Yolun açık olsun kardeşim

Merve Kavakçı

On altı sene önceydi, bugün gibi TBMM’de bir ant içme günüydü, sen yukarıda locada, ben Genel Kurul’da Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde müslüman başörtülü bir kadının linç edilişini milletçe yaşadık. Biliyorum o anlarda sen, çaresizliğin, öfke ve korkunun, yanımda olamayışının ızdırabını yaşadın. Çünkü sen hep yanımdaydın. TED Ankara Koleji’ndeyken de Richland’da okurken de University of Texas’da Bilgisayar Mühendisliği bölümündeyken de, Howard’da doktora yaparken de... Küçük kardeşim olmana rağmen biraz ablam gibiydin, dert ortağım, danışmanım, yakın korumamdın. O zor günlerde ailemizin yanımdaki temsilcisiydin. Başbakan Ecevit, “bu kadına haddini bildirin” komutunu verdiğinde de, Cumhurbaşkanı Demirel bana ajan provokatör iftirasını attığında da, 28 Şubat medyası da bunları emir tellaki edip evimizi, mahallemizi, yerimizi, yurdumuzu bize dar ettiğinde de sen yanımdaydın… Savcı Nuh Mete Yüksel bir gece evimi işgale yeltendiğinde de, aradan yıllar geçip, sular durulup, Ak Parti iktidar olduğundan epey sonra, uluslararası bir konferansta konuşmak üzere birkaç günlüğüne İstanbul’da bulunduğum bir günün gecesinde, saat 3 sularında, Şişli’de otelde beni tutuklamaya “gönderilenler” kapımızda peyda olduğunda da sen yanımdaydın... AİHM’deki davamı takip için Strasbourg’a, ben Washington’dan uçtum, sen İstanbul’dan. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’na başörtüsü yasağını anlatmak için Cenevre’ye, ben Washington’dan uçtum, sen İstanbul’dan… Çünkü sen benim cefakar vefakar kardeşim ve fakat sağ kolumdun. Tıpkı Refah Partisi’nde çalıştığım yıllarda zamanımın önemli bir kısmını yurtdışı seyahatlerinde geçirmek zorunda kaldığım birçok defasında, İstanbul’dan işini gücün bırakıp, küçük yeğenlerin Fatima ve Mariam’e bakmak için Ankara’ya geldiğin zamanlardaki gibi. Tıpkı 17 Ağustos depremi gecesindeki gibi…

Seni, Türkiye siyasetinde birçokları benim kardeşim olarak tanıdı oysa sen de benim gibi doksanların başında girmiştin siyasete. Refah Partisi İstanbul kadın kolları teşkilatında yine benim gibi dış ilişkilerden sorumlu olarak gönül vermiştin yıllarca, davamıza. Sonra yine beraber Fazilet yıllarımız başlamıştı…sen İstanbul’da ben Ankara’da. 1999 seçimlerindeki kampanyam sırasında sen bir taraftan benim işlerime yetişiyor, diğer yandan Belediye Meclis üyeliğine aday olduğun Bahçelievler ilçesinde kendi seçim çalışmalarına koşturuyordun. Beraber çok şey gördük, üzüldük, sevindik, şaşırdık. Şimdilerdeki birçokları henüz bu davanın “d”sini bilmezlerken biz çok şükür içindeydik.

Siyasette de beraberdik, eğitimde de. Sen de benim gibi Bilgisayar Mühendisi oldun önce, sen de benim gibi sonraki yıllarda meslek olarak siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde karar kıldın. Sen de benim gibi anne-baba mesleği olan üniversite hocalığına geçtin.

Birçokları senin Türkiye’de Akbil denen akıllı biletleri ilk defa üreten o küçük dahi mühendis ekibinin içinde olduğunu bilmez mesela. Sonra da uzun müddet İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Avrupa Birliği departmanında çalıştığını, Afrika, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerini kapsayan bir dizi uluslararası projeyi başarıyla yönettiğini… Ama daha da önemlisi hem Doğu’yu hem Batı’yı iyi okuyabilen, ortaokuldan sonra eğitiminin tamamını Amerika’da almış, bu eğitimle edindiği bilgiyi, üstlendiği vazifelerle Türkiye insanının hizmetine sunmuş genç bir idealist olduğunu…

Bugün seni başındaki örtünle Meclis’e uğurluyoruz. Yalnız değilsin, Fatma var, Zehra var, Leyla var, Hüda var, çok var! Emr-i bil mağruf nehy-i anil münker yapmanı diliyoruz. Yolun açık, cihadın mübarek olsun Ravza Kavakçı!

yeniakit