Yüksekova Olayının Zihniyet Kökleri

Yüksekova meselesinde, her ne kadar sivil Cuma namazlarını kıldıranlar, Nemrudî bir hevesle insanları diri diri yakmaya çalışmanın "din ve mezhep”teki yerini henüz tartışmadılarsa…

Ağa kıyafetiyle sokaklarda dolaşmaya çalışan belediye başkanları, yüzlerce kişinin birkaç kişiye saldırmasının, misafirin üzerine hücum etmenin, taziyeleri engellemenin Kürt geleneklerine aykırılığını hiç konuşmadılarsa"

Ve"

Sivas'la insanları diri diri yakmayı eş anlamlı hâle getiren sosyalist insanların hakları sözcüleri, ellerinde benzin bidonlarıyla, içinde ondan fazla kişinin bulunduğu bir binayı ateşe verme tehdidi savurmanın, direnişle karşılaşıp yakamayınca uzun namlulu silahlarla masum insanların bedenlerini hedef alma caniliğinin değerlendirilmesini yapmayı henüz düşünmek bile istemeyecek durumda iseler de "

çok şey söylendi ama zihniyet sorgulaması pek yapılmadı.

Abdullah Öcalan'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı savunmada* Allah'la, Hz. Peygamberle, İslam'la ilgili söylediklerini buraya alsak Danimarka'daki karikatür vakası gölgede kalır.

PKK'ciler o savunmanın kitaplaştırılmış biçimini yeni gençlere vermeyecek kadar propaganda uzmanıdırlar.

Yine de"

Çocukları PKK'nin ilgi alanına alınmış anne babalar, şöyle bir gün oğullarının/kızlarının kitaplıklarına baksınlar:

Onlara verilmiş kitapların ilk sayfalarını gözden geçirsinler, şunu görecekler:

Marks'ın "Din afyondur" düşüncesini basitleştirilmiş biçimde veren hikayeler"(Bu konuda romancı Mehmet Uzun onlara epey malzeme sunmuş durumda.)

"Hiroşama bombalanırken Allah neredeydi?" gibi uluslar arası ateistlerin kafa karıştırıcı sözleri"

Turan Dursun'un Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber hakkındaki hakaretleri"

Ekrem Cemilpaşazade'nin Fransız masonlarından ve istihbaratından birkaç kuruş kapmak için Diyarbakır'ın fethiyle ilgili uydurduğu yalan"

Bu safsatalarla büyüyenlerin, yaş ortalamaları 35'lerde dolaşan genelbaşkan ve yardımcılarının Allah'la, Peygamberle, dinle problemleri var. Zihinlerindeki bu problem dinin konuşulduğu her ortamda onları içgüdüsel bir tepkiye sürüklüyor.

Bu iç güdüsel tepki Leninist/Stalinist partici zihniyetle buluşuyor. Hz. Peygamberin hayatıyla ilgili üç cümle kuramayacak olan gençler, Rusya'nın kuruluşundaki Bolşevik/Menşevik mücadelesi üzerine ahkam kesiyor.

Nedir Bolşevik/Menşevik mücadelesi?

Boleşviklerle Menşevikler Çarlığı devirmede yol arkadaşıdırlar. Ancak, Ağustos 1903'teki Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDİP) 2. Kongresinde Bolşeviklerin lideri Lenin ile Menşeviklerin lideri Martov arasındaki derin fikir ayrılıkları çıkar. Lenin kadrocudur, Maratov kitlecidir. Lenin sosyalisttir, Maratov sosyal demokrattır.

İki grup arasındaki fikir ayrılığı 1917'deki devrimden sonra da devam eder, nihayet Menşevikler hain ilan edilir, 1921'de Sovyetlerden kovulur. O günden sonra Sovyet Rusya tek partici olur ve sosyalistlerle kardeş sayılan sosyal demokratlar da dahil, tek parti içinde yer almayan herkes ne düşünürse düşünsün, faşisttir, halk düşmanıdır, imha edilmesi gereken bir güçtür. Ona yönelik her tür kara propaganda (yalan, iftira) ve güç kullanımı Marksist/Leninist olmanın bir gereğidir.

Yüksekova'da yaşananların bu aşamaya gelmesinin zihniyetle bağlantılı güncel bir nedeni de var: Selahattin Demirtaş'ın Hakkari adaylığı.

Demirtaş, Hakkari'de mümkün olan en yüksek katılımı sağlayarak yüzde yüzlere yaklaşan bir oy oranı peşinde.

Her ne olursa olsun buna sağlamak, böylece dünyadaki Marksist/Diktatör yoldaşlarının adı seçim olan oyunlarıyla ulaştıkları başarıyı ispatlama derdinde" Ulusalcı sosyalistlerin yalandan seçim hevesleri peşinde"

Üçüncü dünyanın Fransız sosyalist ulusalcılığı onların iliklerine yerleşmiş.

