"Yusuf el-Karadavi"ye Suikast"!
Evet, yazı başlığını okumak dahi insanın ister istemez irkilmesine, derin derin düşünmesine, ufuktaki belirsiz bir hüzün denizine yelken açmasına yetip de artıyor" (Hafazanallah)
"ABD, İran"ı hangi cesaretle vuracak, İran"ın onca gönüllü Devrim Muhafızları"na ve füzelerine rağmen" gibi haklı sorgulara dayanarak ABD"nin İran"a direkt askeri saldırı düzenleyeceğini bekleyenler yanılıyor. Beyaz Saray"ın entrika mühendisleri çoktan yüzlerce senaryolarını üretip sırayla ortalığa sürmeye başladırlar bile. Suud"un saray ulemasının Şia karşıtı tekfirci fetvaları ve uyduruk Büyükelçilik suikastı iddiaları entrika düğmelerine ufaktan ufaktan basıldığının göstergesi olsa gerek.
Az evvel beyan ettiğimiz gibi ABD İran"a askeri bir cepheden değil önce mezhebi bir cepheden vurmaya kalkışacaktır. Daha önceki "Suudi Amerika" başlıklı yazımızda belirtmiştik ki; Küresel Firavun ABD Küresel Karun olarak İsrail"i, küresel Belam olarak Suud"u organize etmişti. Türkiye ise aslında Orta Doğu"da küresel askeri güç olarak tutulan küresel Haman vazifesinde konumlandırılmaya çalışılırken aynı zamanda Sünniliğin abisi kisvesiyle süslendi. Bununla birlikte, ülkesel zaviyeden bakarsak; küresel Diyanet İşleri reisliği Suud"a verilirken, laik entegre vazifesine binaen de Türkiye"ye küresel İlahiyat Fakülteciliği biçilmişti. Ancak, "Allah"ın da bir hesabı var" hakikati ile beşeri hesapların her zaman için alt üst olmaya mahkûm olarak yaşayacağı mâlumdur.
Şia"nın geleneksel medrese geleneği ve mezhebsel usulü gereği oluşturduğu ve sürdüre geldiği "Taklit Mercii" sıfatı karşısında ister istemez komplekse giren kimi Arab-Sunnici-Vahabi-Selefi(!) taifenin "bizim de bir allamemiz var " tarzında çıkışı "Müslüman Alimler Birliği Başkanı
Prof. Dr. Yusuf Karadavi" şeklinde bir kartviziti ortaya çıkarmıştı. Katar Emirliği"nin de desteği ile Katar'da önemli işlere imza atan Karadavi, Katar şeriat Fakültesi"nin de dekanlığını yapmıştır.
Konumuz Karadavi"nin biyografisi olmadığı için bölgedeki en büyük ABD filosunun Katar"da üslendiğini ve Karadavi"nin tüm Arap Baharı hareketlerine destek verirken, Yemen ve Bahreyn"deki halk hareketlerini Şia"dır gerekçesi ile fitne olarak fetvaya(!) bağlamasını kısa bir dipnot olarak düştükten sonra dikkat çekmek istediğimiz nokta şurası olacaktır:
Suud"un ABD Büyükelçisine sözde İran eliyle suikastını uyduruk mesnedlerle dillendiren ABD, Allah Muhafaza Yusuf el-Karadavi gibi önemli bir şahsiyete yapacağı suikast ile ve bu suikasti de "Rafiziler, Şiiler, İran yaptı" tabelası ile gizlerse ve hemen peşinden önemli bir Şii alime"de aynısını yaparak karşı misilleme yaftasını yapıştırırsa (Allah esirgesin) bölgeye ne atam bombası atmaya gerek kalacaktır ne de asker göndermeye"Zira halklar içerisinde o kadar körü körüne mezhebci kitleler vardır ki, mezheblerini dinin üzerinde bir vasıfla vasıflandırarak kör kütük bir cehaletle yaşamaktadırlar. Bu tip entrikalar zaten tarih boyu hep yaşana gelmiştir. Ümmet"in akl-ı selim insanları ve âlimleri bir an evvel bu tip bir entrikanın önleyici adımlarını atmalıdır. "Kelime-i Tevhid"i ikrar edenin canı, malı, namusu muhteremdir" kaidesi zihinlere ve kalplere yeniden kazınmalıdır. Ulemanın mezhebler arasında vahdet diyaloglarına daha bir yoğunluk vererek vahdetin önemi medyatik alanlarda vurgulanmalıdır.
Ümmet olarak bizler böylesi bir fitne çukuruna düşersek bilelim ki gelecek nesillerimiz kendisini soykırımdan kurtarabilirse ( Allah Muhafaza)Siyonist sermayenin resmi köle ve cariyesi olacaktır. Ve şunu da iyi bilelim ki; şimdilerde kendilerini kimi güç ve sultanlara yaslayıp göbeklerini ve sakallarını ovuşturarak "falan taife zinhar kâfirdir" diyerek fitne ateşini körükleyenler, gerçekte asla bu ümmetin seçkin varis uleması değildir. Tarih boyu Ümmet"in fertlerine cinayetlerini "Allah rızası" adına işleten entrikacı yönetimler Müslümanları tetikçi olarak kullanmışlardır. Kandırılan, ahmak bedbaht melun İbni Mülcem dahi Hz. Ali gibi bir şahsiyeti dahi sözde Allah için(!) şehid etmişti"
Son olarak kaynak eserlerimizden İbn-i Abidin"de kayıtlı, bir Müslüman"ın mürted ya da kâfir olarak sıfatlandırtabilmesi için gerekli olan hukuki şartı aktararak yazımızı nihayete erdirelim istedik. Gönüllere ve kulaklara küpe olur umudu ile"
"Elfazı küfür (küfür kelimeleri) 'ne ait müstakil eserler vardır. Kitaplarda zikredilen küfür kelimelerinden hiçbiri ile bir kimsenin küfrüne fetva verilmez. Ancak alimlerin küfrüne ittifak ettikleri surette onun küfrüyle hükmolunur. Ayet-i kerime veya mütevatir haberin delaleti kesin olmazsa, yahut haber mütevatir olmazsa, yahut haber kesin olup fakat kendisinde şüphe bulunur ise, yahut icması bütün müçtehidlerin icması olmaz ise, yahut bütün müçtehidlerin icması olup fakat sahabenin icması olmaz ise, yahut sahabenin icması olup fakat bütün sahabenin icması olmaz ise, yahut bütün sahabenin icması olup fakat tevatür yolu ile sabit olmadığı için kesin olmaz ise, yahut kesin olup sukuti icması olur ise, bu suretlerin her birinde inkâr eden kafir olmaz. Bu usulu fıkıh kitaplarını okuyan bilir. Bu kaideyi ezberle. Fıkıh meselelerini çıkarmada sana fayda verir. Hatta fıkıh kitaplarında'' şunu söyleyen veya işleyen kâfir olur; şunu söyleyen veya işleyen kafir olmaz '' diye zikredilenlerden hangisinin sahih olup olmadığını bilirsin."