İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) tarafından organize edilen basın açıklamasında Alper Tuna'nın açılış konuşmasının ardından, Bülent Uğur Koca konu ile ilgili basın açıklamasını okudu. Açıklamasının başında Emperyal projelerin İslam topraklarındaki kirli emelleri ve uygulamaları üzerinde duran Koca şöyle dedi: "Halkına karşı zalim ve acımasız olan, fakat emperyalist güçlerin isteklerini harfiyen yerine getirmeyi kendileri için onur sayan bu yönetimler bugün de zulümlerini devam ettirmektedirler. Ne yazık ki Arap yarımadasının güney batısında bulunan ve halkı Müslüman olan 23 milyon nüfuslu Yemen'de bu makûs talihi paylaşmaktadır."
Bülent Uğur Koca'nın konuşması tekbir ve tevhid kelimelerinin yanında aşağıdaki sloganlar eşliğinde devam etti: "Kahrolsun Emperyalist Zalimler", "Zulme Karşı Direneceğiz", "Kahrolsun İşbirlikçi Hainler", "İslami Direniş Katilleri Yenecek", "Müslüman Diren Kardeşine Sahip Çık", "Yemen Halkı Yalnız Değildir", "Kahrolsun Emperyalist ABD!"
Konuşmasında özelikle mazlumların haklarına sahip çıkılması gerektiğine ve İslam ümmetinin vahdetine ağrlık veren Koca şöyle devam etti: "Allah'ın bizim için seçtiği çizgilere ulaşmak için, mezhep, meşrep, grup, hizp, çatıları altında sinsice oluşturulan bütün taasubi yaklaşımları reddederek, Allah'ın arzında Allah'ın kulu olarak yaşama bilincimizi Allah'ın kitabını hayatın bütün alanlarına hâkim kılma mücadelemizi ölüm bize gelene dek sürdüreceğimizi bir kez daha tekrar ediyoruz. "
Açıklamada bu konuda İslam ümmetinin sorumlulukları üzerinde de durularak şöyle denildi: "Bugün Yemen'de akıtılan kan emperyalistlerden ve Siyonistlerden başka kimin işine yaramaktadır. Bu Müslüman kanıdır. Bu onların tadını çok iyi bildikleri bir kandır. Bugün ise maalesef Yemen'de diktatör zalimlerin eliyle kardeşkanı akıtılmaktadır. Yemen'de akan kanı durdurmak Yemen'den çıkan bu fitne ateşini bir an önce söndürmek bunun için elimizden gelen çabayı sarf etmek biz dünya Müslümanlarının en önemli sorumluluklarındandır. Biz bu sebepten dolayı buradayız. Çünkü biz biliyoruz ki bugün üzerimize düşeni yapmazsak Yemen'den çıkan bu fitne ateşi bütün Müslümanları kapsar ve önüne geçilmez bir hal alır."
Basın açıklaması Şuara Suresi'nin 227. ayetinin hatırlatılmasıyla sona erdi. Açıklamanın tam metni aşağıdadır.
HAKSÖZ-HABER / Ankara
Eylemde Yapılan Açıklamanın Tam Metni:
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Emperyalist batı güçleri özellikle yirminci yüzyılın başlarında uzun çalışmalar neticesinde İslam dünyasını "böl, parçala, yönet" taktiğiyle parça parça bölmüş ve bölünen her bir parçaya kendilerinin razı olduğu fakat bölge halkının ve hakkın asla razı olmadığı yönetimleri getirmişlerdir. Halkına karşı zalim ve acımasız olan, fakat emperyalist güçlerin isteklerini harfiyen yerine getirmeyi kendileri için onur sayan bu yönetimler bugünde zulümlerini devam ettirmektedirler. Ne yazık ki Arap yarımadasının güney batısında bulunan ve halkı Müslüman olan 23 milyon nüfuslu Yemen'de bu makûs talihi paylaşmaktadır.
Yemen yönetimi ülkenin Suudi Arabistan sınırındaki Saade bölgesinde yaşayan, Amerika ve İsrail karşıtı söylemleri ve eylemleriyle tanınan Müslüman Hüsi kardeşlerimizi sindirmek için, 2004 yılından bu yana, çeşitli operasyonlar düzenleyerek binlerce sivili katletmiştir. Son aylarda İslami Husi direnişine güç yetiremeyeceğini anlayan Yemen yönetimi, komşusu ve ortağı Suudi Arabistan'la da anlaşarak katliamlarını daha da arttırmıştır. Dünya müstekbirlerine, emperyalist batının sömürü düzenine, küfür ve şirkine bir gün olsun itiraz etmeyen Suud yönetimi, sözde ulemasına "Yemenli Husiler fasiddir müfsiddir" fetvası çıkarttırmak suretiyle bomba yüklü uçaklarını Müslüman halkın üzerine göndermekten çekinmemiştir.
