Tarzan zor durumda.. Ankara ilerlemeye devam ediyor. ABD seçim öncesi kararsızdı, şimdi daha da kararsız.. Şaşkın ördeğe döndü. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Kimi birlikten ayrılmak istiyor, kimi sokağa dökülmüş, biri ülkesini terk ediyor..
Almanya’daki Paralel Amerika FETÖ’cü sığınmacıları iade etmeyeceğini açıkladı. Şimdi ettikleri büyük lafların altında eziliyorlar.. ABD seçimleri sonrası, Hollanda seçimleri öncesi durumu kurtarmaya çalışıyorlar.
AB Almanya’yı yalnız bırakmadı. “Cumhuriyet gazetesi” operasyonunu ileri sürerek “Kırmızı çizgi”nin aşıldığını açıkladı.. Batının Truva atları, HRW, Amnesty gibi “sivil” (!) örgütler sustu şimdi sadece IPI’den ses geldi. Bölgede bunca olaylar olurken pek de sesleri çıkmıyordu.
Batı tercihini yaptı. Müttefiklerini bir kenara bırakıp, bir terör örgütünü tercih ettiler.. Başından beri PKK’ya, PYD’ye, DHKP-C’ye sahip çıktılar. Fehriye Erdal olayını biliyorsunuz. PKK-PYD’yi de bilmeyen kalmadı.. DAEŞ de aslında böyle bir örgüt. Bölgede ABD-AB, İsrail, Vatikan koalisyonun doğrudan ve dolaylı bir şekilde desteklediği, sağ-sol, Alevi-Sünni, Marksist-İslamcı, laik, liberal, demokrat görünümlü, Truva atı olarak dizayn edilmiş bir sürü örgüt var..
Kesdizani olayını iyi incelemek gerek. İzzeddin Duri Saddam’ın 2. Adamı idi. Gizli Cumhuriyet ordusunun başındaki kişi idi. Bu ordu daha sonra DAEŞ ile birleşti ve Musul’u işgal etti. İzzet İbrahim El Duri (1.7.1942,Tikrit), hem asker, hem politikacı Baas’ın yöneticisiydi. 2003’deki Amerikan işgaline kadar Irak Devrim Komuta Konseyi Başkan Yardımcısı olarak görev yapmıştı. Baas Partisi’nin iktidara geldiği 1968’deki darbenin mimarlarından biriydi. O günden beri kayıp. Kimine göre Irak’taki Paralel din ve devlet yapılanması Kesdizani hareketini o örgütledi, kimine göre 17 Nisan 2015’te Tikrit’te öldürüldü. Saddam Hüseyin’e en yakın isimlerden biri olan İzzet İbrahim El Duri rejimin iki numaralı ismi idi ama bugün Amerikano İslam’ın Irak’taki gizli müttefiği olarak tanımlanıyor. Sol gelenekten gelen bir Arap Milliyetçisi olması gerek ama, iddialar bunun tam tersi. Saddam Hüseyin’in büyük oğlu Uday Hüseyin, El Duri’nin kızıyla evlendi. Duri İslamcı mı, milliyetçi mi, Saddam’ın adamı mı, Amerika’nın adamı mı. Duri yaşıyor mu, öldü mü? Ölmüş ama onun kimliği ile başka biri de hayatta Kesdizani hareketini yönetiyor olabilir. Kesdizani Sünni, Sufi geleneğe yakın, Arap milliyetçisi, geleneksel bir yapı.
Gülen hareketinin dününü, bugününü ve geleceğini anlamak için bu örneği iyi analiz etmek gerek..
