SA'AR 5 SÜRPRİZİ"DİRENİŞ DÜŞMANI ŞOKA UĞRATTIĞI ZAMAN!!!
Temmuz 2006 savaşının üzerinden 4 yıl geçti, fakat bu savaş hakkında konuşulanlar daha da devam edecek gibi gözüküyor.
Çünkü bu savaş sıradan bir savaş değildi.
Bu savaş iki denk gücün karşılaşması değildi.
Bu savaş bir devletin bir devlete karşı ilanıyla tarih sahnesinde yerini aldığı bir savaşta değildi.
Bu savaş, gasıp bir devletin bir avuç mü'mine, direniş ehline, ölüm fedailerine, şehadet aşıklarına karşı tüm zorba güçlerin desteğini de arkasına alarak açtığı bir savaş idi.
Bu savaş hakla batılın savaşı idi.
Bu savaş ahde vefanın savaşı idi.
Bu savaş bağlılığın ,izzetin, onurun, ve SEBAT'ın savaşı idi.
Bu savaş, hem Lübnan'da ve hem de bütün dünyada çığırlar açan bir başlangıcın ilanı idi.
Güç yenildi, zorba başını eğdi ve hakkı kuşanan bir avuç yiğit Allah'ın inayetiyle zaferi omuzladı.
Yenilmez denilen ordu sürüne sürüne geldiği yere geri döndü.
Askeri güç ve kabiliyetiyle komşularına korku salan, sahip olduğu teknolojik üstünlükle güneşin üstüne asla batmayacağı vehmine kapılan zorba güç, dört yıl önce bu zamanlarda Şehid İmad Muğniye'nin komutasında Seyyid Hasan Nasrullah'ın talebeleri önünde diz çökmek zorunda kaldı.
Hizbullahi direniş erleri, zorba ve gasıp devlete, Lübnan'ın kaba askeri gücüyle pikniğe gidermişçesine gidilecek, görülecek, yağmalanacak, esaret altına alınacak ve diz çöktürülecek bir yer olmadığını anlayacakları bir şekilde göstermiş oldular.
Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir kişinin, bu olayları seyrinde, idrakinde, etüdünde elde edemeyeceği, tahayyülüne alamayacağı bilgileri gasıp devletin ordusu ve askerleri artık iyi biliyor.
Tüm çırpınışları, tüm feryadları ve daha büyük zorba güçleri kışkırtmaya çalışmaları artık üstesinden gelemeyecekleri bir gücün varlığından dolayıdır.
Güney Lübnan'ı iyi bilir onlar. Dağına çıkamazlar, tepesinde iz süremezler, vadilerine sırtlarını dayayamazlar ve de çorak ovalıklara dahi heybetleriyle endam edemezler.
Onlar, Hizbullah'ın ve şehadet fedailerinin, bu topraklarda , bu vadilerde ve de her taşın arkasında ölüme sözlenmiş bir halde karşılarına çıkacağını iyi biliyorlar çünkü.
4 yıl önceki savaş sadece silahın silaha karşılık bir savaşı da değildi.
Tekebbüre karşı ahdin, zorbalığa karşı sebatin ve işgale karşı direnişin savaşıydı.
Dört yıl önce savaş meydanına kendini süren İslam Erleri de sıradan erler değildi.
Hizbullahi erler düşmana karşı mükavemet etti, ölü verdi şehid kazandı. Söz verdi halkların sinesine buyur edildi, başlara taç olarak giydirildi.
Düşman bile verilen söze vefaya hayran kaldı.
Dört yıl önce adı Hasan olan bir Huseyn sevdalısı vardı. Nasrullah'ı kuşanarak Ebu Talib'in oğlu Ali gibi savaş meydanlarında idi. Düşmanın sinesine inen sözleri Zülfikar adını aldı.
Söz aldı söz verdi. Ahid aldı vefa gösterdi. Gerçeği, hakikatı düşmanın göğsüne Katyuşa diye fırlattı.
Siması ekranlarda gözüktüğünde Siyonistler bile pür dikkat kesilirdi.''Susun Nasrullah konuşuyor. O yalan söylemez çünkü''
Savaşın gerçekliği, hakikati, seyri ve de gasıp askerlerin olanca çığırtılarına rağmen Güney Lübnan'da debelenişleri Nasrullah'ın sözleriyle haber olup dünyaya salındı.
Savaş'ın üçüncü gününde 'denize bakın' dedi VAAD. Bir gemi yanıyor ve içinde tam 120 Siyonist asker. Adı Sa'ar 5 idi bu geminin. Gasıp devletin yetkilileri önce yanan gemimiz yok dediler, ama görüntüler dünyaya servis edilince kabullenmek zorunda kaldılar.
Bu gemi sıradan bir gemi de değildi. Onca teknolojik teçhizatına rağmen Direniş Erlerinin gönderdiği füzeye hedef olmaktan kurtulamamıştı.
Aslında olayın içinde yine tekebbür vardı. Çünkü Siyonistler Hizbullah'tan böyle bir karşılık beklemek değil, akıllarına bile getirmiyorlardı.
Ve şok başladı, seyir değişti. Hizbullah Allah'ın ipine sımsıkı sarılarak düşmanın sinesine sinesine doğru yol almaya başladı.
Siyonistler gemide sadace 4 askerlerinin öldüğünü kabul ettilerse de gerçekler iddia ettiklerinden çok farklı. Sa'ar 5'in öldürücü darbe alması Siyonist kamuoyunun paniklemesine de sebep oldu. Çünkü bu bir felaket habercisiydi.
'Bazı insanlar veya yetkililer muhakkak ki bundan gereken dersleri çıkarmıştır ,ama ya ölen oğlum.Onu kim geri getirecek''. Bu sözler bir İsrailliye ait. Aslında tüm İsraillilere ait desek yanlış olmaz.
Sa'ar 5, bir korku heyulası oldu Siyonistler için. Korktular ve intiharlara başladılar. Çünkü artık hiçbir gasıp asker Lübnan sınırına konuşlanmak istemiyor.
Çünkü orada Hizbullah var
velfecr