Yeni CHP dizaynı ve Mustafa Sarıgül’ün kirli çamaşırları!

Hasan Karakaya
 

“Paralel Yapı”nın girdiği her yer karışıyor, her yerin kimyası bozuluyor ve onların girdiği hiçbir yer “iflah” olmuyor.

Size bir şey söyleyeyim mi;

Bosna-Hersek’te bir hafta önce başlayan “Gezi kalkışması”na benzer olaylarda bile bir “Paralel Yapı parmağı” olup olmadığını düşünmeye başladım...

Belki “komplo teorisi” yazdığımı ya da “paranoyak” olduğumu iddia edeceksiniz ama, “Bosna’daki olaylarda Cemaat parmağı olduğuna” dair ihtimallerin “Bosna televizyonları”nda bile tartışılmaya başlandığına dair haberler alıyorum...

BOSNA’YI KİM KARIŞTIRIYOR?

İddialar o ki;

“Cemaat, Bosna’daki kardeş kavgasını körüklüyor, bu arada Sırpları da destekliyorlar!”

Ne yalan söyleyeyim;

“Bu kadar da olamaz” dedim...

Öyle ya;

“Hâlâ yaralarını sarmaya çalışan bir Bosna”yı, cemaat; niye yeniden “parçalamaya” uğraşsın?!..

Sonra düşündüm de;

Bunlar “Cemaat mensupları” olamaz!.. Bunlar, olsa olsa, “Cemaat’in okulları”nda görevli “İngilizce hocası kisveli Amerikalılar” olabilir.

Malûm, Cemaat’in;

“Bosna’da da okulları” var!

Neyse ki;

Bosna’da, “kardeş kavgası”nın bir hafta önceki hızı ve şiddeti kesilmiş, hayat normale dönmeye başlamış!.. Buna sevindim... Bosna halkı, inşallah “tezgâhı” görmüştür... Dilerim, bundan sonra “kışkırtma”lara kapılmaz... Bu arada, “Hükümet” de üzerine düşeni yapar ve “halkın şikâyetleri”ni dikkate alır!..

BAYKAL KASEDİNİN FAİLLERİ!

Karışan, karıştırılan sadece “Bosna” değil elbette... “Cemaat’le dirsek teması”na geçtiğinden bu yana, “CHP’nin de kimyası bozuldu” ve CHP de “fokur fokur kaynamaya” başladı!..

Önceki günkü Aydınlık’ta, Mehmet Faraç, ilginç bir yazı yazmış...

“Aha buraya yazıyorum; Deniz Baykal’a yönelik ahlâksız kaset tezgâhının failleri ortaya çıkarılacak” diye başladığı yazısına, şöyle devam etmiş:

Bu tezgâhın ardında hangi gücün bulunduğunu, nihai hedeflerinin ne olduğunu da saptamış olmalı Erdoğan... 

Tezgâhın ardındaki iradeyi de, taşeronlarını da, Truva kısraklarını da!..

Hatta, CHP’deki kavgalı bir kurultayın ardından, ‘Baykal’ı sokağa çıkamayacak hale getireceğim’ diye tehditler savuranı da keşfetmiş olmalı Erdoğan!..

Bu kaseti kim finans etti, kim ‘benzinlik’ alacak kadar köşeyi döndü, kaset çıkınca kim ‘şampanya’ patlattı, kime ‘vekillik’ sözü verildi, Erdoğan artık her şeyi biliyor olmalı...

(...)

Geçen hafta işte bu yüzden ‘kasetin ardında paralel yapı var’ dedi... Bir kısım büyük medya bu iddiayı ya korkudan ya da tezgâhı bildiğinden olsa gerek büyütmekten kaçındı...”

Mehmet Faraç yazmamış olsa da; “Baykal’ı sokağa bile çıkamayacak hale getireceğim” diyen kişinin, Mustafa Sarıgül olduğu iddiası, her yerde dile getiriliyor...

“Kasetin finansörü” kimdir, “benzinlik alacak kadar köşeyi dönen” kimdir, kaset çıkınca “şampanya” patlatan kimdir, elbette bilemiyorum.

Faraç, mutlaka biliyordur.

