Aslında, bu tartışmalar geçen yılın Mayıs ayında başlamıştı... Uzun süre Doğan Grubu"nun çıkardığı "Anneyiz Biz" adlı dergide çalışan Derya Taşdiken adlı bir hanım, o günlerde ekranlara çıkıp, "proje"sini şöyle anlatıyordu:
"Anne sütü olanlar,
Olmayanları bulsunlar!"
Biz, işte o günlerde;
"Peki nasıl olacak bu iş?" diye sorup, "tereddüt"lerimizi dile getirmiştik.
Demiştik ki;
Eğer "süt veren" kadının da bir çocuğu varsa, çocuklar otomatikman "süt kardeşi" olacaklar ki, normal kardeşe "haram" olan, süt kardeşe de "haram" olacaktır... Peki, o çocuklar büyüyüp de "aynı memeden süt emdiklerini" bilmeden, meselâ "evlenmeye" kalkarlarsa ne olacak?..
Ortaya; "kardeşin kardeşle evlenmesi" gibi bir "sapıklık" çıkmayacak mı?
Bankadan "sperm" almakla, meçhul bir anneden "süt" emzirtmenin hiçbir farkı yoktur!..
Çünkü, bu işin "kontrolü" ve "takibi" mümkün değildir, en azından imkânsıza yakın zordur!.. Hele hele, "İslâmi şuuru" olmayan biri, bu kontrolü hiç yapamaz!..
Dolayısıyla "nesep"ler karışır!..
Zaten, birçok konuda "kân dâvâsı" yaşıyoruz, bir de "Süt Dâvâsı" çıkarmayın başımıza!..
SAĞLIK BAKANI NE DİYOR?
Geçen yıl söylediklerimiz özetle bunlardı... Bugünlerde görüyoruz ki, bu konu yeniden ısıtılmış ve yeniden gündeme getirilmiş.
Önceki gün Bursa"da temaslarda bulunan Yeni Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu, gazetecilerin ""Anne sütü bankası oluşturma yönünde bir çalışmanız vardı. Bununla ilgili din adamlarının "süt kardeş" konusunda sıkıntı olabileceği yönünde haberler yer aldı. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?"" şeklindeki sorusunu şöyle cevaplamış:
""Böyle bir çalışma var... Yanılmıyorsam 8 Mart"ta İzmir"de ilk Süt Bankası"nın açılışını yapacağız... Bir defa anne sütü çok önemli. Anne sütünün yerini alabilecek dünyada bir ürün yok. Dolayısıyla bir defa merkeze anneyi, anne sütünü, bebeği ve bebeğin sağlıklı gelişimini alıyoruz. Bebek için, hele hele anne sütü bulamayan bebek için en iyi nimeti ona sunmamız lazım.
Bu en iyi, en doğal, en tabiî nimeti sunabilmek adına inançlar gereği bazı sıkıntılar varsa, buradaki nedir; kayıt sistemidir.
Bugün parmağın ucunda milyonlarca işlemi yapabildiğin bir teknolojide, hangi anne sütü hangi bebeğe verildi, bu bebeğin künyesi nedir? Sütünü aldığımız annenin künyesi nedir? Bütün bunları paralel bir şekilde yürütebiliriz. Dolayısıyla bu konuda duyarlılığı olan insanımıza da bu süt nüfus cüzdanını eline veririz.
Dolayısıyla bunda bir sıkıntı olacağı kanaatinde değilim. Kesinlikle kayıt olacak.
Banka cümlesi, bir defa sistemin A"dan Z"ye kayıt sistemidir. Bir dernek sistemi değil, banka sistemi. Bu konuda bir sıkıntı olacağı kanaatinde değilim ama tabii ki bütün duyarlılıkları da önemsiyoruz. Hele hele bu konudaki duyarlılıklara teşekkür ediyoruz. Onların da vicdanen rahatlayacağı sistemi onlara da anlatırız. Onlara da bu sistemin yine varsa açıkları, o açıkları da telafi edecek tedbirler alırız.""
Sayın Bakan"ın açıklamaları böyle...
8 Mart"ta İzmir"de "İlk Süt Bankası" açılmaya karar verilmişse, bu demektir ki;
"Tartışmaya gerek yok... Biz kararımızı verdik, açacağız bankayı!"
YA "SÜTÜ BOZUK"SA!
