Zühd hakkında İslam dininin muhtelif kaynaklarında çeşitli görüşler zikredilmiş. Kimine göre zühd haramlardan uzaklaşmaktır. Başka bir görüşe göre ise zühd, haramlar söz konusu olduğunda şart, helaller söz konusu olduğunda ise fazilettir. Eğer kul hâline şükreder, Allah'ın kendisine takdir ettiği kısmete razı olur ve kanaat getirirse, bu durumda az mal ile yetinmesi zengin ve müreffeh yaşamasından daha iyidir.
Zühd hakkında muhtelif ekollerin mensupları çeşitli izahlar getirmişler. İşte, İslam dininin muhabbet ekseninde yaşanmasını va'zeden ve dinimizin manevi yorumu olarak ifade edebileceğimiz tasavvuf ekolüne mensup olan şahsiyetlerin dilinden zühdün çeşitli izahları:
Süfyân-ı Sevrî: Zühd sırf kuru ekmek yemek ve abâ giymek değildir, asıl zühd, yarın ölecekmiş gibi yaşamaktır.
Ebû Osman: Zühd dünyayı terk etmek, sonra da kimin eline geçerse geçsin aldırmamaktır. Doğrusu Yüce Allah zâhid kimseye istediğinden fazlasını verir. Ona ne verse fazla gelir, çünkü o hep az ister. Dünyaya rağbet edene istediğinden az verir. Ona ne verse az gelir, çünkü o hep daha fazla ister. İkisinin ortasında bulunan kimseye ise tam istediği kadarını verir.
Üstad Ebû Ali ed-Dakkak: Zühd; “malımla cami yaptıracağım, tekke yaptıracağım” gibi bahanelere sarılmadan, dünyayı olduğu gibi bırakmandır. Sûfi zâtlardan birine, “Niçin dünyadan yüz çevirip zâhid oldun?” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir: “Dünyanın çoğu zaten elimde değildi. Haliyle çoğundan yüz çevirmiş durumdaydım. Ben de elimde olan az kısmına da istek duymaktan yüz çevirdim.”
Dünya süslü bir gelin gibidir
Yahya b. Muaz: Zühd, mal vererek cömertlik yaptırır, muhabbet ise can vererek. Şu üç haslete sahip olmayan hiç kimse, zühdün hakikatine ulaşamaz:
-Herhangi bir dünyevi sebep uğruna değil, sırf Allah için amel etmek.
-Maddi bir tamah peşinde olmadan, ihlâsla ve samimiyetle konuşma.
-Riyaset arzusu taşımadan, dünya için zelil olmadan izzet sahibi olmak.
Zâhid sana sirke ve hardal koklatır, sözleriyle seni hep tenkit eder, iğneler. Arif ise misk ü anber koklatır, seni daima teşvik eder.
Bir adam gelip, “Tevekkül dükkânına girip zühd elbisesini giymem ve zâhidlerle oturmam ne zaman mümkündür?” diye sordu. Yahya b. Muaz ona şöyle cevap verdi:
Nefsine karşı yaptığın mücâhede öyle bir noktaya gelmeli ki, Allah senin üç gün boyunca rızkını kesecek olsa bile hiçbir zafiyet hissetmemelisin. İşte bu noktaya ulaşmadan zâhidlerle oturup kalkman cehalettir. Kaldı ki bu hâlinle onların arasına oturursan rezil rüsva olursun.
Dünya süslü bir gelin gibidir. Dünya ehli kimseler bu gelinin nedimesine varıncaya kadar her şeyine ilgi gösterirler. Zühd ehli kimse bu gelinin yüzünü kömürle karartır, saçlarını yolar, elbisesini yırtar. Arif ise her daim kalbini Allah ile meşgul olduğu için bu geline iltifat bile etmez.
İbnü'l-Cel'lâ: Zühd, dünyaya fani bir meta olarak bakmaktır. Zaten böyle yaparsan ondan yüz çevirmen kolay olur.