Peki, Faraç’ın öngörüsü gerçekleşir de; “Bomba 18 Şubat’ta patlar” mı?..

“Cemaat yayın organları”nın; “internet yasası”nı bahane edip, “Tek TİB internet” diyerek, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) üzerinde baskı kurmaya çalışması, “Baykal kasetinin ifşa edilmesini engellemek için” olabilir mi acaba?..

Her neyse...

18 Şubat’ı bekleyelim...

BAYKAL “DİZAYN” DEMİŞTİ

Demek oluyor ki;

Baykal’ın “zina kaseti” ile istifa etmek zorunda bırakılması, bir “plân gereği”dir!.. Bilirsiniz; Baykal’ın “zina” olayını hiç tasvip etmedim, hâlâ da etmiyorum... Aleyhinde, birçok yazı da yazdım... Ama “zina”ya karşı olmam, “tezgâhı” da onayladığım anlamına gelmez!..

Son gelişmeler, Baykal’ın “istifa ettiği gün” söylediği bir sözü, bana yeniden hatırlattı...

Tarih 10 Mayıs 2010...

Baykal, “zina kasedi”nin ortaya çıkmasından 4 gün sonra, “istifa” ettiğini açıklamış ve demişti ki;

“Elbette mücadeleye devam edeceğim... CHP’yi dizayn etmek isteyenlere de bu alanı boşaltıyorum!”

Enteresan değil mi;

Daha o günlerde “dizayn” ifadesini kullanmış Baykal; “CHP’yi dizayn etmek isteyenlere de bu alanı boşaltıyorum” demiş!..

Alanı boşaltmış...

Peki kim gelmiş?..

Kemal Kılıçdaroğlu...

Aradan “4 yıl” geçtikten sonra neler oluyor CHP’de?..

“Eski CHP’liler” diyor ki;

“CHP’de Atatürkçü, laik ve Cumhuriyetçi kadrolar tasfiye ediliyor... Ne yazık ki, CHP yeniden dizayn ediliyor ve bu dizaynın içinde bizlere yer yok!”

Kim yapıyor bu dizaynı?..

“Kılıçdaroğlu eliyle Sarıgül!”

Malûm, “CHP’nin Baykalcı kanadı”nda yer alan Savcı Sayan, durumu şöyle özetlemişti:

“Yeni CHP, eski CHP’nin Paralel’idir... Mustafa Sarıgül CHP’ye iltihak etmemiş, CHP Sarıgül’e iltihak etmiştir!..”

Çok doğru bir tespit...

Çünkü, Yeni CHP’de, “tek karar verici” insan Mustafa Sarıgül’dür ve partide, “Baykal’cıları tasfiye operasyonu” yürütmektedir!..

Öyle ki;

“İsimleri CHP ile bütünleşmiş” kişileri bile CHP’den atmaya, kimini de aday göstermeyerek “istifa”ya zorlamaya başlamıştır!..

Uzun lâfın kısası;

“CHP, Sarıgül’ün partisi olma yolunda hızla ilerlemektedir.”

MAHRUKİ’YE ATILAN KAZIK

CHP’nin içine düştüğü son durum, Hürriyet’ten Yılmaz Özdil’e bile “yuh” dedirtmiş ve önceki gün şunları yazdırtmıştır:

Gece yarısı saat 00.50’de, (...) Nasuh Mahruki’nin telefonu çaldı. Arayan, CHP Genel Başkan Yardımcısı’ydı. Bu saatte aradığı için özür diledi, Parti Meclisi’nde toplantı halinde olduklarını söyledi, pat diye, Kadıköy’den Belediye Başkan Adayımız olur musun diye sordu. 

Nasuh şaştı kaldı. 

Nasıl şaşmasın... 

Gecenin bu vakti, o dakikaya kadar hiç konuşulmamış, bu kadar önemli bir mevzuda teklif geliyordu ve hemen cevap isteniyordu. Hemen cevap verdi. Hayır dedi. Kabul etmedi!..