Sayın Bakan"ın bu kararı vermeden önce kimlerle "istişare" ettiğini, bu işin "sakınca"larını araştırıp araştırmadığını bilmiyorum.
Lâkin, Nisa Sûresi 23. ayette "sütanne" ve "sütkardeş"lerle evliliğin "haram" olduğu açıkça belirtiliyor... Bunun, sayın bakan tarafından da bilindiğinden şüphem yok.
Ne var ki;
"Parmağın ucunda milyonlarca işlem" yapabilen "teknoloji"ye aşırı güven duyması, "süt alan bebek" ile "süt veren anne"nin kayıt altına alınacağını açıklaması, yine de "tereddüt"leri gidermeye yeterli değil...
Zira, "teknoloji" ne kadar gelişmiş olursa olsun, nihayetinde onu kullanacak olan "insan"dır!..
O teknolojiyi kullanacak olan insan; eğer "samimi, dürüst ve dindar" ise, herhalde "duyarlı" davranır ve bir süt ile diğer sütü karıştırmaz!..
Peki, ya o adam;
"Sütü bozuk" biri ise!..
"Kanı bozuk" biri ise!..
Hem sonra;
"Teknoloji" ne kadar "ileri" olursa olsun, ne kadar "tedbir" alınırsa alınsın, "insan"ın olduğu her yerde "karışıklık" olur.
Ne yani;
Hastanelerde, yeni doğan bebeklerin bileklerine "kimliği" yazılıyor da ne oluyor?.. Hiç mi "bebek karışıklığı" yaşamadık?..
Bunca "teknoloji"ye rağmen, insanlara verilen "kan"da karışma olmadı mı?.. "Tahlil" yapılmadan verilen kanlar yüzünden insanlar AIDS"e ve daha başka hastalıklara yakalanmadılar mı?..
Hadi, bunlardan vazgeçtik;
Bu ülkede, "röntgen"ler ve "film"ler karışınca "ameliyat"lar da karışmadı mı?.. Meselâ; "guatr"dan ameliyat olacak bir hastanın "rahim"ini almadılar mı?.. Rahmi alınacak hastanın da guatrını almadılar mı?
Bunlar gibi;
Yığınla örnek var.
AT ETİ SKANDALI!
Alın size son örnek:
Biz, şimdi "süt"ü tartışıyoruz ya, gazeteler son günlerde "et" haberlerinden geçilmiyor.
Sadece 17 Şubat-22 Şubat arasındaki 5 günde gazetelerdeki "haber başlıkları"nı aktarmak istiyorum;
"Avrupa"nın gündemine oturan at eti skandalı süpermarket reyonlarından okul, hastane ve otel gibi kurumların yemekhanelerine sıçradı... İngiltere Parlamentosu"ndaki restoran, lokanta ve kafelerin mönüsünde bulunan dört et ürününün at eti içerdiği belirlendi... Skandalın son yaşandığı ülke Çek Cumhuriyeti oldu. Pizen"deki Tesco marketlerde satılan lazanyalarda at eti tespit edildi... Romanya"da at arabalarının yasaklanmasıyla boştaki atların kesiminin ardından, Belçika"da yarış atlarının et ürünü yapıldığı anlaşıldı... Avrupa"yı sarsan at eti skandalına Nestle"nin de adı karıştı. Dünyanın önde gelen gıda şirketlerinden Nestle, İtalya ve İspanya"daki bazı ürünlerini raflardan kaldırdı... Romanya"da kayıp 50 bin atın kesilerek market raflarına çıktığı; afiyetle yendiği iddiası ortalığı karıştırdı... İngiltere"de toplatılan etlerde ağrı kesiciler tespit edilmesi, yarış atlarının da kesilerek piyasaya sürüldüğünü ortaya koydu... Skandal, İngiltere Kraliyet Ailesi"ni de vurdu... Kraliçe II. Elizabeth"in de at etinden yapılmış kıymayı yediği ortaya çıktı."
Niyetim, "midenizi kaldırmak" değil... Ama, görüyorsunuz işte; "teknoloji"nin ileri olduğu Avrupa"da bile, insanlara "at eti" yediriliyorsa, Allah bilir, bizim insanımıza neler yediriliyordur?.. Artık, "nallı kuzu" denilen "eşek eti"ni kanıksadık da, yediğimiz "et, sucuk ve sosis"lerin ne kadarı "domuz eti"dir, bilmiyoruz!..
AVRUPA"NIN KAYGISI YOK!..
