ENGİN DİNÇ'in haberi
Ergenekon operasyonunda gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? "Soruşturma yürütülürken hukuki bir takım ihlaller yapıldı" itirazı ne derece gerçekçi?
Ergenekon soruşturması, yüzyılın davası olarak nitelendiriliyor. Ben de bu davayı "derin devlet davası" olarak niteliyorum. Çok önemli bir soruşturma. Gelinen aşamada ne durumda olduğuna ilişkin Cumhuriyet savcılarının elindeki bilgiler bizim elimizde yok. Ama kamuoyuna intikal edenler kadarıyla şunu ifade etmek lazım; böyle örgütlü, örgütün elinin devletin birçok kademesine kadar uzandığı, lobi faaliyetlerinin devam ettiği, sivil ve askeri bürokrasi içinde gizli Ergenekoncular'ın da bulunması sebebiyle soruşturmanın oldukça zor yürütüldüğü bir dönemde, gelinen noktada hem hukuka uygun gitmesi hem de pek çok delilin ortaya çıkarılmış olması ve çıkarılmaya devam ediyor olması dolayısıyla davanın olumlu bir şekilde gittiğini söyleyebiliriz. Tabi hangi anlamda olumlu, artık Türkiye'yi darbecilerin yönettiği bir ülke olmaktan çıkmış, hukukun üstünlüğüne dayalı, hakikaten halkın iradesinin yöneticilerini tayin ettiği bir sistem içinde görmek isteyenler açısından olumlu yönde soruşturmanın ilerlediğini söyleyebiliriz.
Bazı hukuk ihlallerinin yapıldığı iddiası Ergenekon soruşturmasını sulandırmak isteyenler tarafından dile getirilip üzerinde çokça duruluyor. Hukuk ihlali olduğunu söyleyenler, hangi hukuk kurallarının ihlal edildiğini de somut olarak ortaya koymak durumundadırlar. Bakıyoruz; kazı yapılıyor, cephanelik ortaya çıkıyor. Kazıda belki de bir meydana atıldığında yüzlerce kişinin hayatına mal olacak patlayıcılar ele geçiriliyor. Ama bir kısım medyamız kazıdan tarihi eser çıktı, testi çıktı diye bunu haber yapıyor. "'Kazı bilmecesi' başlığıyla bu haberleri yapanlar da acaba gizli Ergenekoncu mu? Ergenekon Terör Örgütü'nün bir türlü hayatiyetini devam ettirmesinde bunların da çıkarları mı var?" soruları akla geliyor. Çünkü insan haklarına saygılı olarak düşünüldüğü zaman yaşam hakkı en önemli haktır. Bir kişinin bile canı çok kıymetlidir ve hukuk içinde korunmalıdır. Ama bu terör örgütünün planladığı ve yaptığı birçok faali meçhul cinayet veya kaos, kargaşa meydana getirmek için yapmış olduğu provokasyon ve eylemleri düşündüğümüzde; krokilerin, suikast ve operasyon planlarının ortaya çıkmasıyla bu tür eylemlerin gelecekte de yapılabileceğini gördüğümüz halde nasıl oluyor da "Hukuk ihlalleri içerisinde bu soruşturma yürütülüyor" diyebiliyoruz. Bunu anlamak mümkün değil.
Mahkeme kararıyla insanların evinin aranıp, suç unsuru olan maddi delillerin bulunmasının neresi hukuka aykırıdır. Bir taraftan herkes kanunda eşit diyeceksiniz, diğer taraftan da bazı kişilerin saygın kişiliklerinden bahsederek, bunlara dokunulmamasını savunacaksınız. Bu apaçık bir çelişki değil midir?
Burada madem ki hukuku, insan haklarını savunuyoruz, savunma hakkını da hep beraber savunalım. Kişiler hukuk dışı yöntemlerle sorgulanmasın, hukuk dışı bir yöntemle gözetime alınmasın, gözetime alınış sebeplerini bilmeden günlerce, aylarca gözetimde kalmasın" Bunlar hukukun temel ilkeleri, bu konuda hep birlikte savunmayı benimseyelim.
