Meclis Soruşturma Komisyonu’ndan; “4 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesine gerek yok” kararının çıkmasıyla, bir “oyun” bozuldu, bir“plân” çökertildi ve Türkiye “büyük bir kaos”tan kurtuldu...
Eğer “Paralel İhanet Çetesi ve müttefikleri” tarafından dillendirilen ve son derece “masum” gibi görünen “Madem suçsuzlar; Yüce Divan’a gitsinler, aklansınlar” görüşü kabul görmüş olsaydı, 4 bakan; belki de “kurtlar sofrası”nın önüne atılmış olacaktı!..
Tabiî, Kurtlar Sofrası’nda “parçalanan” sadece “4 bakan” değil, aynı zamanda “AK Parti” olacaktı!..
Dediğim gibi;
Türkiye, “büyük bir kaos”tan kurtuldu ve “Paralel’in kirli plânı” çöktü!..
REHAVETE KAPILMAYIN!
Ne var ki, hep söylediğim gibi;
“Türkiye’yi seven” hiç kimse, hiçbir zaman “rehavet”e kapılmamalı, sürekli“uyanık” durmalıdır!..
Zira, eskilerin dediği gibi;
“Su uyur, düşman uyumaz!”
Ya da, bugünkü Akit’in manşetindeki ifadesiyle, “Su uyur, Paralel uyumaz!”
İyi bilin ki;
Yeni “plân”lar yapacaklar, yeni “tezgâh”lar çevirecekler, yeni “kumpas”lar kuracaklar, yeni “iftira”lar atacaklar, yeni “montaj”lar yapacaklar,“Otorite(!)den yeni talimatlar” alacaklar ve Fetullah Gülen’in işaret ettiği gibi; “güç merkezlerine ulaşıncaya kadar, hedeflerine yürümeye devam edecekler”dir!..
Onun içindir ki;
Zaman, “rehavet” zamanı değil!..
Zaman, “uyanık” olma zamanı!..
“Paralel İhanet Çetesi ve müttefikleri”ni değerlendirirken, şu söz, akıldan çıkarılmamalıdır:
“Yaptıklarımız,
Yapacaklarımızın teminatıdır!”
Hiç kuşkunuz olmasın ki;
“Dün ne yaptılar” ise, “yarın da aynısını yapmaktan” çekinmeyeceklerdir!..
BUNLAR MI DÜRÜST POLİS?
Ne yaptılar dün?..
Malûm, “Hükümete darbe amaçlı kirli 17-25 Aralık operasyonları”ndan sonra, Emniyet’te bir temizlik yapıldı ve “Paralelci polisler”in kimisi başka illere atandı, kimi görevden alındı, kimi de tutuklandı!..
İşte bu “Paralelci polis temizliği”nden sonra, birden bire, televizyon ve gazetelerde haberler “patlamaya” başladı;
“Uyuşturucu kullanımı arttı... Uyuşturucu, ilkokullara indi!.. Sokak aralarında Bonzai satılıyor!.. Emniyet uyuyor mu?.. Polisler, uyuşturucu ile niye mücadele etmiyor?..”
Anlayacağınız;
Bonzai aşağı, bonzai yukarı!..
İşte o günlerde, “Paralelci medya”da, şöyle haberler verilmeye başlandı:
“Dürüst polisler görevden alınınca, uyuşturucu patladı!.. Uyuşturucu ile mücadele eden polisler görevden alınınca, Emniyet Teşkilâtı’nda zafiyet oluştu!”
Toplumda oluşturulmak istenen “algı” böyleydi de, “gerçek” neydi?..