10 dakika sonra... CHP Genel Başkan Yardımcısı tekrar aradı, Genel Başkan’ın özel ricası olduğunu söyledi, ısrar etti, Nasuh Mahruki’yi Kadıköy’den aday göstermekte kararlı olduklarını anlattı. Nasuh süre istedi, telefonu kapattı. Eşini uyandırdı, anlattı; eşi de şoke oldu. Alt katta yaşayan babasını uyandırdı, akıl danıştı. AKUT’tan arkadaşlarını aradı, fikirlerini sordu. O arada, CHP Genel Başkan Yardımcısı, cepten devamlı mesaj atıyordu; artık oylamaya geçilmek üzere, adını önermem konusunda bana izin veriyor musun diye soruyordu. Saat 3 sularında, Nasuh açtı telefonu, peki dedi, kabul etti.

Ve, saat 4.15... CHP Genel Başkan Yardımcısı, Nasuh’u aradı. Sesi üzgündü. Parti Meclisi’nde Nasuh Mahruki adı teklif edilince, bazı tepkiler olduğunu, maalesef adaylığını geri çektiklerini söyledi! Nasuh ne yapsın, güldü kendi kendine, bence en iyisi böyle oldu dedi, kapattı telefonu, gitti yattı.

Ertesi sabah, anlaşıldı ki... 

Parti Meclisi’ndeki hararetli toplantıda, Nasuh’un İşçi Partisi üyesi olduğu, dolayısıyla İşçi Partili birinin CHP’den aday yapılmasının uygun olmayacağına karar verilmişti.

İşin ekstra hazin tarafı... 

Nasuh, İşçi Partisi’ne üye falan değil.

Hiçbir partiye üye değil.

Saklamıyor, gizlemiyor.

Nasuh, CHP seçmeni.

Ama farz edelim ki, İşçi Partisi üyesi... Erbakan oluyor, ülkücü oluyor, kürtçü oluyor, badem oluyor, paralel oluyor, liboş oluyor, dönek oluyor, fırıldak oluyor, bi tek İşçi Partili mi uymuyor Yeni CHP’ye?”

“O ADAMDAN MİDEM BULANIYOR!”

Benim asıl merak ettiğim şu:

Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’yi, sırf “Erdoğan’a Kırkpınar Kemeri” taktığı ve onu “Siyasetin Başpehlivanı” ilân ettiği için aday göstermeyen CHP; Mustafa Sarıgül”ün eski eşi Aylin Kotil’i acaba niye ve nasıl aday gösterdi?..

Zira, Aylin Kotil, Sabah yazarı Sevilay Yükselir’e, 2011 yılında aynen şunları söylemiş:

“Mustafa Sarıgül ile, değil aynı evde kalmak, aynı havayı solumak bile istemem... Yer yerinden oynasa, bir saniyeliğine bile olsa, o adamla yan yana gelmem...

Midem bulanıyor, adını duydukça.”

Ne ilginç değil mi;

2011 yılında Sevilay Yükselir’e bunları söyleyen Aylin Kotil, şimdi “CHP’nin Beyoğlu Belediye Başkan Adayı”dır ve aday olduktan sonra; “Bir saniyeliğine bile olsa o adamla yan yana gelmem” dediği Mustafa Sarıgül’e koşarak, “onunla yan yana fotoğraf” çektirmiştir!..

“SARIGÜL’Ü YAKARIM!”

Peki, bu nasıl oldu?..

İddialara göre; Aylin Kotil, “CHP’den aday” olmayı düşündüğünde, oğlu Ömer’i Sarıgül’e gönderdi... Ömer, babasına gidip, “Anneme yardım et” dedi.. Sarıgül, cevap verdi: “Boşansın, aday yapayım!”

Malûm; Aylin Kotil, 2008’de Sarıgül’den boşandıktan sonra, 2012’de spor hocası ve iş ortağı Çağlar Yıldırımer ile “gizlice” evlenmişti...

Sarıgül; Aylin Kotil’i aday yapabilmek için işte bu evliliğin bitmesini “şart” koşuyordu!..

Sarıgül’den bu cevabı alan Aylin Hanım, derhal Ankara’ya gidiyor ve Genel Merkez’e diyor ki;

“Beni aday yapmazsanız; sizi yakarım!.. Her hafta açıklama yapıp Sarıgül’ün kirli çamaşırlarını ortaya dökerim!”