İbn Hafif: Zühdün alameti elindeki malın çıkıp gidince içinin rahatlamasıdır.
Nasrabâdi: Dünyada gerçek zâhid çok nadirdir. Gerçek marifetullaha ulaşmış kimse ise ahirette bile çok az bulunur.
Cüneyd-i Bağdâdî: Zühd, elden çıkardığın dünya malını gönlünden de çıkarmandır. Dünyayı değersiz görmek ve onun bütün iz ve etkilerini kalbden silmektir. Zühd, elin mülk sahibi olma, kalbin de mülk peşinde koşma sevdasından azat olmasıdır.
Ebû Süleyman ed-Dârânî: Güzel kumaşlar yerine yün abâ giymek zühd alâmetlerinden biridir. Ama bir zâhidin kalbinden beş dirhemlik elbise giymek geçiyorken üzerinde üç dirhemlik elbise bulunması zühde yaraşmaz. Zühd, seni Allah'tan uzaklaştıran her şeyi terk etmendir.
Zühd, Allah'tan başka her şeyden yüz çevirmektir
Abdullah b. Mübarek: Zühd, fakirlik sevgisiyle beraber Allah'a güvenmektir.
Seriyyü's-Sekatî: Zâhidin hayatı nefsi ile meşgul olmadığı zaman, ârifın hayatı ise nefsi ile meşgul olduğu zaman hoş olmaz. Zühdün her türünü elde etmek için gayret ettim ve istediğim dereceye ulaştım. Ancak insanlara karşı zâhid olmak, onları terk etmek müstesna. Çünkü bu mertebeye ne ulaşabildim, ne de buna güç yetirebildim.
Şiblî: Zühd, Allah'tan başka her şeyden yüz çevirmektir.
Ebû Hafs: Zühd, sadece helal olan şeyleri terk etmekle olur. Dünyada pür helal hiçbir şey olmadığına ya da çok nadir olduğuna göre, zühd de, zahid de yok ya da çok nadirdir.
Hasan-ı Basrî: Dünyadan zâhid olmak demek, dünya malına ve dünya ehline buğzetmek demektir.
Muhammed b. Fazl: Zühd makamında olanın kendi yerine başkasını tercih etmesi, kendisi muhtaç değilken olur. Fütüvvet makamında olan kimsenin başkasını tercih etmesi ise muhtaçlık anında olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “İhtiyaçları bile olsa başkalarını kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 59/9)
Kettânî: Zühd, dünyadan el etek çekmek, cömert olmak ve insanlara samimi davranmak, onlara nasihat etmek; Kûfe, Medine, Irak ve Şam ulemasının ihtilaf etmedikleri, herkesin değer verip yüce kabul ettiği hususlardır.
Bişr el-Hâfi: Zühd ruhani, nûranî bir melektir; dünya sevgisinden azade olmayan kalbde ikamet etmez.
Ahmed b. Hanbel: Zühd üç türlüdür: Birincisi, haramı terk etmektir. Bu avâmın zühdüdür. İkincisi, helalin ihtiyaç fazlasını terk etmektir. Bu havâssın zühdüdür. Üçüncüsü ise insanı Allah'tan alıkoyan her şeyi terk etmektir. Bu da âriflerin zühdüdür.
Fudayl b. İyâz: Allah bütün kötülükleri bir eve toplamış ve o evin anahtarını da dünya sevgisi yapmıştır. Bütün hayırları da bir eve toplamış ve o evin anahtarını da zühd yapmıştır.
dunyabizim/Ahmed Sadreddin
Üstü başı özensiz , ayakta zor duran bir adam gördüler. Hz aişe validemiz sordular bu adam neden bu halde. Cevaben denildi ki : bu adam zahiddir.
Hz aişe validemiz dedi ki: Ben zahid Ömer'i bilirim hem az yerdi hem de vurdummu devirirdi.