Tek kelimeyle, Fransa çuvalladı...
Tam anlamıyla “rezil” oldu!..
Dün sabahtan beri “televizyonlardan canlı yayınlanan” öyle bir“operasyon” yaptılar ki; ne kadar “aciz” ve “beceriksiz” oldukları ortaya çıktı...
“Canlı yayında rezil oldular!”
Düşünebiliyor musunuz;
Paris’te “Charlie Hebdo” dergisini basıp, 12 kişiyi öldüren “2 saldırganı yakalamak” için “90 bin polis”le operasyon yaptılar!..
“2 saldırgana karşı,
90 bin polis!”
Dikkat edin;
“90” veya “9 bin” değil,
Tam “90 bin polis!”
Hatta, “90 bini aşkın polis”ten söz edenler de var!..
Tekrar edelim, 90 bin polis, “2 saldırganı yakalamak” için seferber olmuş!..
Fransa ayakta!..
Polis teyakkuzda!..
Şöyle bir düşündüm de;
Türkiye, 30 yıl boyunca “PKK terörü ile mücadele” etti de, “90 bin asker ve polis”ini teyakkuza geçirmedi!..
Türkiye, 30 yıl boyunca, “50-60 bin insan”ını kaybetti de, “PKK terörü”nün üstüne, bu kadar bir güçle gitmedi!..
Öyle sanıyorum ki;
“90 bin asker ve polis”le PKK’nın üzerine gidilseydi, herhalde “Kandil Dağı kuşatılır” ve belki de PKK, tamamen yok edilirdi!..
Türkiye mi çok güçlü,
Yoksa Fransa mı çok aciz?..
DAMMARTİN, YAHUDİ BÖLGESİ
Neymiş, 12 kişiyi öldürüp kaçan saldırganlar, “Yahudiler”in yoğun olarak yaşadığı “Dammartin” denilen bir bölgede kıstırılmışlar ve kendilerini bir“matbaa”ya kapatmışlar!..
Matbaada da, birkaç kişiyi “rehin” almışlar!.. Ama, dün sabahtan itibaren başlatılan ve saatler süren operasyonun uzamış olması konusunda,“Rehinelerin sağ kurtarılması hassasiyetinden kaynaklanmış olamaz mı?”diye sorulabilir...
Elbette olabilir!..
Olabilir, çünkü; matbaada “rehin” tutulan kişiler arasında, pekâla“Yahudiler” bulunabilir!..
“Yahudi” deyince, bütün Amerika’da, bütün Avrupa’da, özellikle deAlmanya ve Fransa’da akan sular durur!..
“Yahudiler” konusunda o kadar hassastırlar ki, onların; değil “can”larına bir zarar gelmesini, üzerlerine “toz” düşmesini bile istemezler!..
“Fransa’nın çıkarları” için, giderler, Cezayir’i yıllar boyu işgal edip, “800 bin ilâ 1 milyon arasında Müslüman’ı katlederler” de, bir Yahudi’nin ayağına toz düşmesini istemezler!..
Bunların “insanlık” anlayışı budur.
Bunlar için; bir insan, “Hıristiyan” veya “Musevi” ise, “insan”dır!..
Ama, “Müslüman” ise,
“Öldür gitsin!”
SCHİNDLER’İN LİSTESİ YALAN!
Bunlar, “Yahudiler” konusunda o kadar “hassas”tırlar ki; meselâ Alman Hükümeti, sırf “Siyonizm aleyhtarı yayın” yaptığımız gerekçesiyle, “Akit’in Almanya’da basılmasını ve dağıtılmasını” yasaklamıştı!..
Ya Fransa?.
Bilmem hatırlar mısınız;
6 Kasım 2010 tarihli Ayna’da; “Schindler’in Listesi de yalan, Piyanist de yalan!” başlıklı bir yazı yazıp, demiştim ki;
Amerika’nın önde gelen eğitim kurumlarındanKuzey Carolina Üniversitesi tarih profesörlerindenDavid Crowe’un, Amerikan New York Timesgazetesine yazdığı makalede yer alan“Schindler’in, aslında listeyle hiçbir alâkası yoktu” ifadeleri, gündeme bomba gibi düşmüştü!..
