Yeni bir yaşam için yeni bir din..

Abdurrahman Dilipak

Dün kaldığımız yerden devam edelim.. Bu NLP’ciler işin içine İslam’ı da katarak, nebevi hayatın sırlarının bu işte gizli olduğunu söylüyorlar.. İddialarına Kur’an-ı Kerim’den deliller getiriyor, Peygamberin hayatından örnekler veriyorlar. “Yeni bir yaşam kültürü” yanında “yeni bir din algısı” da üretiyorlar aslında bu arada..

“Duygusal zeka”nın ürünü, “duygusal özgürlükler”in önündeki en büyük engel olan “kişinin enerji bedenindeki duygusal tıkanıklığı açan” başöğretmen Elisabeth Tapes Fleming, TAT (Tapas Akupresur Tech) yöntemi ile insanlığın ufkunu aydınlatarak sizi “yeni dünyanın yeni yaşam kültürü”ne çağırıyor(!).. 

Tapes sizi açmadı ise, modern zamane dininin ruhani azizi psikolog Dr. Roger Callaghan’ın EFT’sine ne derseniz. EFT (Emotionel Ferdeom Tech) de olmaz diyorsanız. TFT’ye yani DAT’a (Düşünce Alanı Terapisi) (Thought Field Theraphy) ne dersiniz.

Yeni dinin azizlerini tanıyor musunuz.. Mrs. Kitomura, Mrs. Takota, Mr. Paul Mitchel, Lorie Ellen, Katherine Gabraith, Caty Manakui, Dona McMillan.. İçerdekiler de bu modern zaman, ahir zaman dininin azizlerinin yerli müritleri, takipçileri.. Bunlar Karunacı, The Golden Triangleciler, Lightariancılar. Yeni aydınlanmacı bunlar. Kimi Methodist, kimi Scientologist, kimi Calvinist Müslüman bunların. Müslümanların da artık, Ortodoksu, Katolikleri, Protestanları var, haşa.

Bu “X felsefesi”, “X kuşağı”nın çocuklarını avlamaya çalışıyor. Size “pozitif yaşam” vaad ediyorlar. Kişisel başarı ve girişimcilik eğitimi veriyorlar.

“Sabah uyandığında kendinin sen olduğunu nasıl anlıyorsun. Gerçekten sen kimsin. Yeniden kendini keşfetmenin zamanı” diye başlıyorlar söze. “Sen kimsin!” Sorusunun cevabını ararken cin, Şeytan, nefs her şey birbirine karışıyor. Ruh ve can birileri için farklı ve yeni anlamlar kazanıyor..

Bunların peşine takılanlar kimler diye baktığınızda; ilginç bir profille karşılaşıyorsunuz.. Bunlar parasız, işsiz, eğitimsiz insanlar değil. Eğitim verenlerin çoğu psikolog ya da davranış bilimlerinde okuyanlar.. Kimi statü arıyor, kiminde özgüven eksikliği var, kimi mutsuz, kimi boşanmak üzere, kimi hayatına bir renk ve anlam katmak istiyor. Kompleksli insanlar bunlar.. Bir adım ötesi intihar ya da uyuşturucu, değilse macera bağımlısı mutsuz bir hayat.. Hayatlarına bir renk ve anlam katmak isteyen bu insanlar; insanları, hayatı, dünyayı daha yakından tanımak istiyorlar. Dünyada olup biten bazı şeyleri anlamak ve açıklamak için bir anahtar arıyorlar. Gelecek belirlemeye ilişkin kariyer sorunları var, karşı cinsle ilgi ve ilişkilerinin anlam, derinlik ve sınırlarından emin değiller. Acıdan, çelişkiden kurtulmak istiyorlar. Mutluluk arıyorlar. Haz peşindeler, çile istemiyorlar. Egosantrik bir anlayışları var, mikro ve dinamik dışa kapalı ve katılım ve ayrılmanın sorun olmadığı, ezoterik ve egzotik bir cemaat içinde yaşamak istiyorlar.

Bu yapılar ipnotik etkiye açık. Girdikleri hareketlerin bağımlısı oluyorlar.. Dışa büyük ölçüde kapalılar..

Bunlar ya profesyonelleşiyorlar ya da gizemli bir dine inanan kapalı bir cemaate dönüşüyorlar.. Kimi uzaylılarla ilgileniyor, kimi çevreci oluyor, kimi hümanist! Geleneksel ailelerinden ve sosyal çevrelerinden kopuyorlar. Dini hassasiyetleri kayboluyor ve farklı dini inançlardan, sosyal ve kültürel çevrelerden gelen kişilerle benzeşiyorlar. Dini, ideolojik ve politik tartışmalardan uzak duruyorlar..

Soros gibi global aktörler büyük ölçüde bu çevrelerden besleniyorlar. Bunlardan bazıları radikalleşebiliyor.. İnternet üzerinden sanal kimlikler ve kişilikler kurguluyorlar. Evlenmiyorlar. Evlenenler geç evleniyor. Çocuk yapmıyorlar. Aile içi sadakat zayıf. Çabuk boşanıyorlar. Çocuk yapmıyorlar. Çocuklarını kendileri büyütmüyor. Geniş aile istemiyorlar. Stresten kaçarken aslında, bastırdıkları öfke, kontrol dışı kaldığında öfke patlamasına yol açıyor.. Cemaatten uzaklaştıkları ölçüde yalnızlık duygusuna kapılıyorlar, sanal bir mutsuzluk yaşıyorlar.

Bu konu internetten daha acil, uyuşturucu kadar riskli bir konu.. Toplum içinden eriyor.. Bu konuda Diyanet, devlet, aile ve okul, basın ve STK’larımızın dikkatli ve duyarlı olmaları gerek.. Üniversitelerimizin bu konuda çalışmalar yapmaları gerek.. Ben bu işin Türkiye’ye yönelik bir 6. Kol faaliyeti olduğunu düşünüyorum.

Bu konunun devlet politikası olarak ele alınması zorunlu.. Belki bu konuda diğer ülkelerdeki gelişmelerin de incelenmesi ve bu hareketleri örgütleyen yabancıların istihbarat tarafından izlenmesi gerek.

Benden söylemesi. Selâm ve dua ile..

yeniakit