Çok defa örnek verdik ya... Bir köpeğin "kuyruğuna" basan adam, "hırlama"nın "ağız"dan çıktığını görünce; "hayret" edip; "Şu hâle bak, ben kuyruğuna bastım ama ses ağızdan çıktı... Demek ki; kuyruk ile ağız arasında organik bir bağlantı var" demiş ya, Türkiye"de cereyan eden olaylara bakınca, hep bu örnek geliyor hatırımıza... Bir "kuyruğa" basıyorsunuz, ama ses "baş"tan geliyor!.. Tıpkı "İsrail"in kuyruğu"na basılınca, sesin "ABD"den" çıkması gibi!.. Tıpkı "Ergenekon"un kuyruğu"na basılınca, sesin "PKK"dan" çıkması gibi!.. Bu durumda, ister istemez soruyor insan: "Baş" ile "kuyruk" arasında "organik bir bağlantı" mı var acaba?.. Böyle bir "bağlantı"nın olup olmadığını tahlil etmeye geçmeden önce, bir zamanlar PKK"nın önemli isimlerinden olan, şu anda ise ailesi ile birlikte Kuzey Irak"ta hayatını sürdüren Osman Öcalan"ın söylediklerine kulak vermek gerekir...
ALEVİ-PKK DAYANIŞMASI MI?
PKK"nın Şemdinli"deki karakola saldırıp, 11 erimizi şehid etmesi üzerine Haber Müdürümüz Nazif Karaman, kendisini arayıp, "saldırıların sebebi"ni sordu... Osman Öcalan"ın bu soruya verdiği cevap, "gündemi sarsacak" cinsten..
Bugünkü birinci sayfamızda "sürmanşet"ten verdiğimiz açıklamalarında; Öcalan, Nazif Karaman"a özetle diyor ki;
¥ "PKK homojen bir güç değildir. PKK içerisindeki solcu ve Alevi kesim, ittifak halinde mevcut hükümete karşıdır. Daha doğrusu solcu ve Alevi PKK"lılar, AK Parti"yi başarısız kılmak için baştan beri savaşı dayatıyor. Biz dağlardayken bu kesimi etkisiz kılmıştık. Son zamanlarda yurtsever kesim yerine Alevi ve solcu kesim PKK içinde etkili olmuş durumda. PKK"yı şimdi bu grup yönlendirmektedir."
¥ "PKK"nın solcu ve Alevi kesiminin başında Mustafa Karasu ve Duran Kalkan bulunmaktadır!.. Özellikle Mustafa Karasu, bir Alevi dedesi gibi hareket eder. Karasu, Sivas"ın Alevilerindendir. Duran Kalkan ise Kürt bile değildir."
PKK, PARAYI VERENİN TAŞERONU!
Osman Öcalan"ın bu "tesbit, teşhis ve tahlil"leri elbette tartışılır... PKK"nın "Alevilerin kontrolü"ne geçtiği, "Türkiye"deki Alevi yapılanma sıkışınca" PKK"nın da "terör saldırılarına hız verdiği" iddiası doğru bile olsa, nihayetinde "fotoğrafın sadece bir parçası"nı yansıtır...
Çünkü PKK; bir "ideolojik örgüt" olmaktan tamamen çıkmış ve artık "taşeron bir örgüt" haline gelmiştir... Taşeron bir örgüt de; kimden "ihale" almışsa, ona "hizmet" eder!..
"Son ihale"yi "Ergenekon"dan" veya "Alevi yapılanma"dan almış olabilir!.. Ama aynı PKK"nın "İsrail"den aldığı ihale"ler sonucu düzenlediği kanlı saldırıları da unutmamak gerekir!.. Öyle ya; "tetikçi"ler, "vuracakları kişilerin kimliği"ne değil, "alacakları para"ya bakarlar!..
Osman Öcalan"ın iddia ettiği gibi; Türkiye"deki "Alevi yapılanma" gerçekten de sıkışmış mıdır?..
Gelişmelere bakılırsa;
Evet, böyle bir "sıkışma" var!..
Çünkü, Ergenekon Terör Örgütü"ne yönelik operasyonlar ve tutuklamalar ile bir yanda "demokratik açılım" süreci, bir yanda "Anayasa değişikliğini referanduma sunma" çabaları; bugüne kadar "şiddet, gerilim, kaos ve kan"dan beslenen "egemen-buyurgan" çevreleri rahatsız etmiş ve "konfor"larını bozmuştur!..
Hem "zemin"leri kaybolmuş ve dolayısıyla "denge"leri bozulmuş, hem de güncel tabiriyle "eksen"leri kaymıştır!..
Eğer öyle olmasa;
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Türkiye"de eşi-benzeri görülmemiş bir "hukuk skandalı"na imza atar mıydı?..
