Yasak; Anne ve Kızını da Vurdu!

Antalya’daki başörtüsü eyleminde 10 yaşındaki Yahya Ulusu adlı zihinsel engelli çocuğun da gözaltına alındığı ortaya çıktı.

Vakit Gazetesine konuşan Fatma Ulusu, engelli olduğu için çocuğunu polis otosuna binmeye iknada güçlük çektiğini söyledi.

Kendisi ve 14 yaşındaki Zeynep, 12 yaşındaki Sara adlı kızlarının da başörtü mağduru olduğunu hatırlatan Fatma Ulusu, “Ben, kızlarım ve bizim gibi bütün kadınlar ve kızlar, hakkımız olan eğitim ve çalışma özgürlüğümüzü almak istiyoruz. Bu hakkı elimizden alanlardan hesap sormak istiyoruz. Siz neye dayanarak bu topraklarda başörtüsünü engellemeye çalışıyorsunuz? Sütçü İmam’lar, Seyit Ömer’ler güzellik yarışmaları yapılsın diye mi savaştılar?” diye sordu. Fatma Ulusu, Antalya’da yaşananları Vakit gazetesine değerlendirdi:

“SÜTÇÜ İMAMLAR, SEYİT ÖMER'LER NEDEN SAVAŞTILAR?” 

Siz de başörtüsü mağduru musunuz?

- Aslına bakacak olursanız mağdur kelimesi bana itici geliyor. Yasaklılardanım ama kendimi mağdur hissetmiyorum. Sonuçta ben okulda okuyamasam ve yüksek statülü biri olamasam da, şu anki dışarıdan lise bitirmiş halimle hayatı yine dolu dolu yaşayabiliyorum. Ancak bize ait topraklarda; Kurtuluş Savaşı'nın Allahu Ekber nidalarıyla kazanıldığı bu topraklarda, niçin dışarı atıldığımızın da hesabını soruyorum. Neden istediğimiz üniversiteye gidemediğimizin hesabını, kızımı niye fen lisesine, Ankara Sosyal Bilimler Lisesi’ne gönderemediğimi soruyorum.

Böyle bir eyleme neden gerek duyuldu?

- Ben, kızlarım ve bizim gibi bütün kadınlar ve kızlar, hakkımız olan eğitim ve çalışma özgürlüğümüzü almak istiyoruz. Bu hakkı elimizden alanlardan hesap sormak istiyoruz. Siz neye dayanarak bu topraklarda başörtüsünü engellemeye çalışıyorsunuz? Sütçü İmam’lar, Seyit Ömer’ler güzellik yarışmaları yapılsın diye mi savaştılar?

ZİHİNSEL ENGELLİ OĞLUMU İKNA ETMEKTE ZORLANDIM

Antalya’daki olaya dönecek olursak polisin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Tek kelimeyle usulsüzlük diyebilirim. Basın açıklaması metnini okumayı bitirdiğim an, bir sivil polis açıklamada bulundu ve daha ne olduğunu anlamadan etrafımızdaki çift sıra kadınlı erkekli çevik kuvvet eşliğinde, çocuklarımızla polis otosuna yönlendirildik. Ben ve eşim, arkadaşların paniklememesi için hiç itiraz etmeden, gülerek ve çocuklarımıza da ‘gezeceğiz’ diyerek polis otosuna bindirildik. Benim zihinsel engelli oğlum var ve ben onu bu işe ikna etmeye çalışıyorum. Polis otosuna ilk defa binmenin keyifli olduğunu, onların çalıştığı yeri görmeye gidiyor olduğumuzu, onların bizi tutuklamadıklarını, bizimle iyi olduklarını anlatıyorum. Çocuklar yanımızda olduğu için, polise bunun yasal olmadığını söyleyemedik. Çünkü en ufak bir karşı koyma orada nelere mal olurdu bilemiyoruz.

Polisin, bu hareket edemeyeceğimiz kadar daralttığı, çember halindeki çift sıra çevik kuvvet kordonu kabul edilecek bir tavır değildi. Polis de çok iyi biliyor ki; bugüne kadar sayısı binleri aşan inanç özgürlüğü eylemlerinde hiçbir şiddet hareketi ve yasadışı olay olmadı, bir tek cam kırılmadı, cebimizden bir tek maket bıçağı bile çıkmadı. Buna rağmen robokop giyimli polisin bir eli silahta bir eli copta bizi çembere alması neyin ifadesi olabilir? Acaba çocuklarımızın psikolojisini biz mi bozuyoruz, onlar mı? Ya da bu yapılanlar çocuklarımız üzerinden bizleri yıldırma ve baskılama çabası mı? Bize bu şekilde davranılmasını emreden merciler bilmelidirler ki; o çember ne kadar daraltılırsa daraltılsın, megafonumuzu onlar bile tutacak olsalar inşallah biz bu eylemimize devam edeceğiz.

