Derin Gerçekler
BOR madenlerinin %75 Türkiye’de. (Geri kalanı Bombay ve Kalifornia’da, kalite düşük, yerin çok altında ve rezerv sınırlı. Türkiye dünyanın ihtiyacını tek başına asırlarca karşılayabilir. Yüzeyde, kalite ve rezerv zengin)
ETİ BANK'ın asıl değeri ASIL DEĞERİ 9 (DOKUZ) Trilyon dolar. AMA diyorlar ki, (Allah korusun) ABD sadece 40 KIRK MiLYON DOLAR’a (İnşallah doğru değildir) kapatacakmış. Bu rakam bırakın bu işin değerini, satış komisyonu bile etmez.
İngilizler yıllar önce suyun başını tutmuş. Siz CHP’nin içinden çıkartılan DP sizi CHP’den kurtaracak diye düşünürken, DP Arapça ezan yasağını kaldırırken öte yandan başka işlerle uğraşıyordu. Partiye para lazımdı, o da İngilizlerde vardı. BORAKS 2.dünya savaşı sonrası süreçte NATO / COCOM tarafından stratejik maden ilan edilecektir.
BORAK aslından yüz’den fazla türevi alınır. Ama bizimkiler bu madeni topraktan ibaret bir şey gibi görmüşler.. Mesela deterjanda yapabilirsiniz. Çevreye zararı yok, ama bir çok kimse bilmez, kullanmaz.
İngilizler 2. Abdülhamid döneminden beri Boraksı takip ediyor. 2. Dünya savaşından sonra NATO’ya girişimizle birlikte bu kon u gündeme geldi. Borax Consolidated. Limited’in Türkiye temsilcisi DP Milletvekili “Batıya kalkan tren” kitabının yazarı SITKI YIRCALI idi. KİMSAN ve ATABAY’ın o yıllarda iki Boraks rafinerisi vardı. DİSK Boraksın millileştirilmesi kampanyası başlattı. 1968 kuşağını De Gaulle Doların karşılığı altınların verilmesini isteyince CIA Fransa’da solcuları kışkırtarak De Gaulle’ye karşı kampanya başlattılar.. Aynı şekilde İngilizler solcuları “Boraks Özel sektöre peşkeş çekiliyor” diye kışkırttılar. Bunlar sağı-solu herkesi kullanmayı çok iyi biliyorlar. “Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir”. Aramıza “ıslah edici” gibi görünerek, kulağa hoş gelen içi boş sözlerle bizi hep kandırdılar ve bozgunculuk yaptılar. Bunu yaparken de hep içimizden birilerini kendi yanlarına aldılar. Dindarlara saldıracaklarsa Laiklik bayrağını açtılar, irtica yaygarası yaptılar, solculara saldıracaklarsa, dinsizlere karşı milliyetçilik bayrağı açtılar, dini sloganlarla halkı galeyana getirdiler.
Yıllarca bizi böyle oyaladılar. Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet ürettiler. Hala “Şark cephesinde yeni bir durum yok”.. Daha dün, FETÖ’yü örgütleyenler BÇG’yi de örgütleyip ülkeyi bu günlere getirmediler mi?
O zaman Atabay ve Kimsan’ın Boraks üretim tesisleri kapatıldı, yetki ETİBANK’a verildi. ETİBANK Boraks rafinerisini kendi kurmadı (Oysa KİMSAN ve ATABAY yerli imkanlarla bunu kendileri yapmışlardı). Ya da ABD ve Hindistan’dan da teknoloji ve danışmanlık almadılar. FOSFAT zenginleştirme fabrikası kuran bir İspanyol şirketine verdiler bu işi. ETİBANK’ın üretim maliyeti dünya fiyatlarının üstündeydi. Hatta ETİBANK’ın toplam geliri, BOR işletmesinin zararını bile karşılayacak durumda değildi. Biz bu gün hala BOR deterjanını bile yapıp satamıyoruz.