GÖSTERE GÖSTERE TAHLİYE SKANDALI!
Vakit"in Cumartesi günkü sürmanşetinde "göstere göstere" başlığı ile verdiğimiz "İlhan Cihaner"in tahliye edilmesi" olayı, tam bir "hukuk skandalı"dır!..
Olayı biliyorsunuz...
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzurum"dan gelmesi beklenen dosyayı beklemeden, Cihaner"in "görevi kötüye kullanmaktan" yargılandığı dava ile Ergenekon"dan yargılandığı davayı, fotokopiler ve CD"lere bakarak birleştirdi.
Bu kararın ardından Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, tutuklu sanıkların tahliyesini talep etti ve mahkeme heyeti 1 saat içerisinde bütün sanıkların şartsız tahliyesi yönünde karar aldı.
Bununla da yetinmeyen mahkeme, Erzurum 2. Ceza Mahkemesi heyeti hakkında suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı.
Peki, "nasıl" yaptılar bunu?.. Daha doğrusu "niçin" imza attılar böyle bir skandala?..
Çünkü, "plân" böyleydi!..
Vakit"in 19 Mayıs 2010"da "deşifre" ettiği "Cihaner"i kurtarma plânı"nda, "tahliye yöntemi" gösteriliyordu.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan, 10. Hukuk Dairesi üyesi Fatih Arkan"a, telefonda diyordu ki;
"Ersan Ülker"e dedim, "Bunu yaparsan Yargıtay Başkanı"sın!... Erzurum, "Göndermiyorum" derse ne yapacaksın? Fotokopi bile gönderse, birleştirme kararı ver. Fotokopi bile olsa, ben olsam birleştiririm, basarım tahliyeyi."
İşte, bu plân, tıkır tıkır işletildi!..
Yetkisi, sadece "görevi kötüye kullanma suçları"na bakmak olan Yargıtay 11. Ceza Dairesi; görev alanı "terör suçları"na bakmak olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi"nin yetkisini "gasp edip", dosyaları birleştirdi ve aynen Aktan"ın dediği gibi, "fotokopi"lere dayanarak, bastı "tahliye" kararını!..
PROTOKOL KOLTUĞUNDA BİR SANIK!
Tabiî, "duruşma anı" da ilginç!..
Yargıtay Genel Kurulu"nda yapılan "duruşma"da, bir "sanık" olmasına rağmen, İlhan Cihaner"in "protokol koltuğu"na oturtulması, herkesin dikkatini çekti.
Dahası da oldu...
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanı Ersan Ülker, henüz "sanığın görüşünü" bile sormadan; "Gereği düşünüldü" deyiverdi!..
Demek ki, "karar" önceden verilmiş!..
Tabiî, diğer üyeler, "oynanan komedi"nin hemen farkına varıp, "Ne yapıyorsunuz siz?" anlamında uyardılar Başkan Ersan Ülker"i!.. O da, "Evet, sanıktan da soruldu" deyip, "Cihaner"in tahliyesine" karar verildiğini açıkladı!..
Bu ayrıntı, elbette çok önemli...
Çünkü, "gerçekler ayrıntılarda gizli"dir!..
"Sanığı protokol koltuğuna oturtma"lar, sanığa bile sormadan "gereği düşünüldü" demeler, "Aktan"ın plânının göstere göstere uygulandığının" göstergeleridir!
Bu kararla, "Türkiye"de hukuk ölmüştür!"
"Kararın 40"ında mevlit okutulsa" yeridir!..
Türkiye, "Ergenekon sanıklarının önünü açmaya yönelik bu ilk adım"la ilgili tartışmalara başlamış ve "hukuk skandalı"nı masaya yatırmıştı ki, Şemdinli"den "acı haber" geldi: "11 şehid!"
Oysa, Hamdi Yaver Aktan"ın "öngörü"sünü tartışacaktık daha... Halen Yargıtay Başkanlığı koltuğunda oturan Hasan Gerçeker"in yerine, gerçekten de Ersan Ülker"in gelip gelmeyeceğini konuşacaktık!..
Hamdi Yaver Aktan öyle diyordu ya;
"Bunu yaparsan Yargıtay Başkanı"sın!"
İşte, "gereğini" yaptı Ersan Ülker!..
Denildiği gibi, "fotokopi" üzerinden karar verip, "tahliye" etti İlhan Cihaner"i!..
Yani, "Yargıtay Başkanı" olmayı haketti!..
Olup-olmayacağını, elbette bekleyip göreceğiz!..
Bir de olursa, var ya;
Tadından yenmez!!!..
YARGITAY"I KONUŞAMADAN PKK GİRDİ DEVREYE!
