Ve sanki mesela İran, mesela Maliki, mesela Rusya ve Çin kazanacakmış gibi bir izlenim oluşuyor. Acaba öyle mi? Esed'in kaybı, er veya geç mutlak. Gelin biz, onun arkasında yer alan İran konusuna bakalım:
Mesela, Suriye faciasının en net sonuçlarından birisinin, İran'ın İslam dünyasındaki itibar kaybı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Evet, Suriye'de Esed'in arkasında yer alması ile İran, en çok bizzat kendisinin "İslam devrimi" iddiasının paramparça olmasına yol açtı.
Olan biten, "mezhep dayanışması"nın bile -ki o da sorunlu bir duruş- ötesine geçti. Çünkü Suriye, bir mezhep olayı değil, Suriye baştan başa bir cinayet ve siz onun arkasında saf tutmuşsunuz. Orada sizin isminiz hâlâ "İslam devrimcisi" diye anılabilir mi?
Onun için dünlerde, İran'da olan bitene "İslam devrimi" diye sahip çıkan çevrelerde bile İran'ın itibarı sıfırlarda dolaşıyor.
İran'da Mursi tokadı
Suriye konusundaki itibar kaybını telafi etmek için düzenlediği Bağlantısızlar Konferansı'nda, Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi'nin yaptığı konuşma, Suriye'nin Esed'i kadar, İran'ın Ahmedinejad'ının da yüzünü kızartmış olmalı.
Şunu demiş Muhammed Mursi:
''Zalim Suriye rejiminin karşısında Suriye halkının yanında olmak insanlığımızın ve imanımızın gereğidir. Akan kan karşısında sessiz kalmak Suriye halkına dost olanlara yakışmaz. Somut adımlar atılmadıkça akan kanın durmayacağını idrak etmeliyiz."
Zalim Suriye rejimi...
Suriye halkının yanında olmak imanımızın ve insanlığımızın gereği...
Akan kan karşısında sessiz kalmak Suriye halkına dostluk değildir.
Bunları duyan Suriye Dışişleri Bakanı salonu terk etmiş.
Acaba Ahmedinejad ne yaptı bunları işitince? Bu sözler Esed'in arkasında Çin ve Rusya ile birlikte saf tutan İran'a hiçbir şey söylemiyor mu?
İslam devrimi sorgulaması
Önceki gün Vakit'te Adalet Platformu adına, iki tam sayfa halinde "Ahmedinejad'a açık mektup" başlıklı bir metin yayınlandı.
Mektupta, İslam Devrimi'nin hemen bütün müktesebatı kullanılarak, adeta İran'ın mevcut "Suriye politikası" hesaba çekiliyor.
Amerika ağzıyla değil.
İsrail ağzıyla değil.
Şu veya bu mezhep diliyle değil.
Doğrudan doğruya İran İslam Devrimi'nin çıkış günlerindeki diliyle...
Hatta bizzat Humeyni'nin diliyle...
"İslam devriminin geleceği nokta bu mu olacaktı" diye soruluyor mektupta.
"Humeyni yaşasaydı" diye başlayan cümle şöyle bitiyor:
"Dünyanın onurlu, asaletli, vakur duruşuyla tanıdığı, zalimin kesin düşmanı, mazlumun has dostu olan İmam Humeyni eğer yaşasaydı, herhalde sizleri affetmezdi. Yeniden diktatörlere ve destekçilerine karşı kıyamı başlatırdı."
Mektup gerçekten İslami ölçüler adına bir insanlık sorgulaması niteliğinde... "İslam kardeşliği"nin gerektirdiği bir sorumlulukla yazılmış.
Akla gelen soru şu:
Acaba bu mektup, gerçekten Ahmedinejad'ın ya da dini lider Hameney'in dünyasında bir yankı oluşturur mu?
İnsan oluşturmasını istiyor.
İnsan, bir Müslüman'ın, İslam adına kendisine yöneltilen kardeşane uyarı karşısında bir adım gerilemesini ve kendini hesaba çekmesini istiyor.
İran'ın kayıpları
Bunu din dışı, dine karşı duyarsız bir kişi veya yönetimden istemenin bir anlamı olmayabilir.
Ama adınızın önüne "İslam devrimi" koyarsanız, İslam adına sorgulanırsınız ve ortaya bir cevap koymanız istenir.
Mektuptaki, "İran'ın işlediği 10 büyük vebal" içinde yer alan şu ifadeler ne kadar önemli:
"Dış siyasetteki grupçu, mezhepçi, emperyal yaklaşımınız sebebiyle İslam devleti adına insanlığa iyi örnek olmuyorsunuz."
Evet bu. Maalesef bu.
İran'ın, özellikle İslam dünyasında yaşadığı itibar kaybı.
İran'a, pek çok risk üstlenerek destek veren Türkiye'yi kaybetmek...
Ve Esed'in kaçınılmaz akıbeti ile buluşmanın ölümcül riski.
"İslam devrimi" kavramına vurulan ağır darbe.
Kazanç mı?
Rus ve Çin dayanışması... Çok kısa sürede, mesela nükleer çalışmalar konusunda boşa çıkacak olan bir sözde kazanç.
bugün