Evet, yarım doktor ‘can’dan, yarım hoca ‘din’den, yarın gerçek insanı hakikatten eder. İçine ağu (zehir) katılmış bal şifa vermez. Onun içindir ki, “Saf hakikat olan vahye kim bir şey ekler ya da odan bir şey çıkartırsa, kişi eklediği ya da çıkarttığı ile baş başa kalır, din aradan çekilir.”
15 Temmuz da öyle, aslında diğer darbeler de öyle, siyasi cinayetler de. İşin aslı içine bugünkü anlamda siyaset karışmış hiçbir şey hakikatin tamamını ifade etmez. İçine bu anlamda siyaset karışmış adalet de safiyetini kaybeder. İktisad da öyle. İşte onun için bize din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmememiz uyarısı yapılıyor.
Bizim geleneğimizde “makasid-i şeriye”nin gayesi maslahattır. Onun için “şeriatın kestiği parmak acımaz” denir. Şeriat meşruiyetin kaynağı olan hakikatin tesisi noktasında bu işin teminatı olan hukukun ikamesi ise maslahatın teminidir. Maslahat ise, insanın aklı ile vicdanını barıştıran, insanı insanla, insanı fıtrat ve tabiatla barıştıran, bunun neticesi olarak insanı Allah ile barıştıran süreci ifade eder. Değilse insan Allah’la savaştadır. O zaman ve mekânda mal, can, namus, akıl, inanç ve nesil emniyeti olmaz. “Evamir-i aşere”deki masiyet aleni, yaygın ve tekraren işlenmeye başlar ki, işte o zaman vah o ulema, ümeraya, ilmiye, kalemiye, seyfiye ve onların peşinden gidip, onlara alkış dağıtanlara.
Hakikat, insanların aklından ve kalbinden sökülüp alınmaya başlandığında, insanlar birbirlerini dinlemez ve anlamaz olurlar. Çünkü görmek istemeyenden daha kör, bilmek istemeyenden daha cahil, duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir ki. Onların gözleri olur ama görmezler, kulakları olur duymazlar, kalpleri olur hissetmezler. Alın size CoVID sürecinde yaşadıklarımız. Alın size 15 Temmuz yalanları. Birileri çıkmış FETÖ de yalan diyor, 15 Temmuz da yalan diyor. Öteki FETÖ gerçeğinin ve 15 Temmuz’un bir bölümünü görmezden geliyor. Gerçeğin bütününü görmek birilerinin işine yaramıyor. Şeytan işini biliyor. Hakikati ikiye bölmüş, yarısını birine yarısını ötekine vermiş. O iki kesim hakikatlerini birleştirmiyor ama Şeytan iki tarafa bölüştürdüğü yalanlarını birleştiriyor ve toplumun geri kalanını bununla oyalıyor. Her iki kesim de kendi gerçeklerini öne çıkartarak kendi yalanları ile ötekileri vurmaya çalışıyor. Sonunda bu oyundan kazançlı çıkan tek kişi var. O da Şeytan!
Hz. Süleyman, mabedin inşasında bukağılı Şeytanları çalıştırmıştı. Bu gün de Şeytan insanoğlundan intikamını alıyor, bukağıladığı insanları kendine ibadet etmeleri için yapmaya çalıştığı tapınağının inşasında gönüllü köleler olarak çalıştırıyor.
Siz 15 Temmuz darbe girişiminden habersiz olunduğuna inanıyor musunuz? Darbe olacağını cümle alem biliyordu. Benim gördüğüm, hiçbir darbe ansızın olmadı bu memlekette. Adamlar davul çala çala geldiler ve hiçbir darbe de kâmil anlamda soruşturu(la)madı.
Bütün darbelerin arkasında ABD vardı ve buna rağmen ABD hep dostumuz, müttefikimiz, bugün olduğu gibi “stratejik ortağımız” olarak kaldı. Bizim gücümüz sadece ABD’ye değil, Pentagon’a, CIA’ya, RAND Corp’e de yetmiyor. Gücümüz ancak FETÖ’ye yetiyor işte. Hatta ona da ne kadar yettiği ortada.
Hani “Bismihi teala” diye yola çıkınca Allah yardım ederdi! Hz. Musa ve Hz. Asiye bu iman ile Firavun’a kafa tuttular, Talud bu anlayışla Calud’a karşı çıktı. Sorun bizde.
Hani adil şahidler olacaktık. Hani bizim bir kaderimiz, rızkımız ve ecelimiz vardı ve ecelimiz gelmeden canımızı kimse alamazdı. Allah korurdu! İşler karıştı anlayacağınız.
Dil ile ikrar ettiklerimizi kalp ile tasdikte sorun yaşıyoruz.
Önümde bir kitap var: “Kendini kınayan nefis” (Emre Dorman). Bu başlık “Kıyamet suresi”nden alınmış: “Kendini kınayan nefse yemin olsun, doğrusu insan kendi nefsine tanıktır, dökse de ortaya tüm mazeretlerini!”.. Neden bir türlü “Biz zalimlerden olduk” diyemiyoruz ve Şeytanın ve onun adamlarının varlığını ve işlerini kendi günahlarımızın bahanesi olarak öne sürüyoruz.
Hani dikkat çekmek için ayaklarımızı yere vurarak, kibirli kibirli yürümeyecektik. Hani bizi yüzümüze karşı övmelerine izin vermeyecektik. Troller, lobi şirketleri, reklam ajansları, PR şirketleri, İmage Maker’ler modern zamane meddahları oldular. Siyasetin koridorları konkav/konveks (iç bükey/dış bükey) aynalarla dolu. İcabında hainler kahraman, kahramanlar hain ilan edilebiliyor. Tarih ve hal, sanal ve artırılmış gerçeklik teknikleri kullanılarak toplum mühendisleri tarafından algı operasyonları ile tersyüz edilebiliyor. Geçmiş ve hal çarpıtılınca geleceğe dönük istikamet de saptırılabiliyor. Bu süreçte medyaya büyük işler düşüyor.(!?)
Bu fitne operasyonunda masumiyete yer yok.
15 Temmuz, FETÖ gerçek değilse, yurt dışına kaçanlar, Meclisi bombalayanlar kimdi?
Strafor, Erdoğan’ın uçağının yerini işaretlerken ne yapmış oluyordu. Rubin, sadece cazgırlık mı yapıyordu.
Biz bu kafa ile Gezi olayını bile çözemeyiz.
CHP; Gezinin ABD, AB ayağını bilmiyor mu idi? Ya da CHP; BÇG, ÇYDD, ADD’nin arkasındaki lobiyi bilmiyor mu idi?
FETÖ neden doğrudan BÇG’nin üstüne gitmedi de, “Ergenekon” ve “Balyoz” diye bir şey uydurdu! Varolan gerçek örgütler üzerinden gitse, operasyon alanını daraltacak ve patronun adamlarının ayağına basacaktı. O zaman kendi önünde engel gördüğü herkesi içine dahil edeceği yeni bir örgüt tanımlaması yapması gerekiyordu.
Öyle yaptı.
Hep sordum, 15 Temmuz bir darbe girişimi idi, peki darbe gerçekleşmiş olsa idi, bakanlar, geçici meclis üyeleri, valiler, elçiler, emniyet müdürleri, belediye başkanları, kaymakamlar, garnizon komutanları kimler olacaktı.
Hangi STK’lara, şirketlere el konulacaktı, kimler tutuklanacaktı!, Hangi gazeteciler, hangi politikacılar, hangi bürokratlar görevden alınacak, haklarında soruşturma açılacaktı! Bazı soruların cevabını bulamıyorsunuz.
Bakın, bu sene 15 Temmuz’la ilgili olarak toplumun katılımı son derece düşüktü. Bunun böyle olacağı günler öncesinden belliydi. FETÖ’den çok başka şeyler konuşuldu, tartışıldı. Birilerinin bundan gerekli dersi çıkartması gerek artık. Yoksa bu iş, istihbarat elemanlarının belgesel süsü verilmiş kurguları ve senaryoları, reklam ajansları ve halkla ilişkiler, kamuoyu, lobi şirketleri, trollerle halledilecek işler değil. İnandırıcılıktan uzak haber, yorum ve sipariş edilmiş yazılarla buraya kadar. Karşınızda Ergenekon, Balyoz kurgularının tecrübesine sahip profesyonel bir grup var. Bu çıkmazdan kurtulmak ancak Allah’ın yardımı ile mümkün. Onun şartı da dürüst olmak, el emin olmak, adil şahidler olmak.. FETÖ’nün yalanı ayağına dolandı. FETÖ’nün başına gelenler, aynı taktiklerle yol almaya çalışanların başına da gelebilir. Bu sürpriz olmaz. Birileri bu akılla, korkarım kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Selam ve dua ile.