Yarın oy kullanırken, neleri düşüneceğim?
Seçimlere, şunun şurasında "1 gün" kaldı... Bugün Cumartesi... Yarın da Pazar... Yarın sandık başında olacak ve "17. Milletvekili Seçimi" için oy kullanacağız.
Bu seçimde; 50 milyon 189 bin 930 seçmen, 199 bin 207 sandıkta oy kullanacak... Seçime "15 siyasi parti" ile "bağımsız adaylar" katılacak.
Milletvekili adaylarının 7 bin 492"si partilerden, 203"ü de "bağımsız" olmak üzere, toplam 7 bin 695 aday, Meclis"e girmek için yarışacak.
Türkiye"de 1946 yılından bu yana yapılan genel seçimlerde, katılan parti sayısı en fazla 1999 seçimlerinde oldu ve toplam 20 parti seçmenlerden oy istedi.
3 Kasım 2002"de yapılan seçim ise 18 parti ile "katılan parti sayısı" açısından ikinci sırada yer aldı. Bu seçimlerde, kuruluşundan kısa süre sonra seçmen karşısına çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) yüzde 34.28 oy alarak tek başına iktidara geldi. AK Parti ve CHP dışındaki 16 parti barajı geçemedi.
1946"daki seçime CHP ve DP katılırken, 1950 yılındaki genel seçimde 3 parti seçmenden oy istedi. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında 1983 yılında yapılan genel seçimde de 3 parti seçmenin karşısına çıktı.
1950"den bu yana yapılan genel seçimlerde en fazla oy oranına 1954"teki seçimde yüzde 57.61 ile Demokrat Parti ulaştı.
OY KULLANIRKEN DİKKAT!
Bu "malûmat"tan sonra, gelelim "hafıza tazeleme"ye... Yarın "oy" kullanacaksınız... Hemen belirteyim; "oy"unuzu kullanırken, "oy pusulası"nın önüne ve arkasına mutlaka dikkat edin... Herhangi bir "mürekkep" veya "kalem çiziği" bulunmasın!.. Aksi halde, oyunuz "geçersiz" sayılır!..
"Oy pusulası"nda herhangi bir "kalem çiziği" veya "parmak izi" bulunursa, pusulayı mutlaka değiştirtin ve hatta "sandık başkanı"nı şikâyet edin!..
Oyunuzu kullanırken, yaşadığımız "seçim süreci"ni de gözünüzün önüne getirin!.. Kim "proje" açıklamış, kim "istemezük" demiş ve kim "laga-luga" yapmış, düşünün!..
Şahsen, benim aklımda;
Birkaç "söylem" ve "eylem" kaldı... Ben, yarın "oy"umu kullanırken, onları hatırlayacağım.
BDP DENİLİNCE!..
Meselâ, "BDP"li bağımsız adaylar" denildiğinde; gözümün önüne; Cizre ve Diyarbakır"daki "yurt"larda kalan "İHL öğrencileri"nin üzerine "molotof" atılıp, çocukların "diri diri yakılmak" istenmesi gelecek!..
Öyle ya;
O çocuklar, sırf "İslâmiyet"i öğrenemesinler" diye yakılmak istendi!..
"BDP"li adaylar" denildiğinde;
Şanlıurfa"nın Suruç ilçesinde, "çadır"da kılınan "sivil(!) cuma namazı"nda, belediye çalışanı Abdurrahman Karsak tarafından okunan "Kürtçe Ezan" gelecek.
Hasılı kelâm;
BDP denildiğinde; "Peygamber" ilân edilen Apo, "Dinimiz Zerdüştlük" diyen BDP"liler ve "gariban Kürt çocukları"nın ellerine tutuşturulan "taş"lar ile, "BDP"li adaylar"ın çocuklarının elindeki "içki kadehleri" gelecek gözümün önüne!..
BDP denilince; "şiddet" ve "terör gölgesinde siyaset" gelecek gözlerimin önüne!..
MHP DENİLİNCE!
"MHP"li adaylar" denildiğinde, "mason locaları"na ve "Rotaryen kulüpleri"ne üye olanlar gelecek gözlerimin önüne!..
Ama, asıl önemlisi;
Televizyonlarda "Hilâl Kart" propagandası yapan MHP"nin; "Hilâl karşıtlığı" yapan adamların "MHP"den aday gösterilmesi" gelecek gözlerimin önüne... Malûm; Hilâl, "İslâm"ın sembolü"dür... Ve yine malûm ki; "Başörtüsü" de "İslâm"ın sembolü"dür... Kadınlar, "İslâm"ın emri" olduğu için örtünürler...
Peki, "kart"larında bile "İslâm"ın sembolü"nü kullanan bir MHP, "İslâm"ın sembolü" olan "Başörtüsü"ne karşı mücadele veren, görevde bulunduğu süre içinde "başörtülüleri fişleyen" bir adamı, evet; başörtülülere kan kusturan Engin Alan gibi bir "Balyoz sanığı"nı niye aday yaptı, ona niye sahip çıktı?..
MHP denilince;
Elbette "seks kasetleri" gelecek gözlerimin önüne!.. Oyumu kullanırken; "karısını aldatan adamların, milleti de aldatacaklarını" da düşüneceğim!..
Tabiî, "Piskevüt"ü de unutmayacağım!
KILIÇDAROĞLU TEK ADAM!
Ama, en çok "eski"sinden hiçbir farkı olmayan "yeni CHP"yi ve onun "kaset artığı" genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu"nu düşüneceğim!..
"Yoldaş" ve "candaş" kalemler, Başbakan Tayyip Erdoğan"ı "sivil diktaya özenmek"le suçluyor, ama Kılıçdaroğlu"ndaki "diktatör ruhu"nu görmüyor!..
Meselâ, ben kendilerine sorsam;
"CHP reklâmları"nda, Kılıçdaroğlu"ndan başka kim vardır?.. Kendisi, "AK Parti projelerinde insan yok" diyor ama, CHP reklâmlarında "insan" var mı?.. Bırakın "insan" aramayı, "Kılıçdaroğlu"ndan başka kimse yok?..
Bu tavır, "Ben!.. Sadece ben!.. Yalnızca ben!.." demek değil de nedir?..
Bunun adı, "tek adam"lıktır!..
AK Parti reklâmlarında ise, "Bütün Türkiye" var... "Renk"lerin bütün tonları var!..
"Reklâm" demişken;
CHP, hâlâ "AK Parti, bu kadar parayı nereden buldu?" diye soruyor!..
Pes!.. Bu kadarına pes!..
Söyleyin Allah aşkına;
"Reklâm kampanyasını ilk başlatan" ve hâlâ devam ettiren CHP değil mi?.. Peki, CHP nereden buldu bu kadar parayı?..
"Candaş"lar sormasa da, ben; yarın sandık başında bunları da soracağım!..
KEMAL-İST YALANLAR!
Yarın "oy" kullanırken;
Kemal Kılıçdaroğlu"nun "yalan"ları ve "çark"ları gelecek gözlerimin önüne.
¥ Meselâ, Bay Kılıçdaroğlu 11 Mayıs"ta Yalova mitinginde, "Denizli"de bir bebek sokağa bırakıldı. Polisler bebeğe sahip çıktı, adını Yunus koydular" demişti... Oysa söz konusu bebeğin, ailesi tarafından; engelli olduğu için Çocuk Esirgeme Kurumu"na verildiği ve bebeğin isminin Yunus değil, Yağmur, erkek değil kız olduğu ortaya çıkmıştı...
¥ Seçim meydanlarında ve katıldığı canlı yayınlarda "YÖK"ü kaldıracağım" diyen Kılıçdaroğlu, 35 dakika sonra kendi kendini tekzip etmiş ve "Bedelli askerlikten elde edeceğimiz geliri YÖK"e devredeceğiz" demişti...
¥ Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı"nın; yeğeni için ÖSYM Başkanı"ndan torpil istediği iddialarını ortaya atmış ama; Yazıcı"nın yeğeni bile olmadığı ortaya çıkmıştı...
¥ Seçim meydanlarından sataştığı Kürşad Tüzmen"i karşısında görünce çark eden Kılıçdaroğlu, yine meydanlara çıkınca "Gelip bana yalvardı" demişti. Tüzmen, "Yiğitsen karşıma çık. Lafı atıp kaçma" demiş, ancak Kılıçdaroğlu oralı bile olmamıştı...
Daha, bunun gibi nice yalan!..
Ama, şu "torpil"le ilgili sözlerini hiç unutmayacak ve hep hafızamda tutacağım...
¥ Meselâ; "SSK Genel Müdürlüğü döneminde kimseye torpil yapmadım. Yakınlarıma toplu iğne ucu kadar çıkar sağlamadım. Akrabalarımı daire başkanı yapmadım" diyen Kılıçdaroğlu"nun, 4 yalanı belgelerle ortaya çıkarılmıştı... Belgelere göre Kılıçdaroğlu, yeğeni Naki Kılıçdaroğlu"nu sınavsız işe yerleştirmiş, arkadaşının karısı Nurhayat Kaya"yı daire başkanı yapmış, sınav yaptığı gün, sınavsız personel almış ve milletvekillerinin ricası üzerine sınavsız personel ataması yapmıştı... Yalanı ortaya çıkan Kılıçdaroğlu, "Yakınlarımı işe almak suç mu?" savunması yapmıştı!..