Boraksla ilgili kirli pazarlıklar geliyor kulağıma. ABD ve İngiltere, bu işi Ruslara ve Çine kaptırmak istemiyor. Zaten onlarla bu işi yapmaya NATO engel. Bizimkiler, istihdam olacak, gelir vergisi, ihracattan alınacak pay filan, ona razılar. Birileri anlaşılan bu satışa ikna edilmiş.
Sosyal mediada bir mesaj dolaşıyor: “…Yazıklar olsun kaptırana, bu satış karşısında susup seyredene” diye başlayan bir çağrı yapılıyor. ETİBANK’ın özelleştirilmesi ya da varlık fonu üzerinden satışı gündemdeymiş. Bu iddiaya göre alıcısı ABD imiş. 40 milyon $ gibi bir rakamdan söz ediliyor. Bu ETİBANK’ın değeri olamaz, belki komisyonudur. “Adrese teslim bir satışından söz ediliyor. Bu işin içinde mutlaka bir BEYAZ TÜRK ve YEŞİL SERMAYE’den biri olmalı. Muhakkak arkasında da nefesi kuvvetli bir cemaatin olması sürpriz olmaz..
Hiçbir şey yapılmıyor değil ama, yapılan, yapılması gerekenin yüzde biri bile değil. Dışarıdan para bulacağız diye yaptığımız çalışmanın %10 bu iş için yapılsa çok daha akıllıca bir iş yapılmış olurdu.
Biz NATO’dan ayrılamayacağımıza. (!?) göre ve Nasıl olsa bize de işlettirmeyeceklerse, bari onlara satalım, işletmesinden de kar alırız, istihdam oluştururuz gibi bir mantıkla bu konuda birilerini iknaya çalışmaları mümkün. Yani minareyi çalacak olan mutlaka kılıfını da hazırlamış olmalı.
Bu konuyu Meclise taşıyacak bir parti yok mu? Biz zenginlik içinde yoksulluk yaşayan bir halkız. Ne Hidrojen Sülfürümüzü kullanabiliriz, ne Boraksımızı.
Borla çalışan araba üretildi, maliyeti 200 TL olan 1 kg BOR ile binlerce km. yol yapabiliyormuş. (1100 kg. oto sabit 100 km süratle giderse). Karbon ayak izi, çevre kirliliği de yok. Sahi TOGG niye Borla çalışan motor yapmıyor da, daha şimdiden tartışmalı bir teknolojiye yatırım yapıyoruz. Niye Hidrojen motoru üretmiyoruz. Bizim Borkasımız, Bütün Arap ülkelerinin petrolünden daha değerli ve daha zengin ve çevreci. Bu demek oluyor ki Petrole son. Tam tersine Batılı ülkeler bor işletmeciliğinin kansere yol açtığını iddia ederek BOR madeninden soğutma çabası içindeler. Oysa bu mucize maden kanser tedavisinde de kullanılmaktadır. Türkiye kıskaçta. Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı.
Bor havzasında zengin Zelolit de var. “Zeolitler kristal yapıda hidrasyona uğramış aluminyum silikatlardır. Milyonlarca yıl önce, volkanların patlaması ile ortaya çıkan kül ve lavların, göl veya deniz suları ile kimyasal reaksiyona girmesi sonucu oluşmuşlardır. Zeolitlerin oluşumu sırasındaki sıcaklık - jeolojik konum - su/kül oranı gibi değişiklikler, onların kompozisyonlarına benzersiz özellikler katar. Farklı kompozisyonlara sahip 42 zeolit türü vardır. Klinoptilolit, endüstriyel boyutta en çok kullanılan ve en fazla ticari öneme sahip türüdür. Manisa / Gördes havzasında bulunan Klinoptilolit %95 saflık oranına sahiptir.