Gerçeği, Murat Alan’ın haberi, bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor;
l “Paralelcilerin aktif olduğu 2013 yılında İstanbul’da 125 kilo sentetik uyuşturucu ele geçirilirken, arınma yılı olarak tarihe geçen 2014’te, 350 kilodan fazla sentetik uyuşturucu ele geçirildi.”
l “Örgütle mücadelenin en etkin yürütüldüğü il olan Adana’dan gelen veriler ise son kullanıcıyı zehirleyen sokak tacirlerine adeta kan kusturulduğunu gözler önüne serdi. Paralel polisler 2013 yılında Adana genelinde 225 satıcı tespit edip, 16 kilo esrar, 193 gram eroin, 1919 hap ele geçirirken, milletin polisleri; 2014 yılında 1128 satıcıya operasyon yapıp, 352 kilo 832 gram esrar, 4 kilo 204 gram eroin, 15 bin 179 adet hap, 660 kök kenevir ele geçirdi.”
Rakamlar onu gösteriyor ki;
Emniyet Teşkilatı’nda “Paralelcilerin tasfiyesi” ile uyuşturucu ile mücadele “zayıflamamış”, tam aksine “güçlenmiş!”
Görüyorsunuz ya;
“Paralel Çete”nin polisleri “16 kilo esrar” yakalayınca “başarılı” oluyor ama, milletin polisleri, “352 kilo esrar” yakalayınca “başarısız”gösteriliyor!..
Sevsinler “dürüst”(!) polislerinizi!..
Sırtlarına “Sıfır” yazılı tişört geçirirken, aslında “uyuşturucu ile mücadelede sıfır” olduklarını söylemek istiyorlarmış da, farkedememişiz!..
Demek istediğim şu:
Dün, nasıl ki; “terör ve uyuşturucu ile mücadele etmemişler” ise, bundan sonra da etmeyeceklerdir!..
Çünkü bunlar;
“Türkiye’ye ihanet için var”lar ve bunun “belge”lerini de önümüzdeki günlerde yayınlayacağım!..
Hem de, “tutanak”lardan!..
12 ARALIK’TA PENSİLVANYA’DA!
Devam edelim sormaya:
“Dün, ne yaptılar?”
İşte bu “soru”nun cevabı da, “Kenan Kıran’ın haberi”nde veriliyor...
Malûm, 2013 yılındaki “17-25 Aralık darbe operasyonları”ndan sonra ortaya çıkmıştı ki; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı veAnayasa Mahkemesi Başkanı gibi, “üst düzey görevler”de bulunan kişilere,TÜBİTAK’ın ürettiği “kriptolu” yani “dinlenilmesi mümkün olmayan”telefonlar dağıtılmış ancak, bu telefonların “dinlenildiği” ve böylece“Paralelcilerin devlet sırlarına vakıf olduğu” belgelenmişti!..
İşte bu “skandal”ın ortaya çıkmasından sonra, TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz görevden alınmış ve yerine de Abdullah Çavuşoğlu
“Cemaat Medyası”ise, bir yandan“Bizim Paralel’le ilgimiz yok!.. Nerede bu Paralel?” diye sorarken, bir yandan da, hem“Paralelci Polisler”e, hem deHasan Palaz’a sahip çıkıp, “Hasan Palaz dürüst adamdır!.. TÜBİTAK’ın Böcek’le ilgili raporunu değiştirmediği için görevden alınmıştır!” demişti!..
Yersen!..
İşte bu Hasan Palaz’ın, “TÜBİTAK’ta ne haltlar karıştırdığı” ise, yeni yeni çıkıyor ortaya!..
Kenan Kıran’ın haberine göre; TÜBİTAK’ın yeni Başkan YardımcısıAbdullah Çavuşoğlu, önceki gün attığı “twit”lerle, “Hasan Palaz’ın maskesi”ni düşürmüş!..
Sormuş Hasan Palaz’a;
“Hasan Palaz, kriptolu telefonlar ve 12 kişilik üst düzey TÜBİTAK ekibiyle, 12 Aralık’ta Pensilvanya’ya neden gittiğini açıklasın!”
Vay anasını sayın seyirciler!..
Şu hâle bakın;
Adam, hem de “17 Aralık Operasyonu’ndan 5 gün önce” Pensilvanya’ya gidiyor...
Acaba niye?..