İşte; köşelerimizde bu skandalı yazmaya ve ekranlarda bu skandalı konuşmaya başlamıştık ki; "PKK terörü" girdi devreye!..
Hem de, "tam zamanında!"
Lâf aramızda, bu "zamanlama"ya dikkat çekip; "PKK, Yargıtay"ın imdadına yetişti" diyenler bile oldu... Öyle ya; tam da, "yargıya güvenin bittiği" sözlerinin sarfedilmeye başlandığı bir gecenin ilk saatlerinde, Kuzey Irak"tan gelen "kalabalık bir terörist grup" Şemdinli"de "katliam" yaptı!..
Dolayısıyla, ne "Yargıtay"ın skandal kararı"nı yeterince konuşabildik, ne de "deşifre" olan "Cihaner"i kurtarma plânı"nı!..
Bu açıdan bakıldığında;
"PKK, Yargıtay"ın imdadına yetişti" şeklindeki tesbitleri yabana atmamak gerekiyor!..
Tam da bu kararın ertesinde;
HSYK Başkanvekili Kadir Özbek"in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu"nu TBMM"de "ziyaret" etmesi, ziyaret hakkında açıklama yapılmaması da hayli ilginç bir gelişmedir..
Ortada "toplu bir organizasyon" mu vardır, bütün odak ve mahfiller "Hükümete karşı topyekûn atağa mı geçmişlerdir" diye düşünmeden edemiyor insan!..
GENELKURMAY"DA KAHVE FALINA MI BAKILIYOR?
Tabiî, bu tür "senaryo"ları konuşurken, "askerin zaafiyeti"ni de gözden ırak tutmamak gerekir.
Öyle ya; Genelkurmay"daki basın toplantısında; "terör örgütünün eylemleri artacak" gibi bir "öngörü"nün açıklanmasından sadece 12 saat sonra, PKK Şemdinli"ye saldırmıştır!.. Hem de, "kalabalık bir grup" halinde!..
Böyle bir "öngörü" varken, niçin "önlem" alınmadığı sorusu gündeme gelmiştir ki; "Org. İlker Başbuğ bu sorulara cevap vermeli"dir!..
Çünkü Genelkurmay Karargâhı;
"Kahve falı"na bakılır gibi "öngörü"lerin açıklandığı bir yer değil, "taktik ve strateji"lerin geliştirildiği, "tedbir"lerin alındığı bir yerdir! Öyle olmalıdır!.. Yoksa, "bakla falı"na veya "kahve falı"na bakan bir "falcı kadın" da, pekalâ "bu yaz terör artacak" öngörüsünde bulunabilir!..
Genelkurmay"ın işi, "öngörü"de bulunmak değil, "tedbir" almaktır!.. Çünkü, terörist gruplar, "temizlendiği" söylenen kamplardan "göz göre göre" gelmişlerdir!..
Evet, göz göre göre!..
Buyurun, dün ajanslardan geçen haberi okuyalım:
"Başbakan Tayyip Erdoğan, Van"da şehid askerler için düzenlenen törenin ardından, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atilla Işık, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay ile helikopterle Şemdinli Tekeli Bölgesi"ndeki Tabur Komutanlığı"na geldi.
Burada Tümgeneral Gürbüz Kaya tarafından saldırı ile ilgili bölge haritası üzerinde brifing verildi.
Saldırı gecesi 23.30 sularında ilk görüntülerin alındığını, bu saatten itibaren görüntü alınan bölgelere topçu atışı ve diğer ağır silahlarla ateş edildiğini belirten Tümgeneral Kaya, ilk alınan görüntülerde ateşe karşılık verilmediği için bu görüntülerin çoban, köylü, ya da kaçakçı olabileceğinin düşünüldüğünü kaydetti."
Şu hâle bakın;
"Teröristlerin geldiği" görülüyor, üzerlerine "ateş" açılıyor ama "ateşe karşılık vermedikleri" görülünce, onların "çoban, köylü veya kaçakçı" olabileceği düşünülüyor!..
Olur mu böyle saçma bir şey?..
Sormazlar mı adama;
"Çoban, köylü ve kaçakçı zannettiğiniz adamlara, hep böyle toplarla, ağır silahlarla mı ateş edersiniz!?"
Tam bir kepazelik!..
TERÖRE İNAT KARDEŞLİK!
Durum onu gösteriyor ki;
"Yargıdaki kepazelikleri" tartışmaya fırsat bulamadan, bu hafta "askerî zaafiyetleri" tartışacağız!.. Tartışmalıyız da... Aksi halde; Güneydoğu"da "şiddete tapan" anlayışla, Ankara"da "tek çözüm şiddet" diyen anlayışın tırmanmasına geçit vermiş oluruz...
Her ne olursa olsun, "barış ve kardeşlik" demeye devam etmeliyiz...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...
vakit