı: Ya Rab bize güç ve kuvvet ver. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Her şart altında bizi sabreden, şükreden ve direnenlerden bulacaksın! Esbabına tevessül babındadır birtakım işler. Yoksa Talut olayında olduğu gibi, 100.000 kişilik bir orduya karşı 80.000 kişilik ordusu ile sefere çıkan Talud’u kavmi yetersiz buluyordu. Onlara göre Peygamberler ya da kırallar soyundan biri olmalı idi başlarında. Zaten nehir kenarına geldiklerinde “içme!” denilen suyu içince ayakta ancak 300 kişi kaldılar da Allah zırhı ve kılıcı olmayan daha gencecik yaşında Davud’un sapanı ile devirdi Tanrı kıral Calud’u da, askerleri Tanrıları ölünce kaçıp gittiler. Bakın CHP gelirse, yeniden el ele tutuşuruz, yeniden meydanlara çıkarız eğer onlar inatlarından vazgeçmezlerse, geçmişte yaptıkları gibi bize İlahlık ve Rablik taslamaya kalkarlarsa.. Bizim yenilgimizin asıl sebebi düşmanımızın gücünden çok içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzündendir. Cahillik ve zulümdür. Bir topluluk topyekûn helakı haketse bile, siz gemiye binenlerden misiniz, siz, Hz. Lut’un dostlarından mısınız ona bakın. Bütün bir topluluk kurtulsa siz kaybedebilir ya da bütün bir topluluk gazaba uğrasa siz kurtuluşa erenlerden olabilirsiniz. Yeter ki, içinizdeki beyinsizlere meyletmeyin, sonra ateş size de dokunur. Unutmayın, sizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kadere ve rızga, ecele hükmeden bir Allah var. Hayır da, şer de O’nun iradesi içindedir. Yoksa siz rızgınızı verenin başka biri olduğunu mu düşünüyorsunuz (haşa). Bu işler böyle devam etmeyecekse, Cihad niye var, Hicret niye var. Hem böyle olmayacaksa birileri nasıl cennete gidecek ve birileri nasıl cehenneme gidecek. Bizim boşa harcayacak bir kuruş paramız, boşa geçirecek bir saniye zamanımız ve gözden çıkaracak tek bir insanımız yok. Vakfımız da yok, derneğimiz de, partimiz de. Öte yandan da bizim Vahiy ve Risalet ışığında kendi nefsimizi gözden geçirmemiz gerek. Allah (cc) bizi başka türlü imtihan etmek isterse buna itirazı olan var mı? Hz. Ali dönemini hatırlayın.. İmam-ı Azam dönemini hatırlayın. Abbasiler, Emeviler. Peygamberler tarihine bakın bir. Yahudilerin Mısır’dan çıkışları, Sina’dan Kudüs’e doğru yolculuklarını hatırlayın. Başlarında 3 peygamber ve 40 yıl süren bir yolculuk. Bir-iki haftalık bir yolculuk nasıl 40 yıl sürer! Başlarında 3 Peygamber.. Denizi geçtiler ama çölde yollarını kaybettiler. Nasıl oldu bu iş? İşte buna bakmak gerek.. Hz. Yusuf’u hatırlayın, neden 7 yıl bolluk, 7 yıl kıtlık. Ve Salihlerden olan Hz. Eyyüb’ü hatırlayın. Zamanının en zengini idi. Sonra zamanının en yoksulu oldu. Rahime annemiz evlerindeki hizmetçinin evine ekmek karşılığı hizmetçilik için gitti de taşlandı! Ve sonra eskisinin iki katı bir zenginlik. Burada bizim için ders olan ne! Peygamberler hata yapmazlar, masumdurlar. Cebrail’le dostturlar. O zaman olanları nasıl anlamalıyız ve bu olanların bugünkü hayatta bizim için karşılığı ne! Sahi, mesela, bizim halkımız 7 yıllık bir yolu 40 yılda götüren bir rehberin peşinden gider mi! Hz. Musa ve Harun onlara ne vaad ediyordu! “CHP gelirse” bahanesi ve korkutması arkasına saklanarak, “bizim yaptıklarımıza razı olan ve sesinizi kesin” demek doğru bir yaklaşım mı? Asıl şundan korkalım, biz içimizdeki beyinsizlerin fısk ve fücur’undan yakamızı kurtaramaz isek işte o zaman dünkü CHP’yi ya da ona benzer bir başka belayı başımıza musallat eder. Bu meseleye bir de bu açıdan baksak! Bakıyorum da, içimizdeki bazılarının kafası Lale devri Osmanlıcılığına çalışıyor sanki. Erdoğan sigarayı yasakladı ne oldu! Daha önce de yazdım, “Neo Osmanlıcılar”, başlarında fes, ellerinde akik tesbihleri, kollarının altında “Hiç” yazan bir had ve ellerinde nargile ile gelip bağdaş kurup oturdular divan’a! Altta “Nargile Cafe” yazsa da mekanın Osmanlıca bir adı var tabii! İçeride cola-mola, müzik icabına göre. “Neo Osmanlıcılar” da 3 grub. Lale devriciler, bunlar siyaset, sanat ve işadamı erbabından süzme. Tanzimat kafalılar, bunlar bürokrat, gazeteci taifesi, bir de İttihat Terakkicilerimiz var. Bunlar Jöntürk taifesi. Her tarakta bezleri var. Daha genç muhalif vs. Bunlarının üçünün de Hilafetten anladıkları bir şey yok. Hepsi Fatih’i sevseler de, öncesi onları açmaz. Ne devlet var doğru düzgün ne saray! “Hilafetçiler” istenmez, biraz “hard” kaçıyor onlar için! “Cihad” fazla radikal, “Hicret” edenler ya da yurtlarından çıkarılanlarla uğraşmak yerine “Turizm” daha sıcak geliyor onlara. “Müslümanın zengin olması gerek” tabii. “Yezid” “in”, “Eba Zer” “out”. “Allah nimetlerini kullarının üzerinde görmek ister”, onun için birileri öyle yapıyor zaten?!. Onun için konsept evlerde yaşamaya başladık, pahalı, lüks restoranlara gidiyoruz! Yoksa başka bir niyetlerimiz yok ve olamaz değil mi!? Yoksullara gelince, “kıskanmasınlar ne olur, çalışsınlar, onların da olur”. Zengin olmak istiyorsan, “Aklını kullanmayı bileceksin, ekmeğini taştan çıkaracaksın, tekeden süt sağacaksın, adamını bulup, işini halledeceksin, bal tutup parmağını yalayacaksın”. İşte bu kafadır şu “Dünyadan kâm alma” davası güdenler, kibirle yürüyenler! Neyse! “ne varlığa sevinelim, ne yokluğa yerinelim” Yunus gibi. “Mal da yalan, mülk de yalan”, bu dünya da “yalan dünya”. Tek gerçek var, o da bu dünyada imtihan olduğumuz.. Yoksulluğa methiye dizecek değilim. Rabbım bizleri namerde değil merde bile muhtaç etmesin. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin. Mal, mülk, makam, zenginlik peşinde koşanlardan da olmayalım.. Her şeyin hayırlısını isteyelim. Hz. Süleyman benzeri bir zenginliğe kim hayır der, mübah kazanıp, harcayacaksak! Ama bir şartla, aklımız ve imanımız; servetimize ve gücümüze yön vermeli. Yoksa servetimiz ve gücümüz; aklımız ve imanımıza yön vermeye kalkarsa vay halimize. Selâm ve dua ile.