Evet, 20 Mart 2003’te ABD Irak’ı işgale başladı. ABD 9 Nisan 2003’te Bağdat’a girerek Saddam Hüseyin rejimine son verdi. Ardından Saddam ve Baas rejminin birçok önde gelen ismi yakalanmasına rağmen İzzet İbrahim El Duri yakalanamadı. Yoksa Duri derin ilişkiler içinde biri mi idi. DAEŞ ile gizli Cumhuriyet ordusunu kim bir araya getirdi. ABD koskoca bir orduyu ve silahlarını sahi, nasıl bulamadı.. Bu silahlar Musul’un DAEŞ tarafından işgali öncesi nasıl ortaya çıktı ve DAEŞ’in eline geçti. Bu örnekten çıkartılacak çok dersler var. Saddam Arap milliyetçisi mi, solcu mu, Amerikancı mı? 2 Numaralı adamı sonunda nereden çıkıyor. Bir ordu yok oluyor, sonra geri çıkıyor. Bizdeki JİTEM’den haber var mı mesela? Nereye gitti bunlar.. Sakın yarın bir yerden tekrar çıkmasınlar. Dün BÇG’ye, namı diğer Ergenekonculara çalışıyorlardı, bugün kime çalışıyorlar. Unutmayalım ki, BÇG de, FETÖ de ABD’ye çalışıyor. PKK, PYD, DAEŞ ve DHKP-C de öyle.
Büyük oyun deşifre oldu. Paniğe kapıldılar. Artık bir karar verecekler.
Türkiye’yi Suriye ve Irak’tan uzak tutmaya çalışıyorlardı. Biz artık Musul’da, Haleb’de, Telafer’de, Kerkük’de, Rakka’da her yerdeyiz..
Arap aşiretleri topraklarının Şii-Sünni, Arap Kürt savaşı sonrası emperyalizmin işgaline uğramasını istemiyor. Esad da artık, Türkiye’siz bir “Ortadoğu”nun kendilerine yar olmayacağını gördü. Türkiye’siz ve Türkiye’ye rağmen bir çözüm yok.. Bunu görmek istemeyen tek İran kaldı bölgede..
Türkiye tek başına güvenli bölge de oluşturdu, DAEŞ’i de ortadan kaldırıyor. PKK, PYD ve uzantılarını da temizliyor.. Sünni-Şii çatışmasına karşı en sağlam duruş da Ankara’dan geliyor. İran tehlikeli bir oyun oynuyor, ama artık bu siyaset İran’ın içinde de tartışılmaya başladı.
İran DAEŞ’i bahane ederek DAEŞ’in Şii versiyonu gibi Haşdi Şabi gibi yapılanmalara gidiyor. Yemen’deki Husi hareketi de aslında Şii bir DAEŞ benzeri yapılanma değil mi idi. Husi’ler kuluçka dönemini Almanya’da tamamlamadı mı? Nasıl DAEŞ el Kaide’den damıtıldı ise, Husi hareketi de Lübnan Hizbullah’ından damıtılmadı mı?
Batının elinin altında Marksist örgütler de var, Selefi Sufi, Radikal İslamcı, Şii, Sünni örgütler de var.. Tabii liberal, demokrat, milliyetçi örgütler de var. Vehhabiliğin Afrika, Balkanlar, Kafkasya, Asya’ya yayılmasında ABD’nin rolü yok mu? Ya da İran’daki “Halkın Mücahidleri”nin arkasında kim vardı! İranlı liberallerı kim fonluyor, İran LBGT’sini, İran Çağdaş Yaşam’cılarını kim destekliyor.. FETÖ üzerinde Paralel bir Sünni hareketi örgütleyenler paralel bir Şia’yı unuttuklarını mı sanıyorsunuz.. Ajandalarında “Amerikano bir mehdi” de var bu adamların.
Batılılar için zaman daralıyor. Şimdi sırada Hollanda seçimleri var. Avrupa’da demokratlar ve liberaller geriliyor, faşizm yükseliyor. Gelen günlerin geçen günleri aratmasından korkuyorlar. Kim gelirse gelsin, sonuç değişmeyecek gibi..
FETÖ ile birlikte kendi senaryoları çöktü. Bundan sonraki yol haritası konusunda hemfikir değiller. Bundan sonra her şey olabilir. Bu süreçte İsrail’i düşünecek halleri yok. Hele bölgedeki işbirlikçi rejimlere ayıracak zamanları yok. ABD seçimlerinden sonra ne olacak belli değil. AB’nin geleceği de. Tarihin kavşak noktalarından birindeyiz. Gerçek olan bir şey varsa, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Görelim Mevlam neyler. Yaşayacak ve göreceğiz.
Herkesin bir planı var, Allah’ın ise bir hükmü. Galib olacak olan O’dur, O’nun hükmüdür.
Selâm ve dua ile.
yeniakit