Tarım’da toprak düzenleyici, su tutucu, havalandırıcı, Peyzaj ve bahçe düzenlemesi Hayvancılık’ta yem katkı maddesi, hayvan altlığı, Arıtma’da mekanik ve kimyasal filtreleme, Havuz ve spa filtre malzemesi, Akvaryum malzemesi, Kedi kumu, İnşaat sektöründe, çimento, asfalt, Temizlik malzemeleri, Tekstil sektörü, Sebze ve meyvelerin taşınması ve depolanması, Kağıt sektörü, Enerji, Sağlık’da toksin bağlayıcı, pudra, Su ürünü yetiştiriciliği, Kimya’da katalizör olarak da kullanılır, Akvaryum filtrasyonda kullanılır ve daha bir çok alanda.
Yağ, un ve şeker var, ama helva yapıp yemeyi beceremiyoruz, Sunta için ağaç yongası, kağıt için selülöz ithal ediyoruz, ama dört ayda çözülecek bir sorunu 40 yılda çözemiyoruz. Bir deli bir kuyuya bir keneviri taşa bağlayıp atmış, 40 akıllı, 40 yılda bu Keneviri kuyudan çekip çıkaramıyoruz. Ürünün bağırsak hareketlerini düzenlediğini ve toksinlerden arındırdığını belirtmektedir. Ancak, bazı kullanıcılar kabızlık yapabileceğini ve demir gibi mineralleri bloke edebileceğini belirtmiştir.
Zeolit sterilize edildikten sonra mikronize toz halinde içilebilir. Barsak florasını düzenler ve sindirim sistemindeki olumsuzlukları gidermede etkilidir. Zeolit bağırsak sağlığı için faydalıdır. Aynı zamanda bağırsakta detoks yapar. Zararlı toksinleri ve ağır metalleri temizlemesi kilo vermede etkilidir. Kilo vermeyle ilgili problemler, vücuttan toksinlerin atılmasında yardımcı olabilir.
Zeolit taşlarının bir kasenin içine koyup odanızın köşelerine koyun. Özellikle yatak odalarına, TV, bilgisayar, tablet, gibi yoğun elektronik aletlerin kullanıldığı yerlere yerleştiriniz. RF kirliliği azaltıcı etkisini göreceksiniz.
1071, 30 Ağustos 1922 ile övünmeye devam. Hasan Tahsin kimdi? Osman Nevres İzmir’de “ilk kurşunu sıkan kişi mi idi. Yok canım ilk kurşun. Dörtyol’da Fransızlara sıkılmıştı. Siz bana, Yunanı denize dökme hikayesini anlatmayı bırakın da KAŞ açıklarındaki MEİS’i nasıl Yunan’a terk ettiniz onu anlatın. Göz ile Kaş arasındaki kocaman adayı Yunana kim, nasıl ve niçin verdi! Birileri rakıyı içince anlıyor Yunan’la kardeş olduğunu! Venezilos ve Makarios kardeşimiz oluyor(!?) yani!
Bakın Karadeniz’in yüzeyden 50-100 metre altına kadar yükselen dev bir Hidrojen sülfür rezervi var. Sülfürü Bor’la sentezleyerek tarım gübresine dönüştürebilirsiniz. Eğer Karadeniz’deki bu imkan kullanılmazsa, seviyesi daha da yükselirse, Karadeniz ülkeleri için ölümcül sonuçları olabilir.
İmtiyazlı bir geri kalmışlığımız ülke genelinde siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri, şahsi çıkarlarını finans kapitalin çıkarları ile tevhid etmiş bir kısım imtiyazlı, VI ve CIP aydını, politikacısı, bürokratı, STK’sı Mediası, iş adamı ile kollektif bir ihanet şebekesinin suç ortaklığının sonucu tek parti dönemi, darbeler dönemi derken NATO’nun ucuz askeri olduk, AB’’nin ucuz işgücü olmayı kabul ettik, 3 çeyrek asırdır kapılarında bekliyoruz. Dışişleri bakanımız Perşembe günü Brüksel’de idi. Konuşacakları çok konu vardı. Ama sonuçta bir açıklama da olmadığına göre, her iki taraf içinde tatmin edici bir sonucu olmadı bu buluşmanın. Neyse, bugünlükte bu kadar.
Selam ve dua ile.