Crowe; Nazi Almanyasıdöneminde sahibi olduğu fabrikada çalışan ve bin Musevi işçinin hayatını kurtardığı için tarihe geçen Schindler’in; aslında, olayların yaşandığı dönemde “hapishanede” bulunduğunu ve listeyi yazanın da kendisi değil, “üçkâğıtçı Yahudi polis Marcel Goldberg”olduğunu yazmış!.. Crowe’a göre, “Schindler’in Polonya’daki fabrikasında çalışan Museviler” de, aslında “fabrikanın kayıtlı çalışanları”ymış!..
Yani, gaz odalarına gönderilmek için ayrılmış filan değillermiş!..
Dolayısıyla ortada herhangi bir kurtarma hikâyesi de yokmuş!..
Kitapta yer alan başka bir tesbite göre yüzlerce Musevi’yi kurtardığı düşünülen Schindler; aslında “Polonya’yı istilâ etmekle görevli bir Nazi birliği”ne başkanlık etmiş!..
Ve 1930’lu yıllarda Çekoslovakya’da olduğu süre zarfında Naziler için casusluk yapmış!..
Crowe’un yazdığı, “Liste’nin Ardındaki Gerçek Hikâye” isimli kitapta Schindler’in isminin “rüşvet olaylarına karıştığı” ve fakat bu rüşvetle Musevileri kurtarmaya çalışmadığı ifade ediliyormuş!..
Toparlayacak olursak;
Schindler denilen adamın, “liste”yle ilgisi yok!..
O listedekilerin “gaz odalarına gönderilecekleri” de yalan!..
Çünkü, onlar “fabrikanın işçileri!”
Dolayısıyla, ortada bir “kurtarma” hikâyesi yok!..
Dahası, “kurtarıcı” da yok!..
Dahanın da dahası;
Oscar Schindler denilen adam, aslında “Nazi’lerin Polonya’yı işgaline başkanlık eden” bir adam!..
Ve hatta; “Bir Nazi casusu!”
Ama, şu da bir gerçek:
“Hatice”ye değil, “netice”ye bakacaksın!..
Neticede, Yahudiler, “Schindler” gibi bir “Nazi Casusu”nu bile “kendi amaçları” için yıllarca kullandılar!..
Bir “yalan” olayı “ısrar” ve “tekrar”la; “gerçek” diye kazıdılar kafalara!..
İşte bu “gerçek”leri gözler önüne seren David Crowe’un başına neler geldi, biliyor musunuz?..
İlk önce, “Liste’nin Ardındaki Gerçek Hikâye” adlı kitabının Fransa’ya girişi yasaklandı!..
Daha sonra da;
David Crowe adlı profesörün Fransa’ya girmesi yasaklandı!..
“Demokrasi” ha!..
“Özgürlük” ha!..
Demokrasi ve özgürlük, sadece “Hıristiyan” ve “Yahudi”ler için!..
Ama;
“Yahudi’ye dokunursan, yanarsın!”
Yasaklanırsın!..
Kovulursun!..
Bunu, sadece David Crowe’a yapmadılar!.. Benzeri“eleştiri”leri yaptığı ve “Modern İsrail’in Kurucu Mitleri” adlı bir kitap yazıp,“Yahudi soykırımını reddettiği” için 69 yaşında“Müslüman” olanRoger Garaudy’ye de, adeta Fransa’yı“zindan” ettiler!..
Kitaplarını toplattılar!..
Konuşmasını yasakladılar!..
Hatta, “cenaze levazımatçısı şirket” açıklayıncaya kadar, “ölümünü” bile duyurmadılar!.. Fransız medyası”, ölüm haberini “Büyük inkârcı” başlığı ile verdi!..
SEBEP NE OLABİLİR?
“Böyle bir gün”de bu konuları gündeme getirmiş olmam, bazıları tarafından “abes” karşılanabilir!..
Ama, şunu da unutmamak lâzım:
Bir insanın sırtında, kollarında, bacakları veya boynunda bir “çıban”çıkmışsa, bu demektir ki; “bünyede bir problem vardır!”
