Tüm kalbiyle AKP'nin kapatılmaması gerektiğini vurgulayarak... Peki bu yenilenmede onun rolü ne olacak? İlk kez bir rolü olacağının ipuçlarını veriyor...
Son dönemlerde yaptığım en ufuk açıcı söyleşi oldu galiba. Dile gelenlerden değil sadece hissettiklerimden... Söz gelimi, AKP'nin kapatılabileceğini anladım. Merkez sağın yeni bir çatı altında bir araya gelebileceğini de...
Bunların hiçbiri lafa dökülmedi, Abdüllatif Şener ile yaptığımız söyleşide, ama boşlukları doldurduğumda bu sonuç çıktı. Şener, AKP'nin kapatılmasına içten karşı, o kökenden geldiğinden değil, Türkiye'ye zarar vereceğinden. "Refah Partisi için de, Fazilet Partisi için de kapatılmaz demiştim. Sonuç malum. Şimdi AKP için de aynı şeyi söylersem, benzer bir sonuçtan korkarım" diyor.
AKP'li vekiller odasındaydı!
Ankara'da, TOBB Üniversitesi'ndeki odasında yaptığımız söyleşinin daha bir saati dolmadan kapı çalınmaya başladı. Sekreteri Şaziye Hanım, "Konuklarınız geldi. Ne yapalım?" diye sordu, Şener içeri buyur etti. Gelenler AKP eski milletvekilleriydi.
"Tam sırası" dedim içimden, "Yeni oluşum için mi geldiniz?" diye sordum şaka yollu. Gülüştüler, ama kimse "Hayır" demedi! Söyleşiye hep birlikte devam ettik, ki yine kapı çalındı. Bu kez gelenler AKP milletvekilleriydi, halen vekil olanlar!.. Onlar da oturdular, grup kurmuş gibi olduk söyleşide!.. Artık net bir cevap almam lazımdı. Nereden bağlayayım diye düşünürken, bir yıl önceki bir röportajı geldi aklıma. Yeni dönemde AKP'den aday olmayacağını açıklamasının ardından verdiği... "Üniversitede mutlu olursam, siyasete dönmem demiştiniz. Hocalık sizi mutlu etmedi mi?" diye sordum. Güldü, ama yine cevap yok! Milletvekillerinden biri koştu yardımıma, "Ama halkın mutluluğu da önemli" diyerek... Şimdi sıra bendeydi; "Gerçekten bir parti hazırlığı var mı?" soruma, "Start verilmiş bir çalışma yok. Böyle bir şey için uygun ortama ihtiyaç var. Bu ortamı oluşturmaya çalışıyorum. Halkın yeterli düzeyde desteğini sağlamaya yönelik bir çaba içinde olmadığım söylenemez" diye verdi yanıtı. Benim için net bir yanıt... Siz ne dersiniz?
AK Parti'nin kapatılmamasını temenni ederim
* AKP kapatılırsa ne olur?
Kapatılmamasını temenni ederim.
* Peki kapatılmazsa ne olur?
Bugün itibariyle bile Türkiye'de siyasette büyük bir boşluk olduğunu, yeni bir siyasi oluşuma ihtiyaç bulunduğunu düşünen çok sayıda insan var. Bu boşluğu yeni bir siyasi oluşumun dolduracağını, mevcut siyasi partilere ilave olarak yeni bir güç merkezinin oluşabileceğini düşünüyorum.
* Sürekli laflar atılıyor ortaya. Bir ara Tansu Çiller'le, sonra Mesut Yılmaz'la irtibatta olduğunuz söylendi. Yeni oluşumdan kastınız bu mu? Onlarla görüşüyor musunuz?
Şu anda hiçbir organizasyon içerisinde değilim. Kamuoyunu, toplumsal talebi izliyorum, bunun belli bir potansiyele ulaşıp ulaşmadığını test ediyorum. Ama bunun ötesinde herhangi bir aktif çaba içerisine girmiş değilim henüz ve özellikle bahsettiğiniz siyasi isimlerle ne doğrudan, ne dolaylı, ne yüz yüze, ne telefonla hiçbir görüşmem olmadı. Mesut Yılmaz da benimle hiçbir görüşmesi olmadığını açıkladı zaten.
* Demirel'le görüştünüz mü?
Sayın Demirel ile zaman zaman toplantılarda karşılaşıyoruz. Eski cumhurbaşkanımızın protokolde bir yeri vardır; tabii ki bu münasebetle... Bir düğünde veya bir başka toplantıda ayaküstü karşılaşmışızdır, ama sadece selamlaşmışızdır.