“Takke ve tesbih” almaya mı, yoksa “Ananas” yemeye mi?..
Tamam, gitsin gitmesine de, “kriptolu telefonları” niye götürdü, “12 kişilik TÜBİTAK ekibi”ni niye aldı yanına?!?..
Demek oluyor ki;
O telefonlar da açılacak, “dinlemeye açık” hâle getirilecek, ondan sonra da, “üst düzey görevliler”e verilip, “kiminle ne konuştukları” kayda alınacak, daha sonra da “servis” edilecekti!..
Daha önce yaptıkları gibi!..
TÜBİTAK’IN PARASI NEREYE GİTTİ?
Abdullah Çavuşoğlu’nun, Hasan Palaz’a yönelttiği başka sorular da var...
l “Yeni geliştirdiğimiz kriptolu telefonların dinlenme ihtimali kesinlikle sıfırdır... Bizzat geliştiren ekibin başı olarak bunu söylüyorum... Peki; kriptolu K2 telefonunu geliştirenler aynı şeyi söyleyebiliyor mu?”
Ve “maskeleri indiren” şu tesbit:
l “Sahte diploma ile TÜBİTAK’ta işe başlatılan Cevat Aydın, tutuklandı (...) Sahte diplomalı elemanı eksik belge ile işe başlatan H.Palaz yargı önünde hesap verecek... Bu sadece başlangıç... TÜBİTAK’ın destekleri de inceleniyor.. Merak etmeyin, gereken yapılacak... Mesela 2013’te Tıp desteklerinin yüzde 15’i Turgut Özal Üniversitesi’ne gitmiş!”
Peki, niye Turgut Özal Üniversitesi?..
Çünkü efendim;
Turgut Özal Üniversitesi, “Paralelcilerin yönetiminde” olan bir üniversitedir ve gördüğünüz gibi, “TÜBİTAK’ın paraları” oraya akıtılmış!..
Şimdi, siz olsanız, bunlara “Devletin sırtından geçinen asalaklar” demez misiniz?..
Hem, devleti bir “kene” gibi, bir “yarasa” gibi, hatta bir “vampir” gibi emmişler, hem de “adamlarını” besleyip, onları “başarılı” göstermişler!..
Emniyet’teki “Paralelci polisleri” de aynı taktikle “başarılı” göstermişler, onları mükâfatlarla “taltif” edip, derecelerini yükseltmişlerdi!..
HAŞİM KILIÇ’IN TELEFONU
TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda “YÖK üyesi” olan Abdullah Çavuşoğlu’nun “skandalları ifşa” eden “twit”leri ve “soru”ları devam ediyor:
l “ÖSYM’de Yönetim Kurulu’nda yaptığım en hayırlı iş otobüslerle, taşımalı kopya çekilen polis koleji sınavını iptal etmek oldu... KPSS kopyacılığı ile, binlerce kişinin hakkını gasp etmek, hırsızlık demektir... Sadece KPSS değil, o bilinen tarafı..”
l “AYM Başkanı, Paralel ile ilgili belge istemiş... Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na sorsun... Sonu 0223 ve 2554 ile biten kriptolu telefonları kim kullanmış?!?.. AYM Başkanı da; muhtemelen hepimiz gibi, kullandığı telefonların IMEI numaralarını bilmiyordur... İllegal dinlendiğini ise hiç bilmiyordur!”
l “Kriptolu telefon projesinde çalışanlar, bilgisayarlarına profesyonel WIPE (geri getirilemez silme programı) yüklemişler, neden?”
l “Kriptolu telefon çalışanları devletin malı olan geliştirdikleri yazılım ve dokümantasyonu bizde yok diye vermediler, neden?..”
l “Kriptolu telefon çalışanları, kripto şifrelerini çözecek verileri telefonun içine kaydetmiş... Telefonlar sık sık servise geldiği için midir?”
l “Saydığım “back door” (arka kapı)’ları hem K1 (ilk kriptolu telefon) ve hem de K2 kriptolu telefonlar için geliştirilen yazılımlarda bulduk.”
