Türkiye Aile Meclisi, 15 Kasım 1950’de imzalanan ve 18 Mayıs 1954'de Türkiye'de yürürlüğe giren AİHS'nin yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı.
Türkiye’nin Avrupa ile hukuk normları ilişkileri bakımından “aile” kavramı çevresinde uyum süreci üç başlıkta ele alınması gerektiği belirtilen açıklamada, söz konusu 3 başlık şöyle sıralandı:
Ailenin 'eşitlik ve ayrımcılık yasağı ilkesi' gereği tanımlanması (AİHS-1954),
Ailenin 'eşitlik ve kadına ayrımcılık yasağı ilkesi' gereği tanımlanması (CEDAW-1985,11 Haziran/24Temmuz),
Ailenin 'kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadına şiddetin cezalandırılması' bakımından tanımlanması (İstanbul Sözleşmesi-24Kasım2011/1Agustos2014).
“BU KAVRAM 'CİNSİYETSİZLİĞİ' İFADE ETMEKTEDİR”
Açıklamada, "Türkiye’de AİHS ve CEDAW’ın getirdiği zihniyet dönüşümünün ve bu dönüşüme mutabık yasal düzenlemelerin getirdiği tahribat daha yeni yeni görülmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye'nin aile yapısı bakımından sakıncalarına ilişkin yorumlar doğru olmakla birlikte bu sözleşmedeki hükümlerin büyük kısmı AİHS (1954) ve CEDAW (1985) kapsamında daha önce Türkiye’nin gündemine getirilmişti. Gerçekte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan maddeler (8, 12, 14) Batı toplumunda cinsel sapkınlık LGBT-i bireylerin varlığı olgusundan hareketle 'aile' kavramını çok önceden tanımlamaktadır. Bu konuda AİHM tarafından pek çok karar verilmiştir." denildi.
AİHS ve CEDAW'ın Türk mevzuat sistemini imzalandığı günden itibaren değiştirdiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bakımından; AİHS’nin Türkiye’ye taşıdığı kavram 'eşitlik ve ayrımcılık yasağı’dır. Bu kavram 'cinsiyetsizliği' ifade etmektedir.
AİHS’nin getirdiği bu iki kavram (Eşitlik, Ayrımcılık Yasağı) TC. Anayasası’nda düzenlenmiştir;
AY Madde 10: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
AY Madde 41: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
AİHS VE CEDAW, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FELSEFİ TEMELİNİ OLUŞTURUYOR
Ailelerin tekrar birleşmesi hakkına dair 22 Eylül 2003 tarihli ve 2003/86/EC sayılı Avrupa Konseyi Yönergesinin, Aile hakkında bir tanım getirdiği aktarılan açıklamada, "Yönerge’nin 2. maddesi 'aile' kavramı içinde 'partneri' de dahil etmektedir. Bu durumda 'partner' kavramı İstanbul Sözleşmesi’nin felsefi temelini oluşturan AİHS ve CEDAW sözleşmelerinde de geçmektedir." ifadesine dikkat çekildi.
CİNSİ SAPKINLIKLARI İNSAN HAKKI OLARAK GÖREN ANLAYIŞ İNSANLIĞI YOK ETME ANLAYIŞIDIR
Açıklamanın devamında şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Yine 7 Aralık 2000 tarihinde imzalanan ve 1 Aralık 2006 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 9.maddesinin 'Yorum' kısmında 'kayıtlı partner' kavramı kullanılmıştır.
Görüleceği üzere AİHS ve onun norm üretici içtihat/yargı organı olan AİHM, İstanbul Sözleşmesi’nden çok önce 'aile' konusunda Türkiye’de de 'partner', 'aynı evde yaşayanların istikrarlı birlikteliklerinin aile sayılacağı', 'cinsiyetsizleştirme' gibi kavramsallaştırmaları hukukî anlamda statüye bağlamaktadır.
AİHS’in 14. maddesi cinsel ayrımcılığı da reddetmektedir. AİHM’si Türkiye’de de 'cinsel yönelim' kavramına İstanbul Sözleşmesi’nden (2011) önceki tarihlerde AİHS’nin 14. maddesine atıf yaparak AİHM kararlarında yer vermiştir.
Cinsel yönelimleri, sapık tercihleri, cinsi sapkınlıkları insan hakkı olarak gören anlayış ve insanlığı, aileyi yok etme küresel savaşına karşı topyekûn elbirliğiyle mücadele etmeliyiz. Aileyi korumak insanlığı korumaktır. Aileyi korumak hepimizin imanî ve vatanî vazifesidir. 'Önce Aile' diyen tüm sivil toplum ve siyasi kuruluşları, üniversiteleri ve tüm önderleri ailenin korunması, şiddetin önlenmesi, cinnet ve cinayetleri durdurmak için Toplumsal cinsiyet eşitliği maskesiyle ailesiz, cinsiyetsiz, ahlaksız toplum projelerine karşı göreve çağırıyoruz."