* O kadar mı?
O kadar! Hiç siyaset konuşmadık.
* Yeni oluşum olabilir diyorsunuz, ama herhangi bir çalışma yok öyle mi?
Şu anda kamuoyundaki talebin belli bir düzeye ulaşması gerektiği kanaatindeyim.
* Diyelim ki AKP
kapatıldı? AKP bir şekilde devam eder mi?
Oradan bağımsız kalan milletvekillerinin bütünlüklerini koruyup koruyamayacakları ayrı bir şey. Yeni bir parti kuracaklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama bununla birlikte yine siyasette var olan ayrı bir potansiyel nedeniyle Türk siyasi hayatına yeni bir hareketin de ayrıca girebileceğini her zaman düşünmek lazım.
* Yeni bir parti hazırlığı var mı?
Start verilmiş bir çalışma yok. Böyle bir şeyin uygun ortama ihtiyacı var. Bu uygun ortamı oluşturmaya çalışıyorum. Toplumun, halkın yeterli düzeyde desteğini sağlamaya yönelik bir çaba içinde olmadığım söylenemez.
Cumhurbaşkanlığı teklif edilseydi atlamazdım
Baykal, Cumhurbaşkanlığı için sizin adınızı vermişti. Teklif edilseydi kabul eder miydiniz?
Düşünürdüm. Hemen atlamazdım.
* Kabul edilmeyecek bir görev mi bu sizce?
Bireysel düşünüyorsunuz.
* Herkesin üzerinde uzlaşacağı bir isimdiniz...
Hakkımdaki iyi niyetiniz için teşekkür ederim. Ama şu da var; siyasetin getireceği hiçbir makam beni tahrik etmiyor. Cumhurbaşkanlığı dediğiniz zaman tahrik olmuyorum veya başbakanlık dediğiniz zaman tahrik olup, 'Aman şurayı da elde etmem lazım' diye bir duyguya hiç kapılmıyorum.
* Sizi ne tahrik ediyor o zaman? Üniversitede hocalık mı?
Şöyle düşünüyorum; daha önceki siyasi hayatımda da hiçbir yer için mücadele vermedim ki ben! 16 yıldır siyasetin içindeyim. İki kere hükümet oldu partim. İkisinde de kabinedeydim. Hep en yüksek yerlerde yaptım siyaseti. Ama ne muhalefette ne iktidarda bu unvanları ben istemedim. Bununla ilgili mücadele vermedim, birtakım taktikler geliştirmedim. Hep sade ve anlaşılır yürümenin doğru olduğuna inandım. Çünkü siyasetin labirentleri o kadar karmaşıktır ki, kendisini akıllı zannedenler bir yerde toslarlar. Hiçbir yer için hırs yapmadım. Yapmaya da değer görmedim. Ama bir yere geldiğim zaman da oranın hakkını verme telaşı içerisinde oldum. Hep 'Burada nasıl faydalı olurum?' diye düşündüm. Hatta kendimden fedakarlıklar yaparak, herkesin günde 8-10 saat mesaide tamamladığı işleri, ben bazen 24 saat mesai ile tamamlamaya çalıştım. 'Bu görevin hakkını vermem lazım, doğru yapmam lazım' diye düşündüm. Cumhurbaşkanlığı önüme ciddi bir şekilde düşseydi de orayı değerlendirirdim. 'Burada benim bulunmam doğru mu, değil mi?' diye.
* Peki ama neden? Herkes size güveniyordu...
Şunu duymayı hiç arzu etmezdim mesela; 'Bunun hesabı da buymuş demek ki!' Üstelik Cumhurbaşkanlığı'nın tartışılacak bir makam olduğunu düşünmüyorum. Ülkenin birliğini, beraberliğini ve rejimin teminatını ifade eden bir makamdır orası. Dolayısıyla bazı insanların o makam etrafında zihinlerinde kaygılar oluşabileceği bir zemin varsa, hatta bu biraz da derinleşiyorsa, ülkeye faydalı olmak istiyorsanız uzak durmak lazım.
* Biliyorsunuz Gül'ün cumhurbaşkanlığı konusundaki ısrarını o makamın fethi olarak yorumlayanlar olmuştu...
Ben öyle bakmıyorum. Ülkenin birliğini, beraberliğini temsil eder o makam.
* O zaman doğru isim siz de olmayabilir miydiniz bu anlamda?
