Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabiliriz. Biz Müslümanlarla müttehid, hılful fudul anlayışı çerçevesinde erdemli insanlarla müttefik, bize düşman olmayan ve değer üreten herkes ile nimet külfet dengesine dayalı itilaflar kurabiliriz.
Tamam; işi ehline vereceğiz, ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek. Haksızlık kimden gelirse gelsin kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalimlere karşı olacağız.
5 şartımız var. Mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyeti şart. Herkesin dini kendine!
Ama birilerinin niyeti farklı. Uluslararası derin çetenin “Ilımlı İslâm”ı için CHP içinden birileri anlaşılan “gönüllü misyoner” olmaya hazır.
Bir kısım CHP’liler İYİ Parti ile olan işbirliği, HDP ve SP ile gerçekleştirilen “dirsek teması” CHP’ye karşı var olan önyargıları paramparça ettiği görüşünde. Birileri ise bunun pragmatizm uğruna oportünizme bir savruluş olarak görüyor. Bunlara göre; “Ekrem İmamoğlu’nun yıldızının daha da parlaması ve deyim yerindeyse politik bir efsane haline gelmesi, Türkiye’nin, Türk toplumunun ve siyasi arenanın yeniden şekillenmesi sürecini hızlandıran bir katalizör işlevi görmeye başladı. Görünen o ki değişim beklenenden daha çabuk gerçekleşecektir.”
İmamoğlu’ndan beklentileri, Türkiye siyasetinde “ümmetçi siyasal İslamcılığa karşı kültürel İslam’ın rol modeli olması! O, onların gözünde, “hem namaz kılıyor, hem dans ediyor, hem Kur’an okuyor, hem türkü söylüyor. Üstelik bunları samimiyetle yapıyor. Bu nedenle de aklı başında hiç kimseyi rahatsız etmiyor.” Tabii bu nasıl “aklı başındalık” ise. Hem Kur’an okurken “Şarap içmeyeceğim” diyecek, sonra da gidip şarap içecek! Rabbine ve halka yalan söyleyecek. Ayet okuduğunda “okudum, anladım, kabul ettim” anlamına gelen “Amenna ve saddakna” demiyor mu yoksa. Bakın bu anlayış “Müslümanlık” anlayışı değil, “Münafıklık alameti”dir ki, bu “Kafirlik/inkar”dan daha aşağılık bir durumdur.
Bu “aklı başında” CHP’nin “Protestan ılımlı Müslüman siyasetçi”sine göre “İslamcı / dinci siyasetçi, dini ve dinsel değerleri siyasi rant için kullanır. Müslüman siyasetçinin kimliği Muhammedî’liktir.” “İsevilik”, “Musevilik” gibi yeni bir tanım: Pakistan’daki “Ahmedi”likten sonra “Muhammedi”!
“Müslüman siyasetçi” profili 5 temel İslamî ilke olarak adalet, ehliyet / liyakat, emanete sadakat, maslahat ve meşveretten söz ediyor. Burada “yanlışlıkla” olsa gerek doğru bir tesbit var.
Birilerine göre İslam zaten demokrasi, sol, sosyalizm içinde mündemiçtir. Bunlara göre “Akla, bilime, ilerlemeye ve aydınlanmaya verilen önem sosyal demokrasinin de Muhammedî İslam’ın da örtüştüğü alanlardandır. Ve laiklik. Egemen ve muharref İslam’ın menfî tesiri sonucu birilerine şaşırtıcı gelse de Müslüman siyasetçinin kimliğini oluşturan en önemli vasıflardan biri de laikliktir.” “Gerçek İslam(!) ekonomik, sosyal, siyasal alana, yasama, yürütme ve yargıda hiçbir yansıması olamaz. O bireysel bir tercihtir ve kişilerin vicdanında yer edebilir ve toplumsal anlamda kendini mabedlerde ifade eder. “Devlet yönetiminde, eğitimde ve sosyal yaşamda herhangi bir dinin yahut inancın dogmalarını değil aklı, bilimi ve değişen sosyal koşulları esas alacaktır.”