ÇOCUKLARIMIZ EYLEMİN ANLAMINI BİLİYOR

Çocukların orada bulunması sizce sakıncalı değil mi?

- Hayır, kesinlikle. Çocuklarımız taşıdıkları dövizlerin anlamını biliyorlar. Hem o gün orada biz toplu olarak yirmi dakika kalıyoruz. Günün geri kalan zamanı özellikle bizim gibi Alanya veya diğer yerlerden gelenler için özel bir aile günü oluyor. Çocuklar bundan çok memnunlar.

Sizce bu eylemler sonuç verecek mi?

- Biz Müslümanlar öncelikle şuna iman ederiz ki; yaratmak Allah’a mahsustur. Olayların sonucunu yaratacak olan O’dur. Bizim yapmamız gereken, üzerimize düşen neyse onu en sonuna kadar yapmaktır. Başarıya önce bizim inanmamız lazım. Ümmet bu konuda Allah’ın gücünü yeniden bir daha düşünmeli. Allah, iman edenlerle beraberdir. Esas yenilgi teslimiyetçi mantıktır. Her zaman Müslümanların susmayan sesi olan Vakit! Allah hepinizden razı olsun.

Yasakçılar işbaşında

Konya’da Selçuk Üniversitesi Alaeddin Keykubat Kampusu’nda Sabancı Vakfı tarafından yaptırılan Dilek Sabancı Konservatuvarı’nın açılışında, olası bir sağlık sorununa müdahale etmek için görevli olarak bulunan başörtülü sağlık teknisyeni hakkında soruşturma açıldı. Konya İl Sağlık Müdürü Dr. Hasan Küçükkendirci tarafından başlatılan soruşturmaya gerekçe olarak, devlet memurlarının tabi olduğu kılık kıyafet yönetmeliği gösterildi. Konya İl Sağlık Müdürü Hasan Küçükkendirci, suskun kalırken gazetemizi arayan vatandaşlarsa uygulamaya tepki göstererek, başörtüsü düşmanlığı ile bir yere varılamayacağını belirttiler. Konservatuvarın açılışına Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Gül de katılmıştı.

‘Gözaltı emrini kim verdi?’

Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, insan hakları ve özgürlükler alanında büyük gelişmeler yaşandığı iddiasına rağmen, başörtüsü yasağı adı verilen utanç verici uygulamanın kesintisiz biçimde sürdüğünü belirterek, “Hiçbir hukuki dayanak olmaksızın uygulanmaya devam eden bu yasak nedeniyle binlerce, yüz binlerce genç kız ve bayanın eğitim ve çalışma hakları gasp edilmektedir. İnancından dolayı milyonlarca insan aşağılanmakta, tahkir edilmektedir. Üstelik tüm bu zalimane uygulamanın bir yandan kız çocuklarını okula çağıran, eğitime teşvik eden çeşitli kampanyaların yürütüldüğü bir vasatta sürdürülmesi ise tam bir paradoks, izahı imkânsız bir garabet oluşturmaktadır” dedi.

İŞTE O SORULAR

Antalya’da yaşananların son derece kaygı verici olduğunu hatırlatan Şekerci, İçişleri Bakanı’nın aşağıdaki soruları cevaplandırmasını istedi:

¥ Antalya’da basın açıklamasına çocukların katılımını bahane ederek, 27 kişinin gözaltına alınması kimin talimatıyla gerçekleşmiştir?

¥ Yasal sınırlar içinde gerçekleştirilen bir eyleme ebeveynleriyle birlikte çocukların katılmasının “çocuk istismarı” gibi bir gerekçeye dayandırılması ve mağduriyete konu olması, çocukların velileri tarafından illegal fiillere yönlendirilmesini engellemek üzere düzenlenmiş TCK 232. maddenin keyfi yorumlanması ve açık bir “yasa istismarı” değil midir?

¥ Gözaltı emrini veren “yetkililer” yasa ile mi, yoksa bir ay önce Antalya’daki başörtüsü eyleminde çocukların kullanıldığını iddia eden kartel medyanın kışkırtıcı ve tahammülsüz yayınlarına göre mi karar vermektedirler?

¥ İnsanların taleplerini aileleriyle birlikte ifade edebilecek eylem zeminini ortadan kaldıran bu gözaltıların halka yönelik bir gözdağı oluşturduğu dikkate alınırsa, bu psikolojik engelin kaldırılması için bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?

¥ Eğer bu hukuksuz gözaltı uygulamaları bakanlığınızın bilgisi dahilinde değilse, söz konusu hukuksuzluğun bir kez daha tekrarlanmaması için bakanlığınız nasıl bir önlem alacak, sorumlulara karşı nasıl bir yaptırım uygulayacaktır?

Vakit

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı