Yeni siyasî tabloyu nasıl okumalı?

Selâhaddin Çakırgil

Ünlü İspanyol ressamPablo Picasso bir tablo yapar, sanat eleştirmenleri buna bir türlü mânâ veremezler. Picasso, tablonun olduğu galeriye gittiğinde, ‘Ne demek istediniz?’sorusuyla karşılaşınca Picasso şöyle bir bakar ve ‘Tabloyu ters asmışsınız, önce onu düzeltin’ der. 

***  

Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin ortaya çıkardığı tablonun değerlendirmesi de böyle.. 

Herkes kendi tarafından bakıyor haliyle.. 

Seçime katılımın yüzde 88 gibi çok yüksek seviyede olması ve ayrıca, ittifaklar oluşturulması yolundaki kanunî düzenleme sonunda, yüzde 10 barajının de etkisiz hale gelmesi ilginç... Hemen bütün siyasî eğilimlerin Meclis’te temsil imkânı bulduğu; aynı şekilde, karalama çabalarına rağmen, oy verme işi ve sayımında güvenilir bir metod geliştirilmesi de ilginç.. 

*** 

Tayyip Bey’in yüzde 52,6’lık bir rakamla ilk turda kazanması, bir ‘Erdoğan klasiği' olması açısından şaşırtıcı değil.. Öyle olmasaydı, şaşırtıcı olurdu.  

M. İnce ise, ‘CHP’nin 40 yıldır aşamadığı yüzde 30 sınırını kılpayı da olsa yüzde 30,6’la aşmış olması’nın gururuyla, partisi içinde yeni hamleler peşinde olacak gibi.. 

Kılıçdaroğlu’nun dün, M. İnce’yi, ‘beklenen başarıyı gösteremedi’ diye değerlendirmesi de, bu yüzden, erken bir kapışmanın ilk kıvılcımı gibi.. Kezâ, M. İnce, ‘Galip geldiğinde kutlayamıyorsan, yarışa girmeyeceksin’ diyerek Erdoğan’ı tebrik ederken; KK ise, ‘Nesini tebrik edecekmişim?’ diyor, ‘Erdoğan’ı tebrik etmeyin!.’ diyen Amerikalı senatör Adam Schiff’in ağzıyla.. 

Pişkin Teyze’ rolündeki Kılıçdaroğlu’nun, yüzde 22,6’yı görmeyip, tam 20 puan önündeki AK Parti’yi, ‘Bu seçimin en büyük mağlubu..’ diye göstermesi de bir ayrı eğlencelik durum.. 

M. İnce’nin, seçim sonrası 25 Haziran günü katıldığı bir canlı yayında ‘Yenilmişseniz yenilmişsinizdir. Açık ara bir durum var. 'Bunu kabul etmiyorum, sokaklara çıkalım' demek, demokrasiye saygısızlıktır. Ben o noktada değilim’ ve ’41 sene sonra yüzde 30 barajını aşan bir İnce siyasetten silinir mi? (…) Bana derlerse yürü önümüzden, ben yürümeye hazırım. (…)’ demesi liderliğe oynayacağının ve de, mâkul bir siyasetçi profiline doğru yol alabileceğinin de işareti..    

*** 

Öteki adaylar olan Demirtaş ve Akşener’in, partilerinin aldığı oydan yüzde 3 civarında daha az oy almaları da ilginç.. KK’nın, ‘Bütün renkleri Meclis’e taşıdık’ derken, kimsenin kendisiyle ittifaka yanaşmadığı HDP’nin de barajı geçmesi için, oy kaydırması yaptıklarını dolaylı olarak itiraf etmesi de ilginçti. 

HDP’nin, sırtını silahlı terör örgütlerine dayamayıp, ‘düz ovada siyaset yapması’ ve kendisine parlamentoda bulunmanın yolunu açan sistem içinde, ülkenin tamamının partisi olmaya doğru yol almasının, Müslüman halkımızın tamamının hayrına olacağı açıktır.  

*** 

AK Parti’yle hesaplaşma içinde olan FETÖ ve diğer bazı cemaatlerin desteğinin yöneldiği söylenen İP’nin 43 m.vekilinin hangi fikrî, ideolojik veyasosyolojik zemin üzerinde kök salmaya tâlip olacağı ise daha bir ayrı konu.. 

Yüzde 1 civarında oy alan SP yöneticilerinin ‘feraset’ine de söyleyecek söz bulmak zor.. 

Kendisini aday gösteren 120 bin imzanın oyunu bile alamayıp, sadece 98 bin oyda kalan DP’in durumu ise daha da ilginç.. Çünkü, binde 2 civarında oy alabilen bu kişinin çevresine özellikle emekli ve muvazzaf askerî kişileri çekebilmesi, önemsiz bir ayrıntı olmasa gerek.. 

*** 

Bölünmeden dolayı eriyeceği söylenen ve ‘Başkanlık’ seçiminde Erdoğan’ı destekleyen MHP’nin ise gücünü koruduğu görüldü. AK Parti’nin Meclis ekseriyetini 6 sandalye ile yitirmesini fırsatçılığa dönüştürmezse, MHP etkisini ve gücünü arttırabilir. 

stargazete