İşte ben o konuda kamuoyu algılamasının nasıl oluşacağından tam emin değildim. Bugün itibariyle geçmişe baktığımda da aynı şeyi söylüyorum.
Son dönemlerde yaptığım en ufuk açıcı söyleşi oldu galiba. Dile gelenlerden değil sadece hissettiklerimden... Söz gelimi, AKP'nin kapatılabileceğini anladım. Merkez sağın yeni bir çatı altında bir araya gelebileceğini de...
Bunların hiçbiri lafa dökülmedi, Abdüllatif Şener ile yaptığımız söyleşide, ama boşlukları doldurduğumda bu sonuç çıktı. Şener, AKP'nin kapatılmasına içten karşı, o kökenden geldiğinden değil, Türkiye'ye zarar vereceğinden. "Refah Partisi için de, Fazilet Partisi için de kapatılmaz demiştim. Sonuç malum. Şimdi AKP için de aynı şeyi söylersem, benzer bir sonuçtan korkarım" diyor.
AKP'li vekiller odasındaydı!
Ankara'da, TOBB Üniversitesi'ndeki odasında yaptığımız söyleşinin daha bir saati dolmadan kapı çalınmaya başladı. Sekreteri Şaziye Hanım, "Konuklarınız geldi. Ne yapalım?" diye sordu, Şener içeri buyur etti. Gelenler AKP eski milletvekilleriydi.
"Tam sırası" dedim içimden, "Yeni oluşum için mi geldiniz?" diye sordum şaka yollu. Gülüştüler, ama kimse "Hayır" demedi! Söyleşiye hep birlikte devam ettik, ki yine kapı çalındı. Bu kez gelenler AKP milletvekilleriydi, halen vekil olanlar!.. Onlar da oturdular, grup kurmuş gibi olduk söyleşide!.. Artık net bir cevap almam lazımdı. Nereden bağlayayım diye düşünürken, bir yıl önceki bir röportajı geldi aklıma. Yeni dönemde AKP'den aday olmayacağını açıklamasının ardından verdiği... "Üniversitede mutlu olursam, siyasete dönmem demiştiniz. Hocalık sizi mutlu etmedi mi?" diye sordum. Güldü, ama yine cevap yok! Milletvekillerinden biri koştu yardımıma, "Ama halkın mutluluğu da önemli" diyerek... Şimdi sıra bendeydi; "Gerçekten bir parti hazırlığı var mı?" soruma, "Start verilmiş bir çalışma yok. Böyle bir şey için uygun ortama ihtiyaç var. Bu ortamı oluşturmaya çalışıyorum. Halkın yeterli düzeyde desteğini sağlamaya yönelik bir çaba içinde olmadığım söylenemez" diye verdi yanıtı. Benim için net bir yanıt... Siz ne dersiniz?
AK Parti'nin kapatılmamasını temenni ederim
* AKP kapatılırsa ne olur?
Kapatılmamasını temenni ederim.
* Peki kapatılmazsa ne olur?
Bugün itibariyle bile Türkiye'de siyasette büyük bir boşluk olduğunu, yeni bir siyasi oluşuma ihtiyaç bulunduğunu düşünen çok sayıda insan var. Bu boşluğu yeni bir siyasi oluşumun dolduracağını, mevcut siyasi partilere ilave olarak yeni bir güç merkezinin oluşabileceğini düşünüyorum.
* Sürekli laflar atılıyor ortaya. Bir ara Tansu Çiller'le, sonra Mesut Yılmaz'la irtibatta olduğunuz söylendi. Yeni oluşumdan kastınız bu mu? Onlarla görüşüyor musunuz?
Şu anda hiçbir organizasyon içerisinde değilim. Kamuoyunu, toplumsal talebi izliyorum, bunun belli bir potansiyele ulaşıp ulaşmadığını test ediyorum. Ama bunun ötesinde herhangi bir aktif çaba içerisine girmiş değilim henüz ve özellikle bahsettiğiniz siyasi isimlerle ne doğrudan, ne dolaylı, ne yüz yüze, ne telefonla hiçbir görüşmem olmadı. Mesut Yılmaz da benimle hiçbir görüşmesi olmadığını açıkladı zaten.
* Demirel'le görüştünüz mü?
Sayın Demirel ile zaman zaman toplantılarda karşılaşıyoruz. Eski cumhurbaşkanımızın protokolde bir yeri vardır; tabii ki bu münasebetle... Bir düğünde veya bir başka toplantıda ayaküstü karşılaşmışızdır, ama sadece selamlaşmışızdır.
* O kadar mı?
