“Yerinden kalkamayan adam”lardan... Yerinde duramayan adam”lara

Hasan Karakaya

Malûm, bizim kültürümüzde “düşmüşe tekme vurmak” yoktur.

İşte bu geleneğin, bu kültürün bir ferdi olarak, ben de “düşmüş”lere tekme vurmam... Bu yüzden de; “hayli zor günler” yaşayan ve “Mustafa Sarıgül’ün gölgesinde” kalıp, varlığı-yokluğu tartışılan CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’na vurmak istemedim.
Ne var ki, Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik “saldırgan” ama bir o kadar da “gerçeklerden uzak” sözlerinin “yoldaş ve candaş gazeteler”de köpürtüldüğünü görünce, cevap vermeden duramadım...

ERDOĞAN MI YALNIZ?

Efendim, Bay Kılıçdaroğlu’nun “yoldaş ve candaş medya”da köpürtülen sözleri şöyle:
“Erdoğan bugün hiçbir Ortadoğu ülkesine gidemez. Bütün dünyada yalnızdır. ‘Acaba birisi bana telefon eder mi?’ diye bekliyor. Boşuna hayal kuruyorsun, kimse sana telefon etmez. Senin ne itibarın, ne ağırlığın var. İkisini de yok ettin. Senden vazgeçtik, Türkiye’nin itibarını zedeledin. Şimdi o itibarı kazanmak için yine yollara düşen parti, CHP.”
Mi acaba?..
“Kendisiyle görüşecek muhatap bulamadığı için ABD’ye gidemeyince, Büyükelçi Francis Ricciardone ile görüşmek zorunda kalan” ben miyim, Bay Kılıçdaroğlu mu?..
Haa, ABD’ye gitseydi ne olacaktı... Biz, dönemin başbakanı Bülent Ecevit gibi, ABD’ye gidip de, Bill Clinton karşısında “el-pençe divan duran”ları da biliriz...
Ve yine;
Bay Kılıçdaroğlu’nun, “Yolu, yolumuzdur” dediği Bülent Ecevit’in, “Başbakanlık merdivenlerine oturup da, yerinden kalkamadığı ve gazetecilerin sorularını oturduğu yerden cevapladığı” günleri de çok iyi hatırlarız...
Ama şimdi Bay Kılıçdaroğlu kalkmış; “Erdoğan bütün dünyada yalnızdır... Ne telefon eden var, ne de arayan” diyor!..
Ne ilginç değil mi;
CHP Genel Müdürü Bay Kılıçdaroğlu’nun, Salı günü CHP Grubu’nda yaptığı bu konuşmadan “sadece 24 saat sonra” yani Çarşamba günü, Başbakan Tayyip Erdoğan, Kosova’daydı, iyi mi?..
Evet, evet; Kosova’nın bağımsızlık mücadelesinin milli kahramanı ve şehidi Adem Yaşari’nin isminin verildiği havalimanının yeni terminal binası ve ek tesisleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kosova Başbakanı Haşim Taçi ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın katıldığı törenle açılıyordu...
Demek oluyordu ki;
Erdoğan “aranma”nın da ötesinde “hizmete koşan bir adam”dır...
Hem de sadece “bugün” değil, “dün” de böyleydi.