 Geçmişi iyi bilmeyen ve henüz duyguları genç olmanın da altında olan Demirtaş yüzde yüzleri bulursa Hakkari'de "tek parti" başarısına ulaştığını kanıtlayacak, ancak bu şekilde "milli şefi"n gözüne girecek, dünyada Çavuşesko, Jirkov gibi tarihi (!) sosyalistlerin yüceliğine ulaşacaktır.

Yüksekova, bir laboratuardır, PKK/BDP çevresinin diledikleri güce ulaşırlarsa kendileri gibi inanmayan, kendileri gibi düşünmeyen herkesi tasfiye etmek isteyeceklerinin ispatıdır.

Türk soluyla ittifaklarından da anlaşılacağı üzere PKK/BDP çevresinin hâlâ dünyanın en geri Marksist/Leninist grupları kadar Marksist/Sosyalist teoriye bağlı olduğu onlarla üç dakika sohbet eden ya da Demirtaş gibi gençlerin "yoldaş" edebiyatını bilen herkesçe bilinmektedir.

Yine bunların en az Kemalistler ve Baasçılar kadar baskıya düşkün oldukları da icraatlarında her gün kendisini göstermektedir.

Marks, ateist de olsa eski bir Yahudiydi. Yahudinin en büyük başarısı malını pazarlama başarısıdır.

Marksist propagandayı geliştirenler, özgürlük diye diye baskı yapmayı, halkların kardeşliği diye bağıra bağıra halkların bizzat içinde çatışma çıkarmayı, barış sloganlarını ata ata savaşmayı bir ustalık hâline getirmişler.

Geçmişte Markiszmin bu propaganda deneyimi, PKK/BDP çevresinin en önemli güç kaynağı oldu. Bu noktada Ermeni grupların Bulgar savaşçılarından öğrendiği mücadele taktiğini çok iyi kullandı.

Neydi o taktik?

1. Ermeniler, bir Müslüman Kürdü öldürür. Müslüman Kürtlerin medya gücü yoktur. Kimse bunu duymaz.

2. Müslüman Kürt geleneksel intikam hevesi içinde, tamamen duygularıyla hareket ederek ve "müşterek mesuliyet müşterek intikam" Kürt bakışıyla Ermenilere saldırır, birkaç Ermeniyi öldürür.

3. Yüz yirmi yıl önce Muş'ta bile gazete çıkaracak kadar güçlü olan Ermeni medyası bunu yerelden İstanbul'a, İstanbul'dan Avrupa'ya pazarlar. İnanılması güç ama o olay üzerine Londra'da bile gösteriler yapılır, hükümetler sıkıştırılır.

4. Müslüman Kürt,  Batılılaşan Osmanlı'yla problemlidir, kaç kıyam yaşanmış Batıcı Osmanlı'ya karşı, sıralanması bile matematiksel bir beceri ister.

 Ermeni bunu bilir. Buna rağmen Kürtlerin Osmanlı tarafından kışkırtıldığını söyler. Hatta (muhtemelen) Kürtlerin Osmanlı ajanı olduğunu ispatlayacak, satın alınmış kimi Kürtlere eylem bile yaptırır.

5. Batı, Osmanlı'ya baskı yapar. Batı'ya teslim olmuş Osmanlı, zaten Ermeni çetelerinden bunalmış olan Kürtlerin üzerine daha da varır. Müslüman Kürt iki ateş arasında kalır.

PKK/BDP 90'lı yıllarda kullandığı bu taktik karşısındaki dindar direnişinde gelenekçi "müşterek mesuliyet müşterek intikam" yaklaşımını bulmadığı için başarısız oldu.

Buna rağmen o süreçten herkes zarar gördü.

Bugün İslamî medyanın varlığı bu taktiği tümüyle geçersiz hâle getirmiş durumda. Bundan medet umanlar hüsrana uğrar.

Sihirbazlık bozuldu, halk da hileleri anladı.

Yakın bir döneme kadar Müslüman halklarına zulmedenler Yahudi kuruluşlarından ve onların Batı'taki derin masonik çevrelerinden çok prim alıyordu. Bunun için kendisini İslam dünyasında ispatlamak isteyen her despot Müslüman halka zulmediyordu.

Bugün bu zulmün aldığı tepkinin o primleri işlevsiz hâle getirdiği herkesçe bilinmektedir.

Bu hilelerin hiçbiri tutmaz. PKK/BDP başarısızlığını sorguluyorsa modası geçmiş zihniyetine baksın, Kürt halkına dünyaya çok çektirmiş olan bu kör ideoloji tek particiliğini dayatma hevesinden vazgeçsin"

*Bu savunma, "Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru Özgür İnsan Savunması" adı altında Mem Yayınlarınca kitaplaştırıldı. Kitap Roj Tv'de baştan sona okundu. Sonradan içinden bazı hakaretler çıkarılarak özetlenerek yeniden yayınlandığı da söyleniyor.

Abdulkadir Turan / Doğruhaber

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim