Allah insanı başıboş bırakmamış, kitabında verdiği ölçütlerle yaşamını şekillendirmesini istemiştir. Bunu gerçekleştirebilmek için yapılacak tek şey, temel zihni ihtiyacı karşılayacak eylem, yani okumaktır. İlk inen ayetlere dikkat edersek, iki kere “Oku” emri geçmekte, bunların ‘biri kendin için oku’ anlamı taşırken, diğeri ‘insanlara oku’ manasını ihtiva etmektedir.
Zihni ihtiyacın diğer boyutu ise insanın dünya ve ahiretinin faydasına olacak ve sırat-ı müstakim üzere olmasına yardımcı olacak doğru bilgiyi, ilmi, kültürü bireye vermektir. Bunun en iyi örneğini Osmanlı döneminde halkın zihni ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş medreselerde görebiliriz. Zira altın çağını yaşadığı dönemde medreselerde, manevi âlemin inşasına dair terbiyenin yanında insanın yapısını inceleyen bilimlerden, matematiğin ayrıntılı konularına kadar görünen âlemle ilgili içeriğin bulunması da bu sebepten, yani zihinsel ihtiyaçları karşılayabilmek içindi. Peygamberimiz (sav) döneminde Mescid-i Nebi’de vaaz ve hutbelerle yapılmak istenen de bundan başka bir şey değildi.
Sadece müspet ilimleri devreye koyup, manevi olarak toplumun ihtiyaçları giderilmezse toplum, Allah kaynaklı gıdalarla beslenemiyor demektir. Zira Kur’an-ı Kerim tilaveti, ruhu manevi gıdalarla beslemenin tek yoludur. Beşerin sözünden bile etkilenen insan, niçin yaratıcısının sözlerinden etkilenip de yaşamını şekillendiremesin? Kur’an ve sünnet dışındaki kaynaklardan beslenen zihinlerin ortaya çıkardığı sistem de materyalizmden öteye geçememiştir. Bu sistem içinde zihnî ihtiyaçlarını karşılayan fertler ise insanlıktan uzaklaşıyor ve netice olarak hem kendisine hem de içinde yaşadığı topluma zarar vermeye başlıyorlar.
Bugün manevi dünyamızı disipline edememe ve kulluk konusunda yaşadığımız sıkıntıların temelinde yatan işte bu problem, yani ihtiyaçlarımızı Kur’an ve sünnet dışındaki adreslerden karşılamaya çalışmamızdır. Bugün borsadan gelecek bir habere verdiği dikkati, Allah’ın ayetlerine veremeyen ve dolayısıyla zihni ihtiyaçlarını ayet-i kerimelerden karşılayamayan bir insanın Rabbi ile olan ilişkisi, istenilen seviyeye ulaşamamış demektir. Zira bu iletişimde bizden istenen Kur’an-ı Kerim’i güzel yerlerde muhafaza etmek değil, Kur’an’ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Kur’an’a gerçek hürmeti göstermektir. Yani Kur’an, bizzat bizlerin zihinsel ihtiyacını karşılamazsa oluşacak boşluğu, hiçbir kültürel faaliyet dolduramayacaktır. Bunun neticesinde de zihinsel ihtiyaçları karşılanamayan toplum saldırgan, insanlık dışı şeyleri yapmaktan zevk alan bireyler yetiştirecektir.
Hikmet ehli, Allah’ın insana bir ağız iki kulak bahşetmesinin altını çizerken tam da bu noktaya, yani insanın çok dinleyip, çok okuyup az konuşması, konuştuğu zaman da hayrı ve doğruyu konuşmasına, dil kirliliğinden uzak durması gerekliliğine dikkat çekmek istemiştir. Dilin bir harbi başlatıp, sonlandırabilme özelliğine inanan bir medeniyete sahip olan toplumumuzun en çok dikkat etmesi gereken hususlardan biri de budur.
Temel zihni ihtiyaçları karşılamak için uygulamamız gereken şeyler hususunda sahabenin neler yaptığına baktığımız zaman hepsinin, miktarı değişse de sürekliliği değişmeyen, muhakkak günlük okudukları Kur’an virtlerinin olduğunu görmekteyiz. Bizler de güç yetirebildiğimiz kadar en azından belirlediğimiz birtakım sureleri kendimize virt edinmeli, özellikle sürekli metnini okuduğumuz surelerin manasını ve içeriğini de öğrenmeye çalışmalıyız. Zaten Kur’an-ı Kerim’i okurken, Rabbimizin bize nasıl hitap edeceği ve bizden neler isteyeceğini öğrenme kaygısı taşıyarak okursak, zihni ihtiyacımızı karşılamak için en büyük adımı atmış ve Kur’an’dan istifade edebilmek için ön şartı da gerçekleştirmiş oluruz. Bu şekilde Kur’an okuyan ve Rabbiyle irtibat kuran bir kul “Şüphesiz Allah mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir” (Ankebut, 69), “Bilin ki Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 123) ayetlerinin kapsamına girmiş olacaktır.
Cevabı içinde bir soru ile mesajımı bitirirken hepinizi Allah’a emanet ediyorum: “Söyleyin şimdi, içinizden birinin çarşıya, pazara çıkıp, çalışarak, koşturarak yorgun olarak evine döndüğünde, rahat bir şekilde oturup Allah’ın kitabından üç ayeti öğrenmesine engel olan sebep nedir?”(Darimî)
yeniakit