2003’TEKİ ERDOĞAN

Bilmem hatırlar mısınız; 30 Eylül 2003 tarihli, yani “tam 10 yıl önceki Ayna”da, “yürüyen cenaze”lerden “hızlı başbakan”lı günlere başlıklı bir yazı yazmış ve özetle demiştim ki;
“Kâbus” dolu günler ve “suratlarının Rabbi Yesir’i silinmiş kara suratlı çehreler” geride kaldı...
Şimdi; “yerinden kımıldayamayan” bir başbakanın yerine, “yerinde duramayan” bir başbakana sahibiz...
Bu da gösteriyor ki;
Türkiye’de “iyi şeyler” de oluyor!..
En azından, “zift suratlılar” yok artık... “Kapkara çehreler”in yerini de, “ak yüzlü” insanlar aldı...
Sırf bu bile, büyük kazanç!..
Size, samimi bir itirafta bulunayım mı?..
Başbakan’ın “nazlı”sından şikâyet ederken, böylesine “hızlı”sından da memnun olduğum sanılmasın...
Evet, Tayyip Bey’den de, ekibinden de şikâyetçiyim!..
Olmaz arkadaş!..
Biz gazeteciler, ne güzel alışmıştık “hantal”lığa!..
“Başbakanlık’tan bir açıklama” yapılacak daaa, Ecevit’in ağzından “kerpetenle lâf” alacağız daaa, gazeteye “haber” yapacağız diye göbeğimiz çatlarken; sen kalk, “1 güne 5 açılış” sığdır!..
Hepsinde de “müjde” yağdır!..
“Doğalgazı yüzde 7.5-8 ucuzlatacağız!.. 1.5 milyon aileye 800 bin ton kömür dağıtacağız!”
Yapma Tayyip Bey!..
Bu hıza alışık değiliz biz!.. Biz, ne güzel “Ecevit’in hızı”na ayak uydurmuştuk!.. Onunla birlikte yürürken, yanımızdan geçen “kaplumbağaların rüzgârı”ndan bile “nezle” olurduk!..
Ama siz!..
“Maşallah”ınız var...
Kâh orada, kâh burada!..
Şu hâle bakın:
Cumartesi günü bir baktım İstanbul’da “açılış” yapıyor, bir baktım Çorlu’da “kurdele” kesiyor...
Bir de öğrendim ki, Çerkezköy’de “10 fabrika”yı birden hizmete açıyor!..
Aaa, o da ne?..
İstanbul’dan Ankara’ya uçmuş, orada da “kavşak, metro istasyonu ve yürüyen merdivenler”in açılışını yapmış!..
Ertesi gün “Pazar” ya, “artık öğleye kadar uyur” diye düşünürken, bir de ne göreyim;
“Erdoğan Erzincan’da!”
“Ne zaman uyudu, ne zaman gitti?” derken, bir haber daha:
“Erdoğan Gümüşhane’de!..”
“Erdoğan Kelkit’te!”
“Erdoğan Kürtün’de!”
“Baraj” açıyor, “santral” açıyor, “tünel” açıyor, “okul” açıyor, “fabrika” açıyor!..
Dün de Ankara/Kızılay’da “köprü açılışı” yaptı!..
Şöyle bir hesapladım da;
Atılan “temel”lerin, açılışı yapılan “tesis” ve “okul”ların sayısı 100’ü aştı!..
“Demek ki” diyorum;
Türkiye “tıkaç”larından kurtuluyor!..
“Kıvranan” Türkiye, rahatlamaya başlıyor!..
“Ayaklarını sürüyen” Türkiye’den, “koşan Türkiye”li günlere geldik...
Dün, “yerinden kalkamayan” bir başbakan yönetiyordu Türkiye’yi, bugün ise “yerinde duramayan” bir başbakana kavuştuk...

VAN’DA TOPLU AÇILIŞ

Evet, “tam 10 yıl önce” yazmışım bu yazıyı... Peki, bugün farklı mı?..
Başbakan Tayyip Erdoğan, bugün de duramıyor yerinde, bugün de açılıştan açılışa, ülkeden ülkeye koşuyor...
Meselâ, dün Van’daydı...
“6 milyar liralık yatırım”la deprem yaraları rekor bir hızla sarılan ve “yepyeni bir şehir” haline gelen Van’da...
Bugün de Van’ın Erciş ve Özalp ilçelerinde olacak...
Türkiye, artık o kadar “hizmet” görüyor, o kadar “tesis” açılıyor ki, bunların açılışları bile, “tek tek” değil, “toplu” yapılıyor... Dün de Van’da; “TOKİ’nin yaptığı 24 bin 134 konut” başta olmak üzere, birçok “tesis” ve “hizmet binası”nın “toplu açılış töreni” yapıldı...
Demek istiyorum ki;
Göreve geldiği günden bu yana “yerinde duramayan” Erdoğan, artık “hizmetten hizmete koşmaya” da yetişemiyor!..
Erdoğan, dünyada “yalnız” olmadığı gibi, Türkiye’de de yalnız değil...

MARMARAY’A 10 DEVLET ADAMI

Peki, Kılıçdaroğlu ne diyor;
“Erdoğan bugün hiçbir Ortadoğu ülkesine gidemez, çünkü bütün dünyada yalnızdır.”
İyi de sorarlar adama;
“Irak Meclis Başkanı Nuceyfi’nin ardından, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Salı günü Türkiye’ye gelmesini, Irak Cumhurbaşkanı Maliki’nin de yakın bir dönemde Türkiye’yi ziyaret edecek olmasını nasıl yorumlayacağız?..”
Neymiş, Erdoğan hiçbir Ortadoğu ülkesine gidemiyormuş?.. Ne yapsın Erdoğan; “gelenleri karşılamak”tan “gitmeye” fırsat bulamıyor ki?..
Alın işte, önümüzdeki Salı günü “Asrın projesi Marmaray”ın açılışı var... Bu açılış törenine; “10’a yakın ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı” katılacak...
Peki, bitecek mi?..
Hemen ardından Finlandiya, Polonya ve İsveç ziyaretleri var... Kasım ayı ortalarında Rusya ziyareti var...
Bir de “gelecekler” var...
Meselâ, Norveç Kralı gelecek Türkiye’ye... Beyaz Rusya Dışişleri Bakanı gelecek... Ocak ayında Fransa Cumhurbaşkanı Hollande gelecek...
Daha ne olacaktı ki?..
Bay Kılıçdaroğlu, buna rağmen “Erdoğan yalnızları oynuyor” demekte ısrar ederse, sormak lâzım kendisine;
“Bu mu yalnızlık?..”

OTURAN... DURAN... KOŞAN ADAM

Bay Kılıçdaroğlu;
“Laf söyledi, balkabağı” cinsinden ipe-sapa gelmez lâflar edeceğine, Tayyip Erdoğan’a yalvarmalıdır:
“Ağır ol be kardeşim... O kadar hızlısın ki, senin rüzgârından, biz Ankara’da nezle oluyoruz!.. Biraz vites küçült de, seni takip edebilelim...”
Bay Kılıçdaroğlu, böyle konuşmak yerine, “Erdoğan’ın yalnızlığı”ndan dem vuruyor...
Oysa Erdoğan; “hizmetten hizmete, ziyaretten ziyarete” koşan bir adamdır...
Evet, “koşan adam”dır...
Peki, Bay Kılıçdaroğlu?..
“Gezi Zekâlı”ların işgal ettiği Taksim’de “Duran Adam”lara baka baka, her yeri durmuştur... Eli durmuştur, ayağı durmuştur, beyni durmuştur... Açıkçası, o da bir “Duran Adam” olmuştur!..
Bu da gayet normal...
“Yolu, yolumuzdur” dediği Ecevit de, “yerinden kalkamayan”, yani “Oturan Adam”dı!..
“Oturan” ve “Duran Adam”ların, “yerinde duramayan, hep koşan” adamları anlaması beklenemez!..
Nokta!..

------------------------------------------------------------------------------------

Bayram provası mı, işkence provası mı?

Her gün “yarım saatte”, bilemedin “40-45 dakikada” geldiğim gazeteye, dün “tam 2.5 saatte” gelebildim... Niye?..
Çünkü efendim; “Vatan Caddesi’nde askerlerin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı provası” varmış...
Vatan Caddesi, “Sabah saat 07.00’den akşam 16.00’ya kadar trafiğe kapalı” olduğundan, araçlar yürüyemedi, “kilit” oldu...
“Dur-kalk, dur-kalk” derken, insanlar “tam bir işkence” yaşadılar... “Saçını-başını yolan” mı ararsın, sinirden “homurdanan” mı ararsın, herkes kafayı yedi...
Ben, o anlarda; “Türke Türk propagandası” yapma dönemini kaldırmaya çalışan Başbakan Erdoğan’a gösterilen “tepki”leri düşündüm... Sen misin “tören enflasyonu”na karşı çıkan?.. Al sana trafik!..
“İstanbul’daki komutanlar” bu işe ne derler bilmem ama, ben o anlarda “yol yapımı”na karşı çıkan “Gezi Zekâlı”ları da düşündüm... Siz misiniz “yol açılması”na karşı çıkan?.. Alın size, “kapalı yol!”
Sözün özü: Dün Vatan Caddesi’nde “bayram provası” yapıldı ama bu, İstanbul’a “işkence provası” olarak yansıdı...
Sorarım ize, bunda Erdoğan’ın suçu ne?..

yeniakit