Suudi savaş uçakları tıpkı Siyonist İsrail'in Gazze'nin masum halkı üzerine düzenlediği saldırılar gibi, sivil halkın üzerine fosfor bombaları yağdırarak, binlerce masum insanın katledilmesine sebebiyet vermiştir. Bugün dahi Suudi Kuvvetleri havadan ve karadan Yemen içlerine 10 km kadar girerek tampon bölge oluşturma amacıyla saldırılarını devam ettirmektedir. Kızıl deniz kıyısında bulunan "midi" limanı Suudiler tarafından abluka altına alınmıştır. Midi limanında ablukaya alınmasıyla güneyde yemen güçleri, kuzeyde Suudi ordusu ile kuşatılmış olan halk, açlık ve yoksulluk içerisinde bütün dünyadan tecrit edilmiş bulunmaktadır.
2000 yılından bu yana tutuklamalarla, işkencelerle, suikastlerle baskı ve sindirme politikalarına tabi tutulan kuzey yemen halkı, yer yer yapılan anlaşmalarla taleplerini dile getirmişlerdir. Kendilerinin dünya kamuoyuna isyancı milisler olarak takdim edilmesini eleştiren liderler, asla savaşmaktan yana olmadıklarını, Yemen hükümetinden meşru haklarının dışında hiçbir taleplerinin olmadığını, isteklerinin yalnızca tutukluların serbest bırakılması, yıllardır süregelen saldırılarda zarar gören Müslümanlara tazminat ödenmesi, herkese düşünceyi ifade hürriyetinin tanınması ve yemen ordusunun çatışmaların başladığı 2004 tarihi öncesindeki mevzilerine çekilmesini olduğunu her defasında ifade etmektedirler.
Kuzey Yemen'de baskılara ve dikta rejimine karşı, direnen Müslüman halkın Zeydi mezhebine mensup olmaları, emperyalistlerin bölgedeki oyunlarını farklı zeminlere çekme çabalarını da körüklemiştir. Irak'taki İslami direnişte Şii - Sünni ihtilafını körüklemek için vahşice planların ve organizasyonların altına imza atan ABD ve yandaşları, Yemen'de Kur'an-ı hayata hâkim kılmaya yönelik yürütülen İslami direnişi de mezhep kavgaları zeminine çekerek, şeytani hilelerle boğmaya çalışmaktadır.
Oysaki İslami bir yaşantıyı şiar edinen, Filistin direnişini kendilerine rehber edinen Yemenli Müslüman zeydi kardeşlerimize zulmeden, onları katleden devletin başındaki kişi de kendini zeydi mezhebine nispet etmektedir. Kısacası Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda Bölgede ciddi bir kaos oluşturulmak istenmekte ve bunun için bütün şer güçler seferber edilmektedir. Kuzey yemende direnen Müslümanların lideri Abdulmelik el Husi bu konuda söyle sesleniyor: "İçinde yaşadığımız bu dönem, vahdeti, kardeşliği, dayanışmayı, yardımlaşmayı esas almayı ve mezhebi çizgilerini aşarak tüm Müslümanları kapsayacak Allah'ın bizim için seçtiği çizgilere ulaşmayı gerektiriyor. Çünkü mezhepçilik ve taassup, ümmetin gerçek düşmanlarının elinde bir kart haline geldi. Onlar, bu kartı kullanarak ümmeti parçalamak istemekteler." Bizlerde Yemendeki kardeşimizin bu sözlerine tamamen katılıyor ve bu vesileyle Allah'ın bizim için seçtiği çizgilere ulaşmak için, mezhep, meşrep, gurup, hizp, çatıları altında sinsice oluşturulan bütün taasubi yaklaşımları reddederek, Allah'ın arzında Allah'ın kulu olarak yaşama bilincimizi Allah'ın kitabını hayatın bütün alanlarına hâkim kılma mücadelemizi ölüm bize gelene dek sürdüreceğimizi bir kez daha tekrar ediyoruz.
Yemen'de son birkaç aydır 200 bin civarında masum sivil halk mülteci durumuna düşürülmüştür. Bu nedenle Yüzlerce kişinin açlıktan gıdasızlıktan ve sağlık hizmeti alamadığından öldüğü tahmin edilmektedir. Sivil yerleşim bölgelerine yaptığı bombardımanlarla sivil halkı hiçe saydığını açıkça gösteren Suudi yönetimi, daha da ileri giderek, yeni gelecek olan sığınmacılara da sınırı kapattığını duyurmuştur. Kendilerini hadim ul Haremeyn diye tanımlayan ve şu günlerde binlerce hacıya ev sahipliği yapmakla şeref duyduğunu iddia eden Suudi yöneticilerin bu tutumları, İslam inancı ve ahlakıyla asla bağdaşmadığı gibi, insani değer ve ölçülerle de bağdaşmamaktadır.