Siz, eğer sadece “çıban”a odaklanıp onu “tedavi” etmeye çalışırsanız, vücuttaki; “şeker, kanser, kansızlık ve kan hastalıkları”nı dikkate almamış olursunuz ki; belki “çıbanı kurutursunuz” ama, “kanser” veya “şeker”hastalıklarını tedavi etmedikçe, “çıbanın nüksetmesini”engelleyemezsiniz!..
Yani; çıban;
Bir “haberci”dir, bir “görüntü”dür!..
Görüntünün altında, “ciddi sebepler” yatmaktadır.. Dolayısıyla,“görüntü”yü bırakıp, “asıl sebep” araştırılmalıdır!..
Bütün bunları niye yazdım?..
Saldırganların “Cezayirli” olduğuna dair iddialar var ya, acaba, bu saldırının altında, “Fransa’nın işgal ettiği Cezayir’de 1 milyon Müslüman’ın katledilmesi” var mıdır?..
İllâ da “budur” demiyorum...
Ama, pekalâ olabilir!..
Saldırganlar, eğer “Cezayirli” ise;
“Fransa’yı köşeye sıkıştırmak” isteyen “istihbarat örgütleri”nden biri; “1 milyon insanın intikamını almaları” için, “Cezayirli”(!) saldırganları “ikna”etmiş veya hassasiyetlerini kaşıyıp, “gaza getirmiş” olabilir!..
Çünkü bu saldırı;
Kesinlikle “iki kişinin işi” olamaz.. Dün de yazdığım gibi, olayın içinde, mutlaka bir “istihbarat örgütü” vardır!..
Yoksa, hiç kimse; “zırhlı ve şifreli kapıları” geçip de, “derginin yayın kurulu toplantısı”ndaki 12 kişiyi öldüremezdi!..
Tekrar ediyorum;
Öldürülen saldırganlar “Cezayirli” çıksa bile, asıl önemli olan “tetikçiler”değil, “onları azmettirenler”dir!..
YA BOKO HARAM?!?
Peki, tam da; “Fransa’da 12 kişinin öldüğü, iki saldırganı yakalamak için 90 bin polisin seferber edildiği” bir günde, “Nijerya’da, Boko Haram adlı güya İslâmi örgütün 2 bin Nijerya’lıyı öldürmesine” ne demeli?..
Ne anlama geliyor bu?..
Dünyadaki tüm Müslümanlar ve onların yönetici ve temsilcileri“Fransa’daki saldırı Müslümanların işi olamaz!.. Müslümanlar terörist olamaz!.. İslâm, bir barış dinidir, Müslümanlar da böyle bir saldırı yapmaz”diye haykırırken, Boko Haram’ın, “2 bin insanı öldürmüş” olması; resmen ve alenen “Batı’nın eline koz” vermekten başka bir anlama gelmez!..
Dünyaya adeta demişlerdir ki;
“Kim demiş Müslümanlar terörist olamaz?.. Alın işte, biz de Müslümanız(!) ama, gördüğünüz gibi 2 bin Müslümanı öldürdük!.. Siz siz olun, Müslümanlara terörist gözüyle bakmaktan vazgeçmeyin!”
Evet, “Hıristiyan Batı dünyası”na verdikleri mesaj budur!.. Zaten“İslamofobi” saplantısı içinde bulunan Batı dünyası da; “Müslümanların terörist olamayacağı” söylemlerine kulaklarını tıkayacak ve diyecektir ki;“Peki Boko Haram’ın yaptığı ne?”
Adamlar, böyle bir karşılık verirse, diyecek bir sözümüz kalmaz!..
Ne var ki, gerçek şudur:
El Kaide olsun,
IŞİD olsun,
Boko Haram olsun,
Veya daha başka “İslâmcı etiketli örgütler” olsun, bunların çoğunluğu, kesinlikle “Laboratuvar Örgütler”dir!..
Evet, “Laboratuvar Örgütler”dir!..
Kimi “Amerikan laboratuvarları”nda, kimi “Avrupa laboratuvarları”nda, kimi de “İsrail laboratuvarları”nda “üretilmiş”lerdir!..
Ne ilginçtir ki;
Ya “Müslümanları katletmektedir”ler, ya da “Müslümanlara zarar verecek eylemler” yapmakta, Irak ve Afganistan örneklerinde olduğu gibi, “halkı Müslüman ülkelerin işgali”ne zemin hazırlamaktadırlar!.
“Hıristiyan Batı dünyası” da, kendilerine yönelik bir saldırıda, “suçlu”yu“anında” ilân etmektedir;
“El Kaide! IŞİD!”
İyi de, bu kadar çabuk, nasıl biliyorsunuz eylemcileri?..
Biliyorlar, çünkü;
“Kendileri ürettiler!”
Dolayısıyla, “nerede, ne zaman, hangi eylemi yapacaklarını” sevk ve organize eden “kendileri”dir!.. Onları “kendi laboratuvarlarında”üretmişler, yetiştirmişler ve “kendi çıkarları” sözkonusu olduğunda“eylem” yapmalarına göz yummuşlardır!..
2 SALDIRGAN ÖLDÜRÜLDÜ!
Çok mu “uçuk” geldi?..
O halde sorun kendinize;
El Kaide veya IŞİD, bugüne kadar, neden hiç “İsrail’i hedef alan bir eylem”yapmadı?..
Hayır, elbette “İsrail, hedef alınsın” demiyorum... Dediğim şu:
Bu “İslâmcı”(!) örgütler, neden hep, “Müslümanları” hedef alıyor?..
Veya, “Hıristiyan ülkeler”de yaptıkları eylemler, neden “o ülkelerin çıkarlarına hizmet” ediyor?..
Bir “Paris’teki saldırı”ya bakın, bir de, bu saldırının hemen ardından “Boko Haram’ın, Nijerya’da 2 bin Müslüman’ı katletmesi”ne bakın!.
Ve sorun kendinize;
“Fransa’daki saldırı ve Nijerya’daki katliam kimin işine yarıyor?”
Hâlâ işin içinden çıkamamışsanız;
“Laboratuvar”lara bir bakın!..
Evet, nihayetinde;
“Charlie Hebdo dergisine saldırıp, 12 kişiyi öldüren 2 saldırgan, kıstırıldıkları matbaada öldürüldü!”
Ama, “rehine”ler “sağ” kurtarıldı!..
Her nasıl oluyorsa!..
Ve, olay örtbas edildi!..
Fransa, artık her “yafta”yı asmakta serbesttir!.. IŞİD de diyebilir, El Kaidede!..
Atış serbest!..
“Senaryo” yazmak serbest…
**************************************************************************
“Nefret Suçu” kapsamında, niye sadece “Yahudiler” var?
Fransa, Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde, “Yahudi soykırımı yalandır” derseniz, hemen “nefret suçu işlemek”le suçlanır ve “ağır cezalar”a çarptırılırsınız!..
Ama, “Müslümanların kutsalları”na yönelik her türlü “eleştiri”yi yapabilir, her türlü “aşağılama ve saldırı”yı gerçekleştirebilirsiniz!..
Bunun en çarpıcı örneğini, bugünkü 1. sayfamızda okuyabilirsiniz...
AK Parti Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır; 2013 Nisan’ındaAvrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi olarak, “Dini değerlere hakaret etmenin, Peygamber karikatürleri yayınlamanın provokasyonlara zemin hazırlayacağı” uyarısında bulunarak, olaylara zemin hazırlanmaması için, bu tür fiillerin ‘nefret suçu’ kapsamında değerlendirilmesi talebiyle bir önerge vermiş...
Bu önergeye; Avrupalı parlamenterlerin 117’si ‘hayır’ demiş... “Evet”diyenlerin sayısı sadece 21’de kalırken 4 kişi de çekimser oy kullanmış!..
Bu, ne demektir?..
Demektir ki; “Müslümanların kutsallarına saldırmak, bir özgürlüktür!”
Ama, “Yahudilere dokunmak” yasak!..
İşte bu “çifte standart”, işte bu “ikiyüzlülük”tür ki, Avrupa’yı“provokasyonlara açık” hâle getiriyor!..
“Saldırı”nın, bir de bu yönü var!..
yeniakit