Sonunda, istediğini alıyor ve Beyoğlu’ndan aday gösteriliyor.

Yalnız, benim anlamadığım şu:

Sarıgül’ün; gerek “Emniyet raporları”yla gerek “CHP kurmaylarının raporları”yla ortaya çıkarılmış “yolsuzluk ve rüşvet”leri zaten biliniyorken, daha başka “kirli çamaşırları” ne olabilir ki; Aylin Hanım, bunlarla “tehdit” ediyor?..

Aylin Hanım’ın tehditleri, 

“Parasal” mıdır, “dinsel” mi, 

Yoksa “cinsel konular” mı?..

Öyle ya, ortada “cinsel” bir mevzu olmasa; meselâ “Sarıgül’ün pislikleri” derdi... Ama, “kirli çamaşır” ifadesi, bana “özel” ve “mahrem” bir konu olduğunu düşündürttü... 

Ortada “cinsel bir problem” varsa, bunu en iyi Aylin Hanım bilir... 

“Adını duydukça midem bulanıyor” dediğine göre, ortada “parasal bir sorun” olabileceğine ihtimal vermiyorum... 

Öyle ya; Sarıgül’ün “yolsuzluk ve rüşvet”lerini herkes dile getiriyor... 

Bunları Aylin Kotil açıklasa ne olur, açıklamasa ne olur?..

KONUŞSA DA BİLSEK!

Bana öyle geliyor ki;

Sarıgül’ün, “karısının midesini bulandıracak” derecede, daha büyük bir “vukuatı” olmalıdır!..

Ama, ne?..

Kimbilir, belki de, Aylin Hanım, “aday” gösterilerek, “mide bulandıran bu vukuatı” açıklamasının önüne geçildi!..

Sadece şu kadarını söyleyeyim:

Bir zamanlar, “Baykal’ı sokağa çıkamayacak hale getireceğim” dediği iddia edilen Mustafa Sarıgül; eğer Aylin Hanım konuşursa, bırakın “sokağa çıkamaz” hâle gelmeyi, “Türkiye’de duramaz” hâle gelebilir!..

Haa, şunu söyleyeyim;

“Kaydet, bir gün lâzım olabilir” diyen Paralel Yapı’nın elinde, “Sarıgül’ün kirli çamaşır kasetleri”nin olduğunu da düşünüyorum...

Şu anda “kullandıkları” veya “kullandırttıkları” Sarıgül’ün “son kullanma tarihi” dolduğunda, onun “kaset”lerini de çıkarırlar!..

O zaman; CHP ne olur, bilemem!.. 

*************************************************************

Artan ceza yağmurları... Bu işte bir Paralel el mi var?..

Saflığıma verin... Birkaç ay önce, “Radara yakalandığım”(!) bildirilince, “364 lira trafik cezası” ödemiştim...

 Oysa, “bildirilen tarih”te, o yoldan geçmemiştim... Ama yine de, “fatura daha fazla kabarmasın” diye cezayı ödemiştim!..

Dün, gazetelerdeki; “Faturada da Paralel koku” haberini okuyunca, bende şafak attı... Meğer, “elektrik faturaları”nda, “iş yerlerine kesilen cezalar”da ve “trafik cezaları”nda bir “şaibe” varmış!..

Benim gibi, “astronomik cezalar” ödeyen vatandaşlar diyorlarmış ki; “Birkaç aydır ceza yağmuruna tutulduk... Mahalli seçimler yaklaşırken, bazı odaklar, vatandaşın öfkesini Hükümet’e döndürmeye mi çalışıyorlar?.. Vatandaşı ve esnafı bunaltarak, AK Parti’ye ve Hükümet’e karşı düşman bloku oluşturmaya mı uğraşıyorlar?”

Ne yalan söyleyeyim, bu ihtimale “olamaz” demek mümkün değil!.. Çünkü, bazı “trafik polisleri”nin, yollarda “çekici”leri “dikine” park edip, “en az bir-bir buçuk şeridi kapattıkları” ve trafiğin kilitlenmesi”ne yol açtıkları da, gelen haberler arasında!..

Dolayısıyla;

Bu işlerde “Paralel” bir “el” pekalâ olabilir!..

yeniakit