ALLAH KORUSUN, YA BAŞARSALARDI?
Bütün bunlar, dehşet açıklamalar!..
Düşünebiliyor musunuz;
Adamlar, “kriptolu telefon”ları açarak, “dinlenir” hâle getirmişler!..
TÜBİTAK’a “sahte diplomalı eleman” alıp, oraya çöreklenmişler!..
TÜBİTAK’taki bilgisayarlara, “geri getirilemez silme programı”yüklemişler!..
“Kriptolu telefon”ların içine, “kripto şifrelerini çözecek veriler”yerleştirmişler!..
Dahası, “Kirli 17 Aralık Operasyonu”ndan “sadece 5 gün önce”, 12 kişilik bir TÜBİTAK ekibi ile birlikte Pensilvanya’ya gitmişler!..
Gerek Murat Alan’ın “polis gerçeği”ni ortaya koyan haberi, gerek Kenan Kıran’ın “TÜBİTAK’ta dönen dolapları” ortaya koyan haberleri, insanın tüylerini diken diken ediyor!..
Hani, Meclis Soruşturma Komisyonu’nda, “4 Bakan’ın oylaması” ile ilgili olarak, “Türkiye, büyük bir badire atlattı” diyoruz ya; Paralel Çete’ninEmniyet ve TÜBİTAK’ta yaptıklarına bakılırsa, “4 Bakan” meselesi, onların yanında çok hafif kalır!..
Artık, açıkça söyleyebiliriz;
“Allah, Türkiye’yi korumuş.”
Gerçekten korumuş...
Bu Paralel Yapı, eğer “başarılı” olabilseydi var ya; Türkiye’yi “anahtar teslimi” teslim almışlar ve ülkeyi, çoktaan “Üst Akıl’ın yönetimi”ne vermişlerdi...
Allah’tan ki, başaramadılar!..
Yoksa, Türkiye; çoktaan “İsrail’in bir vilayeti” olmuştu!..
Bu kadar net!..
Ama, tekrar ediyorum:
“Kesinlikle rehavete kapılmayalım, her daim uyanık olalım!”
Malûm;
“Su uyur, Paralel uyumaz!”
Yeni “kumpas”lara hazır olun!..
******************************************************************
Erol Evcil... Hem mahkûm, hem de vergi yüzsüzü!
Herhalde fark etmişsinizdir... 17 Aralık 2014 tarihli gazetelerde, şöyle bir haber çıkmıştı:
“Yargıtay 9. Ceza Dairesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu iddiasıyla yargılandığı davada işadamı Erol Evcil’i, 15 yıl hapse çarptıran yerel mahkeme kararını onadı.”
Peki, “Erol Evcil mahkûm” oldu da, ne değişti?.. Sahibi olduğu “Sivas Demir Çelik Fabrikası’nı işletmeye” devam ediyor!..
Pardon, bir “yetkili” çıkıp, şöyle diyebilir:
“Ama biz, Sivas Demir Çelik’teki eksiklikler dolayısıyla orasını kapattık, kapısına da mühür vurduk!”
Doğru, fabrikanın kapısına “mühür” vuruldu da, o mühür yerinde duruyor mu acaba?.. Yoksa, mühür sökülüp, çalışmaya devam mı ediliyor?..
Bir soru da şu:
Öğrendiğim kadarıyla, “Erol Evcil’in, devlete 230 trilyon liralık vergi borcu” var!.. Peki, “230 trilyonluk vergi borcu”na rağmen; geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Vergi Yüzsüzleri” listesinde, Evcil’in adı niye yer almadı?..
Bütün bunların; “Erol Evcil’in bürokrasi işlerini halleden MHP Milletvekili Adayı Celal Dağgez’in kızının, TMSF’de avukat olarak çalışması” ile bir ilgisi var mı acaba?..
Sorularıma cevap bekliyorum!..
yeniakit