Bizler Yemen elçiliği önünde kendi halkını katleden Yemen yöneticilerine sesleniyoruz. Ve diyoruz ki:
Biz Yemenli çocukların kavruk bedenlerini gördük.
Biz Yemenli anaların, yavrularının cansız bedenlerini kucaklarına alarak kollarını açıp Âlemlerin rabbine yakarışlarına şahit olduk.
Biz masum yemen köylülerinin kardeşlerinin evlatlarının yanmış cesetleri başınca çaresizce çırpınışlarına şahid olduk.
Bu utanç verici tablo karşısında bizim vicdanlarımız sızladı. Bizim yüreğimiz yandı. Daha fazla çocuğun katledilmemesi için, Mazlum insanların kanının dökülmemesi için kapınıza dayandık. Ve soruyoruz; Bu katliamları gerçekleştirirken seyrederken kavrulmuş bedenlere bakınca sizin yüreğiniz yanmıyor mu? Mazlumun ahını almanın ne büyük suç olduğunu unuttunuz mu? Rabbimiz Allah'tır diyen bu insanları hangi hakla katlediyorsunuz?
Biz acı çeken bir ümmetiz. Biz günbegün evlatlarını toprağa veren bir ümmetiz. Bizim çocuklarımız, bizim yiğitlerimiz, Filistin'de. Irak'ta Afganistan'da Çeçenistan'da ve dünyanın birçok yerinde emperyalistlerin ve Siyonistlerin işgalleri ve kirli emelleri uğruna bir bir toprağa düşüyorlar. Bizim bacılarımız hapishanelerde necis işgalci askerlerin tecavüzlerine maruz kalıyorlar. Buna rağmen kendini islam'a nispet eden yemen hükümeti ve Suudi yöneticileri İslam ümmeti işgal altında inlerken, niçin emperyalist işgalcilere değil de "Rabbim Allah'tır" diyen "Allahu Ekber" diyen, "Kahrolsun Amerika", "Kahrolsun İsrail" diyen, bizim öz kardeşlerimizi bombalıyorsunuz. Siz kimden yanasınız!
Bugün Yemen'de akıtılan kan Emperyalistlerden ve Siyonistlerden başka kimin işine yaramaktadır. Bu Müslüman kanıdır. Bu onların tadını çok iyi bildikleri bir kandır. Bugün ise malesef Yemen'de diktatör zalimlerin eliyle kardeşkanı akıtılmaktadır. Yemen'de akan kanı durdurmak Yemen'den çıkan bu fitne ateşini bir an önce söndürmek bunun için elimizden gelen çabayı sarf etmek biz dünya Müslümanlarının en önemli sorumluluklarındandır. Biz bu sebepten dolayı buradayız. Çünkü biz biliyoruz ki bugün üzerimize düşeni yapmazsak Yemen'den çıkan bu fitne ateşi bütün Müslümanları kapsar ve önüne geçilmez bir hal alır.
Bundan dolayı bizler Yemen'de sürdürülen katliama en kısa zamanda son verilmesini, akan kanın bir an önce durdurulmasını, Suudi askerlerinin derhal bölgeden çekilmesini, insani yardım kuruluşlarının bölgeye giderek acıları bir nebze de olsa hafifletme çabası içine girmelerini öneriyoruz. Bölgedeki savaşın iki tarafında aleyhine olduğunu dile getiren Yemenli Husi kardeşlerimizin yaptıkları açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, barış girişimlerini destekleyeceklerine ve akan kanı durdurmak için ellerinden geleni yapacaklarına da inanıyoruz.
Fakat bu güne kadar çeşitli hesaplarla barış girişimlerine gölge düşürenler, anlaşmaları tek taraflı fes edenler ve ahitlerine vefa göstermeyenler bilmelidirler ki bizler yaşanan bu zulmün canlı şahitleriyiz. Unutulmamalıdır ki mazlumun dini sorgulanamayacağı gibi zalimin dini de sorgulanmaz. Bizler dinimizi stratejik hesaplara, günü birlik politikalara alet etmeden, zulüm kimden gelirse gelsin karşı durmakla, mazlum kim olursa olsun yanında olmakla emrolunduk. Muhakkak Allah bu zulümlerin hesabını bir gün soracak ve hiç bir şey gizli kalmayacaktır. Zulümlerinde ısrar edenler, Müslüman kanı akıtmaktan vazgeçmeyenler, zalimler safındaki yerlerini almışlardır. Bu vesileyle Allah'ın arzında taht kuran, dünyanın bütün zalim ve müstekbirlerini, korku ve endişeden ayaklarının bağını çözüleceği Kur'ani bir Hakikatle uyararak açıklamamıza son veriyoruz.
"Zulmedenler, nasıl bir inkılâp ile devrildiklerini çok yakında bileceklerdir." (eş-Şu'arâ 227)