¥ Tabiî; "erken emekli olsunlar" diyerek, "10 aylık torunu"nu, "14 yaşında ilköğretim öğrencisi olan oğlu"nu ve "lisedeki kızları"nı nasıl "sigorta" ettirdiğini de asla unutmayacağım!..
Yarın oy kullanırken;
"yürüyen yalancı"lıktan, "koşan yalancı"lığa ve oradan da "uçan yalancı"lığa doğru, nasıl "evrim" geçirdiğini gözümün önüne getireceğim!..
Yarın oy verirken;
¥ CHP"den aday yapılan Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, İlhan Cihaner ve Sinan Aygün gibi "Ergenekon sanıkları" ile Demirel"in ricası üzerine aday yapılan "DYP ve ANAP"lıları" da gözümün önüne getireceğim... Bunlar "aday" yapılırken; "Bir tek CHP il ve ilçe başkanının aday gösterilmemesi"ni de düşüneceğim!..
Hasılı kelâm;
Yarın oy kullanırken; ince eleyip sık dokuyacak ve "ideoloji"ye değil, "hizmet"e oy kullanacağım!.. "Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi"nde, "geçmiş"e takılıp kalmayacak, "geleceğe" oy kullanacağım!..
Ama asla;
"Silivri-Kandil İttifakı"na değil!..
**
CHP, sakallıları böyle mi görüyor?
Yukarıdaki kitap; "hisselerinin yüzde 28"i" CHP"nin elinde olan ve "Yönetim Kurulu"nda 4 CHP"linin bulunduğu İş Bankası" tarafından 2007 yılında yayınlanmış...
İlk bakışta "masum bir çocuk kitabı" olarak görünüyor... Ama; Barbara Mitchelhill tarafından yazılan, yönetiminde CHP"lilerin bulunduğu İş Bankası tarafından basılıp, "Kültür Yayını" olarak dağıtılan kitabın 14. sayfasında, "çocukların zihni"ne öyle bir "zehir" zerkediliyor ki; "çocukların bilinçaltı"na yerleştirilen bu "zehir"in etkisi, ömür boyu devam eder!..
Kupürden de göreceğiniz gibi, kitabın 14. sayfasında deniliyor ki;
"2 numaralı suçlu tipi sakallılar!.. En kötüsü kara sakallılardır!"
Bu kitabı okuyan çocuğun zihnine ne kazınacak?.. "Sakallı"lar, "niyeti bozuk" insanlardır!.. Özellikle "kara sakallı"lar "çok kötü"dür!.. Onlara "suçlu" gözüyle bakın!..
Bu kitaba, "büyük" gözüyle değil, "çocuk" gözüyle bakın!.. Ve bilin ki; "çocukluk"taki "yargı"lar, ömür boyu devam eder!..
Hem İş Bankası"na, hem de "İş Bankası yönetiminde bulunan CHP"liler"e sormak istiyorum: "Siz de mi aynısını düşünüyorsunuz?.. Siz de mi sakallı erkekleri kötü, suçlu ve niyeti bozuk insanlar olarak görüyorsunuz?"
Bu, "tipik CHP kafası" mıdır?..
Değilse, böyle kitap niye?..
**
Dertsiz iseniz, dert sizsiniz!
Hikâyemiz; herkes, birisi, herhangi biri ve hiç kimse adlı dört kişi hakkında...
Yapılması gereken önemli bir iş vardı.
Ve herkes, birinin bu işi yapacağından emindi.
Gerçi işi, herhangi biri de yapabilirdi.
Ama hiç kimse yapmadı!..
Birisi, buna çok kızdı.
Çünkü iş, herkesin işiydi.
Herkes, herhangi birinin bu işi yapabileceğini düşünüyordu.
Ama hiç kimse, herkesin yapamayacağının farkında değildi!..
Sonunda, herhangi birinin yapabileceği işi hiç kimse yapmadığı için iş ortada kaldı ve herkes, birisini suçladı.
Siz, siz olun;
"Hiç kimseye" havale etmeyin sorumluluğunuzu...
Varsayın ki; "hiç kimse" gitmedi oy kullanmaya, ama "siz" gidin!..
Unutmayın;
Eğer "dertsiz" iseniz, "dert sizsiniz" demektir!..
akit