Bir seçim oldu, siyasette her şeyin mahiyeti değişti.
Yerel bir seçimdi, üstelik tek bir şehri kapsayan seçimdi ama sonuçları sistemi, partilerin içini, partilerin ideolojik perspektifini, partiler arası ilişkileri yeniden formatlayan bir sonuç doğurdu.
İstanbul’un tekrarlanan seçiminden bahsediyoruz.
Tekrarlanmayıp 13 binlik bir farkla “Ak Parti’nin kaybı” ile kalsaydı dahi yeni bir durum olacaktı siyasette, çünkü Ak Parti İstanbul Ankara gibi sembol şehirler başta olmak üzere “Büyük şehirler”de kaybetmişti, İstanbul’da tekrarlanan seçimde ortaya çıkan 800 binlik fark ise travmatik bir durumdu siyaset alanı için.
İstanbul 25 yıldan sonra bir kayıptı, 17 yıl içinde girdiği 11 seçimde kazandıktan sonra bir kayıptı.
CHP’ye kaybetmekti.
CHP’nin büyük şehirleri ve özellikle İstanbul’u ve Ankara’yı alması da siyasette yeni bir durumu gündeme getirdi.
“Yeni durum”da siyasetin konuşacağı maddeleri şöyle sıralayabiliriz:
AK PARTİ’DE İÇ MUHASEBE
-Ak Parti neden kaybetti? Nasıl bir büyü bozulması söz konusu ki 2.5 aylık bir süre içinde yüzde 9’luk bir oy kaybı yaşandı?
-Bu genel başlık altında Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin yeniden masaya yatırılması. Cumhur İttifakı’nın artıları eksileri? Cumhurbaşkanı’nın Genel Başkanlığı, Ak Parti için meydanlara çıkması, geniş toplum kesimlerinde nasıl karşılanıyor? Ak Parti ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan için başka bir formül düşünülebilir mi, yoksa bu yapı sistemin olmazsa olmazı mıdır ve öyleyse toplum tepkileri nasıl önlenecek?
-İttifak ortağı MHP’ye oy kayması var mı, ne kadar, neden? Ak Parti Cumhur İttifakı’na mecbur mu, mecburiyet nereden doğuyor ve bir mecburiyet söz konusu ise MHP’ye oy kaymasına tahammülden başka yol yok mu?
-Bu arada “Muhazakar camia”nın da CHP’deki “Profil değişimi”ne ilişkin bir sözünün olması beklenebilir. Şöyle ki: CHP’nin muhafazakar camiaya ters gelmeyecek bir tavrın içine girmesi takıyye olarak mı okunmalı, “Tabandan oy çalacaklar” yaklaşımı ile samimiyet sorgulaması yapıp, her halü karda tepki mi gösterilmeli, yoksa “Başladınız, yola çıktınız, doğru oyldasınız, hadi daha olumluya” gibi teşvik mi edilmeli?
YENİ OLUŞUMLAR VE AK PARTİ
-Şu anda Ak Parti bünyesinden doğması muhtemel Davudoğlu ve Gül – Babacanmerkezli iki siyasi oluşum söz konusu. Bu iki oluşumun birbiriyle ilişkisinin değerlendirmesi ayrı, başarı şansları ayrı, ama her iki oluşuma vücut verecek “Gerekçe” Ak Parti’nin geldiği noktaya yönelik eleştirilerden oluşuyor. Her iki oluşumun mimarları hem misyon olarak hem fiili ilişki olarak Ak Partiye başından beri emek vermiş, tepe sorumluluklar üstlenmiş simalar. İçeriyi biliyorlar, baş aktörlerin kimyasını biliyorlar, tabanı biliyorlar, kendilerinin ne yapacağından bağımsız “sancı” adına söyledikleri şeyler önem arz ediyor. (Davutoğlu’nun açıklamaları bir yerden baktığınızda Ak Parti’ye “restorasyon” yolu gösteriyor, bir başka yerden bakıldığında da yeni bir partinin oturacağı düşünce zeminini işaretliyor.)
DAVUTOĞLU – BABACAN İLİŞKİLERİ
-Bu iki oluşumun birbiriyle ilişkileri de siyasetin seyri açısından üzerinde durulacak mesele. Her iki hareketin mimarları, hem Ak Parti ile hem birbiriyle ilişki üzerinde düşünmüyor olamazlar, çünkü mesajların ilk paylaşılacağı, ilk analiz edileceği alan birbirlerinin alanı. “Oynamaktan maksat ütmek” ise, muhafazakar taban açısından “külli bir kayıp” da ciddi endişe kaynağı ise bu psikolojinin nasıl yönetileceği hayati mesele. Medyada giyotin çoktandır işlemekte ise de “Tepelerde” iletişim kanalları halen var gibi gözüküyor. O iletişimden bir şey çıkar mı, bir noktadan sonra onun da zorlaşacağı muhakkak. Bu oluşumların Ak Parti’ye nasıl yansıyacağı, Türkiye politikasına nasıl yansıyacağı, CHP’nin “İmamoğlu profili” ile açılmaya çalıştığı toplumsal alana nasıl yansıyacağı siyasetin geleceği açısından ilgi odağı olacak konudur.
CHP
-Yeni durumda, büyük bir siyasi gerilim içinden 800 bin oy farkıyla İstanbul’u alan “İmamoğlu profili” siyasetin CHP ayağında farklı bir sürecin ipuçlarını veriyor. Hoş, CHP sadece İstanbul’da “İmamoğlu” Ankara’da “Yavaş” gibi klasik CHP görünümünden farklı adaylarla kazanmadı, 10 büyük şehirde kazandı ve belki tek tek adaylardan öte, CHP’yi “Anti muhazakar” hüviyetten çıkararak ortalama insanın “Elinin gideceği” bir imajla bunu başardı. Şu anda CHP’ye bakan herkes, bu başarı ile CHP’nin klasik ideolojik kimliğinin nasıl bağdaşacağı sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor. “Başarı var ancak kimlik kaybı pahasına” gibi, hatta “Ortada CHP kalıyor mu, AKP’lileşiyoruz” gibi “İtirazlar”ın da konuşulacağı bir sürece tanıklık edilebilir.