Ama diğer taraftan Cumhuriyet Savcısı hukuka uygun olarak delil topluyorsa, mahkemeden karar alarak ev araması yapıyor, üst araması yapıyor. Bunun sonucunda da bütün dünyanın gözü önünde, suikast projelerinden lav silahlarına kadar, pek çok maddi delil ele geçiriyorsa, hukuksuzluk olduğunu iddia edenlerin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda hangi ilkeler ihlal ediliyor, bunu da ortaya koyması lazım. Yoksa bir hukukçu olarak bu iddiaları ciddiye almak, mümkün değildir.
YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun yaptığı açıklamaların dava sürecini etkilemeye yönelik olduğu iddiaları var. Ayrıca Yargıtay binasında bir basın açıklaması yapması da tartışmalara neden oldu. YARSAV'ın bu girişimleri ne derece hukuka uygun?
Öncelikle YARSAV'ın hukuki statüsünü kamuoyunun bilmemesinden istifadeyle üst üste yanlışlıklar yapılıyor. YARSAV için, "Yargıtay'ın bir kolu mudur?" diye soranlar var. YARSAV, Yargıçlar ve Savcılar Birliği Derneği diye, bir dernek olduğunu iddia ediyor. Bakın ben dernek demiyorum hala" Çünkü yasal olarak bir dernek kurma hakkı olanlar biraraya gelerek bir dernek kurabilir. Dernekler kanununa baktığımız zaman, kimlerin dernek kurabileceği 3. maddede belirtilmiş. Dernek kurmak bir özgürlüktür, temel bir haktır ama kanunda, TSK mensupları, kolluk kuvvetleri mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların kendi özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar ve istisnalar belirtilmiş.
Hakimler ve savcılar kanununa baktığımızda da, hakimler ve savcıların kendi resmi görevleri dışında hiçbir görev alamayacakları kanunda açık seçik belirtiliyor. Hatta "konferans, panel gibi bir takım toplantılara katılmaları da, resmi görevli oldukları saat dışında olmalarına ve Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlıdır" diye kanunda açıkça belirtiliyor. Yargıtay savcısı sayın Eminağaoğlu, "Biz memur değiliz" diyebilir ama hakimler ve savcılar kanununda hüküm bulunmayan konularda devlet memurları kanununa atıfta bulunulur. Devlet memurları kanununa baktığımızda da, atıf nedeniyle söylüyorum, 'hiçbir zaman basına açıklama yapamazlar, ajanslara, yazılı görsel medyaya açıklama yapamazlar' diye çok açık bir hüküm var.
Bütün bu kanunları çiğneyeceksiniz, hem dernek kuracaksınız, hem de Cumhuriyet Savcısı olarak, ileride önümüze gelmesi muhtemel bir konuda Yargıtay gibi bir yüksek yargı organının çatısı altında basını toplayıp açıklama yapacaksınız. Neresinden baksanız bunun, hukuka uyar bir tarafı yoktur. Hani deveye sormuşlar, neden boynun eğri diye" Aynen bu sorunun cevabı gibi, bunun neresi doğru? Kurulan dernek hukuka uygun değil. Görevdeki bir savcının kendi meslektaşlarının hukuka uygun olarak yürüttükleri bir soruşturmayı eleştirmesi mümkün değil. Siyasi parti lideri, ana muhalefet lideri gibi savcıları suçlayan açıklamalarda bulunuyor. Hatta arama yapılan bir şüphelinin evinde o anda kapıda bulunuyor ve beyanatlar veriyor. Ondan sonra da kalkıp, hukuka aykırılıktan bahsediyorsunuz. Hukuka aykırılıktan bahsedenin önce kendisinin hukuk içinde ve hukuka uygun işler yapması lazım ki, sözü dinlenebilsin, sözüne itibar edilebilsin.