O kadar! Hiç siyaset konuşmadık.
* Yeni oluşum olabilir diyorsunuz, ama herhangi bir çalışma yok öyle mi?
Şu anda kamuoyundaki talebin belli bir düzeye ulaşması gerektiği kanaatindeyim.
* Diyelim ki AKP
kapatıldı? AKP bir şekilde devam eder mi?
Oradan bağımsız kalan milletvekillerinin bütünlüklerini koruyup koruyamayacakları ayrı bir şey. Yeni bir parti kuracaklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama bununla birlikte yine siyasette var olan ayrı bir potansiyel nedeniyle Türk siyasi hayatına yeni bir hareketin de ayrıca girebileceğini her zaman düşünmek lazım.
* Yeni bir parti hazırlığı var mı?
Start verilmiş bir çalışma yok. Böyle bir şeyin uygun ortama ihtiyacı var. Bu uygun ortamı oluşturmaya çalışıyorum. Toplumun, halkın yeterli düzeyde desteğini sağlamaya yönelik bir çaba içinde olmadığım söylenemez.
Cumhurbaşkanlığı teklif edilseydi atlamazdım
Baykal, Cumhurbaşkanlığı için sizin adınızı vermişti. Teklif edilseydi kabul eder miydiniz?
Düşünürdüm. Hemen atlamazdım.
* Kabul edilmeyecek bir görev mi bu sizce?
Bireysel düşünüyorsunuz.
* Herkesin üzerinde uzlaşacağı bir isimdiniz...
Hakkımdaki iyi niyetiniz için teşekkür ederim. Ama şu da var; siyasetin getireceği hiçbir makam beni tahrik etmiyor. Cumhurbaşkanlığı dediğiniz zaman tahrik olmuyorum veya başbakanlık dediğiniz zaman tahrik olup, 'Aman şurayı da elde etmem lazım' diye bir duyguya hiç kapılmıyorum.
* Sizi ne tahrik ediyor o zaman? Üniversitede hocalık mı?
Şöyle düşünüyorum; daha önceki siyasi hayatımda da hiçbir yer için mücadele vermedim ki ben! 16 yıldır siyasetin içindeyim. İki kere hükümet oldu partim. İkisinde de kabinedeydim. Hep en yüksek yerlerde yaptım siyaseti. Ama ne muhalefette ne iktidarda bu unvanları ben istemedim. Bununla ilgili mücadele vermedim, birtakım taktikler geliştirmedim. Hep sade ve anlaşılır yürümenin doğru olduğuna inandım. Çünkü siyasetin labirentleri o kadar karmaşıktır ki, kendisini akıllı zannedenler bir yerde toslarlar. Hiçbir yer için hırs yapmadım. Yapmaya da değer görmedim. Ama bir yere geldiğim zaman da oranın hakkını verme telaşı içerisinde oldum. Hep 'Burada nasıl faydalı olurum?' diye düşündüm. Hatta kendimden fedakarlıklar yaparak, herkesin günde 8-10 saat mesaide tamamladığı işleri, ben bazen 24 saat mesai ile tamamlamaya çalıştım. 'Bu görevin hakkını vermem lazım, doğru yapmam lazım' diye düşündüm. Cumhurbaşkanlığı önüme ciddi bir şekilde düşseydi de orayı değerlendirirdim. 'Burada benim bulunmam doğru mu, değil mi?' diye.
* Peki ama neden? Herkes size güveniyordu...
Şunu duymayı hiç arzu etmezdim mesela; 'Bunun hesabı da buymuş demek ki!' Üstelik Cumhurbaşkanlığı'nın tartışılacak bir makam olduğunu düşünmüyorum. Ülkenin birliğini, beraberliğini ve rejimin teminatını ifade eden bir makamdır orası. Dolayısıyla bazı insanların o makam etrafında zihinlerinde kaygılar oluşabileceği bir zemin varsa, hatta bu biraz da derinleşiyorsa, ülkeye faydalı olmak istiyorsanız uzak durmak lazım.
* Biliyorsunuz Gül'ün cumhurbaşkanlığı konusundaki ısrarını o makamın fethi olarak yorumlayanlar olmuştu...
Ben öyle bakmıyorum. Ülkenin birliğini, beraberliğini temsil eder o makam.
* O zaman doğru isim siz de olmayabilir miydiniz bu anlamda?
İşte ben o konuda kamuoyu algılamasının nasıl oluşacağından tam emin değildim. Bugün itibariyle geçmişe baktığımda da aynı şeyi söylüyorum.