Bu maddenin, "Kürt sorunu" çerçevesinde BDP-PKK talebi olarak gündeme gelen "Demokratik Özerklik" formülüne mukabil olarak belirlendiği anlaşılıyor. Yani "Demokratik özerkliğe hayır, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine evet."
Plana göre, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi de "uluslararası hukuka dayalı ilkeler"e atfen gerçekleşecek, diğer ifadeyle "Avrupa Konseyi yerel yönetimler özerklik şartı" hayata geçirilecek.
Plan tam bunu mu öngörüyor net değil ama Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı, uzunca bir zamandır gündemde olduğu, Türkiye bu şartın bazı maddelerine şerh koyduğu için, bu noktadaki açılımın da, bu şerhlerin kaldırılması olabileceği tahmin ediliyor.
CHP, seçim bildirgesinde bu şerhleri kaldıracağını vadetmişti.
Şimdi hükümet de, bu yönde bir açılıma yönelmiş gözüküyor.
Türkiye'nin gündeminde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusu hep oldu. AK Parti de bu yönde bir proje
hazırladı. Ancak zamanla yerel yönetimleri güçlendirme talebinin "Kürdistan" söylemleriyle birlikte anılmaya başlanması bu ihtiyacın ötelenmesine yol açtı.
Örtüşen-ayrışan yanlar
Ben, iki yazımda yerel yönetimlere özerklik talebinin, Kürt sorunu ile birlikte anılır hale gelmesinin yerel yönetim mantığından öte bir anlam kazandığına işaret ettim.
Birisi CHP'nin seçim bildirgesine girdiği dönemde oldu. 25 Mayıs 2011 tarihli yazımda şu soruyu sordum:
"CHP'nin "özerklik" talebi ile BDP'nin "Kürdistan'a özerklik" talebinin nerede buluşup nerede ayrıştığını sorgulama ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Yani soru şu: CHP'nin imzalamaya hazır olduğunu söylediği özerklik şartı, mesela bir "özel coğrafya" oluşturma sonucu doğuracaksa buna da var mı CHP?"
Son olarak da 12 Mart 2012 tarihinde "Adem-i merkeziyetçilik mi" başlığıyla konuyu değerlendirdim. O yazıdaki şu bölümü yeniden paylaşalım:
"Tartışma, yerinden yönetimin ne kadarının Kürt siyasetinin gelecek projesi, ne kadarının Türkiye'nin gerçekten ihtiyacı olduğu sorusunun belirsizliğinde çıkıyor.
Şu dikkat çekici:
Yerinden yönetim mesela, Ege için, Doğu, Orta, Batı Karadeniz için, Doğu-Batı Akdeniz için, İstanbul, Trakya, Orta Anadolu için gündeme gelmiyor.
BDP'nin böyle, bütün Türkiye'yi bölümleyen bir projesi var ama o da daha çok Doğu-Güneydoğu ile ilgili projeyi kamufle etme amacına yönelik gözüküyor.
Neden tüm Türkiye için değil?
Şöyle düşünüyorsunuz:
Yerinden yönetim acil, kaçınılmaz bir ihtiyaç olsa Türkiye'nin her bölgesi için acil ihtiyaç olur ve bu yönüyle tartışılır.
Ama bu ihtiyaç bir süredir bayrak, dil, marş, polisiye güç vs. boyutlarıyla ısrarla gündemde tutulan "Kürt coğrafyası" ifadesi etrafında dillendirilirse, hadise Türkiye ölçeğinde bir ihtiyaç olmaktan çıkıyor başka bir projenin parçası olarak okunmaya başlanıyor.
-Kürt coğrafyası özerk bölge olsun, orada da PKK-KCK'nın iktidarı olsun.
Ve sonraki safha:
Öcalan'ın dört ülkede yaşayan Kürtler'in oluşturduğu Büyük Kürt Federasyonu."
Bu taslağın, 31.12.2010 tarihinde Diyarbakır'da, Demokratik Toplum Kongresi'nde ilan edilen "Demokratik Özerklik Taslağı" ile birebir örtüştüğü muhakkak.
Şimdi gelelim, "Yeni Plan"daki "yerel yönetimlerin güçlendirilmesi" projesinin, Kürt sorunu ile bağlantılı olarak devreye sokuluşuna...
Acaba hükümet neden bu alakayı kurmuş olabilir? Mesela hükümete göre, yerel yönetimleri güçlendirmenin, İstanbul için anlamı ile Diyarbakır için anlamı birbirinden farklı değilse, neden tüm Türkiye için bir yerel yönetim reformu hamlesi yapılmıyor da, Kürt sorunu ekseninde konu gündeme geliyor? Cevabını birlikte arayalım.
bugün