Demek istiyorum ki;
Bunca ince eleyip sık dokumaya rağmen, hele de Avrupa"daki etlere "at eti" karıştırılıyorsa, Türkiye"de "anne sütlerinin karışmayacağını" kim iddia edebilir?..
Unutmayalım ki;
"Teknoloji"yi de kullanan "insan"dır!..
"Sütü bozuk", ya da "kanı bozuk" bir insan, nasıl ki diğer insanlara "at eti, eşek eti, domuz eti" yedirmiştir, "Süt Bankası"nın başına geçirilecek bir insan da "sütü bozuk" olursa, ayıkla pirincin taşını!..
Malûm;
İlk anne sütü bankası 1909"da Viyana"da kuruldu, 1940"larda tüm Avrupa"da yaygınlaştı. Avrupa"daki süt bankalarının oluşturduğu ağa HUMANE adı verildi. 1985"te Kuzey Amerika Anne Sütü Bankası Birliği"nin (HMBANA) kurulmasıyla ABD, Kanada ve Meksika"da profesyonel bir yönetmelik oluşturuldu.
Ne var ki;
"Avrupa böyle yapıyor" diye, biz de illâ Avrupa"yı "örnek" almak zorunda değiliz... Çünkü Avrupa ülkelerinde; "sütlerin karışması" diye bir endişe yoktur.
.......
Haa, bütün bunları yazıyorum diye, "anne sütü"ne ve "süt anneliği"ne karşı çıktığım düşünülmesin.
Karşı çıkamam, zira; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) de "süt anne"nin sütünü emmiş ve Peygamberimiz, sütannesi Hazreti Halime"ye çok hürmet etmiş, ona "gerçek annesi" gibi davranmıştır.
Bunun da dışında; çok çok iyi biliyoruz ki; "anne sütü"nün bebek için birçok faydası vardır... Hem bebeği astım, obezite, diyabet gibi hastalıklardan korur hem de emzirmek; annede doğum sonrası rahim kanaması, meme ve yumurtalık kanseri risklerini azaltır... Bebek ölümlerini de yüzde 21 azaltır...
KAŞ YAPAYIM DERKEN!
Ne var ki; İslâm Hukuku Profesörü Saffet Köse"nin de dediği gibi;
"Aynı anneden süt emen çocuklar, aynı anne-babadan dünyaya gelmiş gibi kardeştirler... Evlenmeleri de Kur"an ve hadislerde yer alan kesin hükümlerle haramdır... Bu nedenle süt bankası gibi bir çalışmada kimin kimden süt emdiği net bir şekilde belli olmalıdır... Kim kimden ne emdi, net olması lazım... Yani bu şartlar sağlanırsa caiz olur.
Yoksa caiz olmaz.
Buradaki bir diğer konu da süt, temiz kabul edilen bir şeydir. Bu maksatla süt veren kadının Müslüman olması şartı yoktur. Yine de çocuğun annesi gibi olur ve nikâh düşmez. Eğer, bunun kaydı tutulmazsa bebek için çok önemli olan anne sütü hizmeti verilir ama bir harama kapı açılmış olur. O nedenle kaş yapayım derken göz çıkarılmış olur. Sütannelik durumunda süt emen çocuk sütanneden olan bütün çocuklarla evlilik durumu haramdır. Bu sebeple çocuk, sütannesinden olan bütün çocuklarını tanımalıdır."
PROF. KARAMAN DİYOR Kİ
İslâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman"ın da uyarısı aynı şekilde;
"Süt bankalarıyla ilgili verilen bilgiye göre bu sütler ayrı ayrı verildiği gibi birbirine karıştırılarak da verilmekte, hangi kadının sütünün hangi çocuğa verildiği bilinmemektedir...
Başka dinlerde ve topluluklarda "sütanneliği" ve bundan doğan evlenme engeli bulunmadığı için böyle bir uygulamada sakınca görülmemiş, bebekler için en uygun gıda olan kadın sütünden yararlanmak tercih edilmiştir.
İslâm"da ise sütanneliği ve bundan doğan evlenme engeli vardır...
Bu sebeple bebek, ilk iki yaşı içinde emdiği kadının "süt çocuğu" olur, o kadınla, onun usulü, fürûu ve bazı yan akrabası ile evlenemez.