Laik olacağız ya bu Yeni “CHP İslamı”nda birinci şart Laikliktir. “Laiklikte dinsel ve inançsal dogmalara yer yoktur. Yani hiçbir din ve inancın dogmatik esasları, kuralları ve inançsal umde ve anlayışları egemenlik kaynağı olarak kabul edilemez. Müslüman bir toplum için konuşacak olursak; egemenliğin kaynağı müteal (şan, şeref, kuvvet ve kudret sahibi) Tanrı mefhumu yahut onun temsilcisi rolündeki ulema olamaz. Egemenlik halkındır, aklındır, bilimindir. Kur’anî ve Muhammedî Tanrı mefhumu; halkta, akılda, bilimde mündemiç olduğundan egemenliği halka, akla ve bilime vermek, Tanrı’nın aşkınlığını savunanların hoşuna gitmese de laiklikle Muhammedî İslam’ın örtüştüğü bir tutumdur. Dinlerin ve inançların kutsal metinlerinde yer alan ve büyük ölçüde konjonktürel olan bir kısım hukukî düzenlemeler; tümüyle yahut kısmen, yargının esasını teşkil edemez. Yani Türkiye ve çoğunluğu Müslüman bir toplum bağlamında özetle söylersek; İslamî manada “Şer’î Hukuk” modern hukuka yeğlenemez.”
Yani neymiş, dinin hukuki emirleri “konjonktürelmiş” Bu da CHP’nin “Tarihselci din anlayışı olsa gerek.
CHP çevresinden birilerine göre “İmamoğlu’nun temsil ettiği dindarlık anlayışı kültürel Müslümanlığa dayanmaktadır.” Bu nev-i şahsına münhasır CHP Müslümanlığı “egemenliği ulemaya vermedikçe, konjonktürel şer’î kuralları savunmadıkça ve kendi inancı dışındakilere karşı herhangi bir ayrımcılık yapmadıkça kişinin inançlarını yaşaması, dua etmesi, namaz kılması, dinsel gün ve gecelere, dinsel mekânlara ve simgelere ihtiram göstermesi gayet tabiîdir. Bundan rahatsızlık duymak radikal dinci hareketlerin ekmeğine yağ sürmektir. ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktır.”
CHP’lilere çağrı şu: “Dinci, gerici siyasal hareketlere karşı kültürel Müslümanlık desteklenmeli, sahiplenilmelidir. Zira dinin sosyokültürel realitesinin inkârı telafisi çok ağır kayıplara neden olmaktadır. Türkiye’de ‘siyasal İslamcılığın nihaî yenilgisi’ demokratik yollar çerçevesinde ancak ve ancak ‘kültürel Müslümanlığın zaferi ile mümkündür’. Bunun alternatifi jakoben, militarist laik bir yönetimdir ki onun da artık hiçbir biçimde uygulanma şansı yoktur.”
Bu “Proje”ye göre; Alevi, Sünni, Caferi, Musevi, Hıristiyan, Ateist, Deist, Tengrici, Agnostik bütün yurttaşlarımız, çağdaş yurttaşlık ve modern bir ulus olma bilinciyle bir arada tutacaktır!
Cemil Kılıç’ın ütopyasının CHP’deki yankısının ne olacağını ben de merak ediyorum doğrusu. Kur’an-ı Kerim’i okumuş, anlamış ve kabul etmiş insanlar da bir karşılığı olacağını sanmıyorum.Ha! Kitaba inanıyormuş gibi görünüp, akademik unvanı da bulunan ve dini bir istismar konusu yapanlarla cahillere gelince, benim açımdan FETÖ’nün peşine takılması ile Tengricilik yapması ya da Deist olması arasında çok da fark yok!
Elbette her CHP’li bu akla ve imana sahip değil. Bu BOP’un arkasındaki “Yeşil Tehlike”ye karşı “havuç politikası” izleyenlerin FETÖ üzerinden beceremedikleri ve yarım bıraktıkları, daha önce de BÇG ile başaramadıkları bir işe CHP üzerinden de bir kapı aralamaya çalışanların tezgahıdır. Bu tezgah, “CHP’nin eliyle Müslümanların başına çuval geçirme operasyonunun adı” olabilir mi?
Millet CHP’yi zaten bu yüzden iktidar yapmıyor. Ya Allah korusun, düşünsenize Diyanete böyle bir adam getiriyorlar! Ya hu, millet sapıtmışsa, Diyanetin başına öyle bir adam gelse ne yazar! Biz Firavunun sarayında Musa’yı buluruz, Nuh’un kavmindensek gemiye binenlerden oluruz inşallah!
Asra yemin olsun ki! İman edenler, salih amel işleyenler, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna, herkes hüsrandadır. Selâm ve dua ile.