Yapay bilinç!

Abdurrahman Dilipak

Önce “Bilgisayar” dediler.

Güzel ve doğru bir tanım. Bilgiyi sınıflandırıyor, ilişkilendiriyor ve bilgiye erişiminiz sağlanıyor.

Bir de “Bilişim” dediler.

O da Türkçe bir kelime.

Yunus “Bilelim, bilişelim” der.

Bilişim Kur’an-ı Kerim’de “Tearüf etmek” şeklinde geçer. Bir bakıma “bilgileşim”, irfan’ın, “düşünce tecrübelerin paylaşımı” gibi bir anlamı var. Bunlar “eğitim” ile ilgili değil, genellikle “Maarif” ile ilgili konular.

Ama artık kimse, kelimenin mahiyetini sorgulamıyor. 300-500 kelime ile konuşan insanlar neyi anlayabilir, neyi anlatabilirler ki, bugün ülkemizdeki toplumsal zekâ düzeyi zekâ yaşı olarak 11 yaş gibi gözüküyor.

Reklamlar ve dizi filmler, magazin bu seviyede anlatıldığı zaman toplumun ilgisini çekiyor.

Bilgisayar zaten artık oyun, kumar, yasak delme aparatı gibi bir hale geldi. Her şey bir cep telefonuna ya da tablete sıkıştırıldı. Her öğrenciye bir tablet ve akıllı tahtalarla eğitim sorununu çözeceğimizi zannettik.

Bugün “yapay zeka”dan söz ediyoruz. Zekâ dedikleri “insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü”. “Soyutlama, öğrenme ve yeni durumlara uyma yeteneklerinin toplamı”.

“Akıl” başka bir şey, “akletmek” başka bir şey.

Kur’an fiil olarak akıldan söz eder. İnsan gerçeklik basamağından yükselerek hakikate yaklaşır. Mesela Kalb: Fuad, kitapta bir anlayış merkezi olarak tanımlanır. Akıl, 5 duyu ile ulaşılan gerçeği, hakikat ise yaratılıştan başlayan ve daha birçok biyolojik fonksiyonla anlam kazanan bir hakikat merkezidir.

Akıllı telefon, tablet, bilgisayar, sistem” filan olmaz. “Aklı” olana iman da gerekir. “İman” ise “Hakikat” ile ilgilidir. “İnsansız” bir şeyler yapabilirsiniz ama o kadar.

Hem insan olmayacak, hem de “akıl” olacak, bu mümkün değil.

Akıl”, insana ait bir melekedir.

Peki, bilinç ne demek:

“İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi”. “Kişiyi ‘kişi’ yapan şey”dir. Şuur ise “algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci”ne denir.

Size bir konu ile ilgili bilgi vermek değil, geliyorum diyen, gelmekte olan bir tehlikeden söz etmek istiyorum: Bugünlerde sürekli, yapay zekânın yapay bir bilinç geliştirmeye başladığı, kendine özel bir dil geliştirerek diğer sistemlerle kendi aralarında iletişime geçtikleri haberler okuyorsunuz. Ayrıca Yapay zekâyı kontrol eden otonom bir yapay bilinç geliştirildiği de gelen haberler arasında.

Biliyorsunuz, Ankara yeni bir pandemi konusunda sürecin bir yapay zeka tarafından global ölçekli bir uygulama için hazırlık yapıyor. Yani ilgili bakanlıklar karar verici değil, uygulayıcı olacak.

Yetkilerini uluslararası bir sanal kişiliğe devredecekler. Bunun için hazırlık yapılıyor. Hatta bu yıl sonundan itibaren iklim politikaları yapay zekâ tarafından yönetilecek.

Bilim kurulları ve politika kurullarının yetkisi yapay zekâ tarafından kullanılacak. Siber diktatörlüğe adım adım sürükleniyoruz bu kararlarla. Din’i, ahlak’ı ve geleneği, para ve mülkiyet’le, biyolojik insan’la birlikte tedavülden kaldırmak isteyen şeytani bir akılsızlığın adım adım hayatımıza egemen olmaya çalıştığını görüyoruz.