Eğer kadın sütü alınacak ve bebeklere verilmek üzere bir yerde bekletilecekse bu sütün kime veya kimlere ait olduğu hem kabının üzerine hem de uygun bir yere kaydedilmelidir. Süt bir bebeğe verilirse bebeğin de kimlik kayıtları sütanneninkinin yanına kaydedilmeli, ayrıca ailesine bilgi verilmelidir.
Bir bebek ayrı zamanlarda veya birbirini takiben birden fazla kadını emse bu kadınların hepsi bebeğin sütannesi olur. Buna göre sütleri karıştırılarak verilmiş kadınlar da verilen bebeğin sütannesi olurlar. Sütanneliğinin oluşmasında etkili/belirleyici olan, sütün bebeğe nereden ve nasıl verildiği değil, sütün bebeğin midesine girmesidir. Süt bankalarından yararlanmak isteyen Müslümanların bu konularda hassas davranmaları gerekir."
BANKA DEĞİL, BULUŞMA!
Görüşleri aktardığımıza göre, şimdi de kendi önerimizi söyleyelim:
Malûm, şu anda bir "Aile Hekimliği" uygulaması var ve gayet de başarılı yürüyor.
Bundan hareketle diyorum ki;
Bir hasta, nasıl ki; "Belirlenen aile hekimi"nden başkasına gidip, muayene olamıyorsa, "sütü gelmeyen" ya da "yeterli sütü olmayan anne"nin de, "belirlenen süt anneleri"nden başkasına gitmesi engellenmelidir.
Peki, nasıl olacak bu?..
Önemli olan; "Sütü olan anneler ile olmayanları buluşturmak" değil mi?..
O halde, bu buluşturma; "sağlık ocakları"nda olduğu gibi herhangi bir "merkez"de de olabilir, "sütanne"lerin, "belirlenen saatlerde eve gelmesi" ya da "bebeğin onun evine götürülmesi" şeklinde de olabilir...
Böylece, muhtemel karışıklıkların da önüne geçilmiş olur ve herkes rahat eder.
Aksi halde, kuşkular sürer...
Öyle ya;
"Et"lerin karıştığı şu "teknolojik çağ"da, "süt"ler hayda hayda karışır.
Bunlar benim fikrim.
Ama, Sayın Sağlık Bakanı "karar"ını vermiş ve illâ da "Süt Bankası"nı açacaksa, diyecek bir sözümüz yok...
Öyle ya;
"Karar" verilmişse, "tartışma"nın ya da "teklif"te bulunmanın ne önemi var?!?..
Biz istiyoruz ki;
"Vebal"e girilmesin!..
Biz istiyoruz ki;
Muhtemel "sütü bozuk"lar yüzünden "nesep"ler karışmasın... Derdimiz bu!..
Bunu dert edinen varsa!..
Kaymakam Muammer Balcı, Vali Yardımcısı olmuş!
Hatırlarsınız... 30 Ocak günkü Ayna"da; "K.T. isimli genç bir asker eşi" ile "gayrıahlâki ilişki yaşayan Niğde"nin Bor ilçesi Kaymakamı Muammer Balcı"dan söz etmiş ve bunun belgesi olan "fotoğraf"ları yayınlamıştım...
Demiştim ki; "İlgilisinden ve bütün yetkililerden cevap bekliyorum."
Bir aydır ses-seda yoktu... Adeta yer yarılmış, herkes içine girmişti... Tam, "olayı ciddiye almadıklarını" düşünmeye başlamıştım ki; dün Niğde Muhabirimiz Dursun Suna"dan bir haber aldım... Dursun Suna"ya konuşan Niğde Valisi Alim Barut demiş ki; "Bor Kaymakamı Muammer Balcı, İçişleri Bakanlığı tarafından Karaman iline geçici görevle Vali Yardımcısı olarak atanmıştır... Soruşturma devam ediyor, Bakanlık ne yapar bilemem."
Bizim Dursun; "Abi" dedi; "Şimdi, Kaymakam Bey terfi mi ettirilmiş oldu?.. Hem gayrıahlâki ilişkiye gir, hem de Vali Yardımcılığı"na atan... Hiç olacak şey mi?"
Dursun"a dedim ki, "Takma kafana... Kaymakam Bey"e süslü kaydırma yapmışlar!.. Dün Bor"un kralıydı, şimdi Karaman"ın bürokratlarından biri olacak!.. Aslında, tenzil-i rütbeye uğramış!"
Gelişmeleri yakınen takibe devam edeceğim.
yeniakit