O bakımdan YARSAV hukuka uygun bir dernek değildir. Yargı tarafsızlığına ve bağımsızlığına ciddi anlamda zarar vermekte, gölge düşürmektedir. Buna engel olunmadığı takdirde hakim ve savcıların başka dernek çatıları altında da toplanmasına engel olunamayacaktır. Ve insanlar, bir dava artık mahkemeye götürülmeden 'Senin hakimin, savcın hangi dernek üyesi' diyecek hale gelecektir. Bundan daha fazla yargıya zarar verilebilir mi? Bu sorunun cevabı bile YARSAV'ın açıklamalarının ne kadar hukuka, ülkemize, yargıya zarar verdiğini açık, net ve tartışmasız olarak ortaya koymaktadır.
Ergenekon soruşturmasında bundan sonraki aşamalarda neler olacaktır? Soruşturmayı sulandırmak isteyenlerin çabalarıyla önünün kesilmesi mümkün mü? Soruşturmanın sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi için neler yapılmalıdır?
Gelecekte ne olacağı konusunda kahin değiliz, ama şu anda Ergenekon adlı silahlı terör örgütü hakkında yapılan soruşturma hukuka uygun ve bu konuda delilleri birer bire ortaya çıkararak devam ediyor. Bunu görüyoruz. Ama bu konuda bazı endişelerimizi de dile getirmek lazım. Şunu milletimizin dikkatine sunmak istiyorum; Ergenekon isimli terör örgütüyle mücadele sadece Cumhuriyet savcılarının soruşturmasıyla sınırlı değil aslında.
Bu örgüte uzaktan yakından destek verenlerin bir kısmının sivil bürokrasi de, bir kısmı askeri bürokraside görevli oldukları anlaşılıyor. Nitekim son olarak iki tane muvazzaf albay, bunun yanında üsteğmenler, daha önce de teğmenler tutuklanmıştı. Bunların karşısında kanaatimce millet, Genelkurmay Başkanlığı'ndan da, kendi içinde bir temizlik operasyonuna girmesini bekliyor. İdari soruşturmalar başlatılması gerekir. Çünkü bunlar yapılmadığı zaman demokratik sistemi, demokratik hukuk devletini yıkmaya yönelik darbe hazırlığında olan bir örgüte karşı Cumhuriyet savcıları soruşturmada bir anlamda yalnız bırakılmış olurlar. Halbuki devletin her kademesinden, Cumhuriyet savcılarına destek olunması lazım. Bu konuda da kanaatimce en önemli desteğin Genelkurmay Başkanı'ndan gelmesi gerekiyor.
Bunun sebebi de şudur: Herkes biliyor ki, Ergenekon isimli terör örgütü, elinde çıkan silahlarla ihtilal yapacak bir örgüt değildir. Bazıları bunu sulandırmak için, 'Bu silahlarla mı darbe yapılacak?" diyor. Halbuki bu örgüt darbeye zemin hazırlaması çalışması yapan bir örgüt. Kaos ve kargaşa ortamı meydana getirerek, insanların kan dökülmesinden, cinayetlerden usanıp, 'Yeter artık darbe olsun!" anlamında hareket etmelerini sağlayacak. Arkasından da "Ordu göreve" pankartlarıyla ortaya çıkanlar, darbe istemeye başlayacaklar. Darbeyi yapmasını bekledikleri güç, elbette ki Türk Silahlı Kuvvetleri"
Bu bakımdan hukuka saygılı tavırlarını ortaya koyan, "Hukukun, yargılamanın her safhasına saygımızı sürdürüyoruz" açıklamasını yapan Genelkurmay, bununla yetinmemeli. Ergenekon soruşturmasına yürüteceği idari soruşturmalarla destek vermelidir. Tabi böyle olursa "Artık Türkiye, despotların darbecilerin dediklerinin olduğu bir ülke olmaktan çıktı. Tamamen anayasa ve kanunların, hükümran olduğu hukukun üstünlüğünün hakim olduğu insan haklarına saygılı bir devlet olma yolunda ciddi ilerliyoruz" deme imkanımız olur. Bu yönden Ergenekon soruşturmasına bu saydığımız özellikleri isteyen herkes destek vermelidir.
ANALİTİK BAKIŞ
ANALİTİK BAKIŞ