Geçen gün “Otonom araçların ilk ayaklanması!” diye bir haber çıktı. “San Francisco’da kavşakta bir araya gelen Cruise şirketine ait otonom araçlar trafiğin saatlerce durmasına sebep olmuştu. “İlk robot ayaklanması” da böylece gerçekleşmiş oldu. Burada suçlu kim? Bir yazılım hatasından söz ediliyor. Bu güneşteki patlamanın sebep olduğu bir arıza da olabilirdi. Otonom sistem arızası veya otonom sistemi hackleyen biri de olabilirdi. Birileri arıza meydana getiren sistemi harekete geçireyim derken bütün sistemi bozmuş olabilirdi. Suçlu kimdi.

Benzer şekilde yapay bilinç, artırılmış sanal gerçeklik yöntemini de kullanarak kendi başına bir “irade” göstererek, tasarrufta bulunabilir. Eğer “akıl” ve “irade” varsa aslında ceza-i ehliyet sorunu çıkar ortaya. Yapay zekâlar, yarın birbirini hacklemeye kalkarsa ne olacak. Her şey onların kontrolünde olacaksa ve ahlaki bir norma benzer norm oluşturursa, ortam dinleme, zihin okuma da yapabilir. Bunların değiştirilmesi ya da bilinen zaafları manipüle edilerek infazlar da gerçekleştirilebilir.

Bakın bu konuda haftanın son önemli haberi, alçak irtifa uyduları, Starlink’ile ilgili idi. Habere göre; “ABD Federal İletişim Kurulu (FCC), Starlink projesine hareket halindeki tüm otonom araçlara erişim yetkisi verdi. Global uydu internet hizmeti sayesinde dünyanın neresinde ve ne yapıyor olursanız sistem size erişebilecek. Bu durum bir şirkete verilen, bu konuda devletlerin sahip olduklarından daha fazla imkân ve güç sağlıyor olacak.

Bizimkiler Yunanistan ne zaman saldıracak diye vehim üretirken aslında sessizce uzayı nasıl işgal ettilerse, 5G ile aslında başla bir işgal devam ediyor. Artık sanal ordular akıllı sistemleri kullanarak dünyanın her noktasında her kişi ya da eşyaya, topluca ya da tekil olarak operasyon yapma imkânına kavuştu. Şimdi devletleri bu sistemi kabul etmeye zorluyorlar. Yani devletler kendilerinin karakol polisi olsun istiyorlar. İnsanları biyolojik bir aparat olarak “emir eri” gibi kullanmak isteyen bir sistem söz konusu.

Bakın Humanoid askerlere gerek kalmadan Avatar gibi görselleşmeden siber sanal askerler, gökten ve yerden, GSM networkunu kullanarak global işgali gerçekleştirmiş durumda. 5G ile bunu daha da tahkim etmiş olacaklar. Daha sonra Quantum sistemi için de 6G’ye geçecekler. Bu onların planı. Şüphesiz Allah’ın da bir hükmü var. Ama bu süreçte yaşananlar insanoğlu için bir imtihan vesilesi. Celladına aşık, onların peşinde savrulan yöneticiler ve kalabalıkların akıbeti efendilerinin akıbeti gibi olacak.

İnsanlar yarın Siborg’a dönüştürüldüklerinde. NeuraLink projesi hayata geçirildiğinde gereksiz görülen çöp insan ve hayvanların hayatı bir “tık”a bağlanacak ve yapay zekâ ya da bilinç bu “gereksiz insanlar”ın zihnini dönüştürebilecek ya da Bio hackerler tarafından hayatları hacklenebilecek. Onlar gen bankalarında ya da Global Reset’i beklemeden bugünden inşa edilmeye başlanan, Şeytan’ın vadettiği “yeryüzü cenneti”(!?) MetaVerse siber hapishanesinde “özgür bir Avatar” (!?) olarak yaşamaya devam edebilirler.

Neyse, bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.