Seyfuşşeytan El-Kaddafi
Kaddafi'nin halkını öldürmek için kullandığı paralı askerlerin bazılarının ellerinde İsrail yapımı silahlar vardı.
Baba Kaddafi'den ve büyüklük hastalığından bahsetmeyeceğim. Kendinden önceki Zeynelabidin ve Mübarek'i ölümüne savunmasından, saçmalıklarından ve dengesizliklerinden, Libya halkının parasını değersiz işlerde boşa götürmesinden, Arap birliğinden Afrika birliğine asılsız davalar arasında gezinmesinden, daha sonra Avrupa'ya ve Amerika Birleşik Devletleri'ne açılmasından, Libya'nın tüm nükleer ve kimyasal gücünü onlara teslim etmesinden, ayrıca iktidarda kalması karşılığı Libya'nın ekonomik gücünü Batılı şirketlere teslim etmesinden ve "Seyfulislam" adını verdiği oğluna yönetimi miras bırakma işini kolaylaştırmasından da bahsetmeyeceğim.
Kaddafi'nin bu oğlu yaklaşık on yıl önce ön plana çıkmaya başladı. Oğul Kaddafi, kendini Libya'nın ve Libyalıların kurtarıcısı gibi takdim etti. Kendisini özgürlükleri getirecek ve uluslararası ablukayı kıracak, ekonomik krizleri çözecek, yolsuzlukla ve yolsuzluk yapanlarla mücadele edecek ve "çürümüş" orduyu eleştirebilen kişi olarak gösterdi. Bütün bunlara ek olarak içerideki ve dışarıdaki muhalefet ile diyalog kanalları açtı. Kaddafi Hayır Kurumu aracılığıyla siyaset, ekonomi ve istihbaratla ilgili roller oynadı. Daha da ötesi, Siyonist işgal devletiyle iletişim kanalları açtı. Taraflar arasındaki ilişkilerin hangi noktaya ulaştığını önümüzdeki günler ortaya çıkaracak. Medya kaynaklarına göre, Kaddafi'nin halkını öldürmek için kullandığı paralı askerlerin bazılarının ellerinde İsrail yapımı silahlar vardı.
Baba Kaddafi, Libyalıları mülkiyeti babadan oğula geçen koyun sürüsü görerek oğlunu "ikinci cumhuriyet"in öncüsü gibi sundu. Diğer çocukları da ekonomi ve güvenlik kurumlarına hakimdi. Bu güvenlik birimlerinde Afrikalılardan, eski Yugoslavya'dan kaçan Sırplardan, İtalyan mafyasından ve uluslararası güvenlik şirketlerinden paralı askerler var ve hepsi de Libya kentlerinde cinayet işleyip terör estiriyorlar.
"Seyfulislam"ın bu şekilde tanıtılması, mevcut Libya devriminden önce Libyalıların ve Arapların birçoğunu yanıltmıştı. Fakat oğul Kaddafi, son konuşmasıyla gerçek yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Libya halkına yaptığı konuşmada yönetime ne pahasına olursa olsun sahip olmak isteyen tamahkâr ve dik başlı bir kişilik ön plana çıktı. Halka tepeden bakan ve onları köle gibi gören bir kişilik. Sözleri, beden dili ve bakışları kin ve kibir doluydu. Libya halkını soykırım ile ülkelerini yakıp-yıkmakla, son kişiye, kanının son damlasına ve son kurşuna kadar savaşmakla tehdit etti. Bu uğurda ilk cahiliyeden ve devlet öncesi dönemlerden ne kadar kabile terimleri varsa hepsini kullandı. Devrimden önce ortaya attığı görüşlere tamamen ters düşmüştü. Bunun da ötesine geçerek ima yoluyla ve açıkça sömürgeciliğin Libya'ya geri dönmesini istedi. Batılı güçlerin Libya'ya gönderilmesi çağrısının aynı bağlamda olduğuna inanıyorum. Oğul Kaddafi, Libya halkını iki seçenek arasında bırakıyor: Ya Kaddafi ailesine kölelik ya da sömürgecilere kölelik.
Kaddafi topyekûn savaş, soykırım ve örgütlü yağmalama ile halkına karşı kılıcını çekti. Savaş uçaklarıyla, helikopterlerle, tanklarla ve uçaksavarlarla halkı bombaladı. Farklı ülkelerden gelen paralı askerler eliyle toplu katliamlar yaptı. Fakat Libya halkı ayağa kalktı ve devrimin liderlerinin de açıkladığı gibi asla geri adım atmayacak. Artık bardak taştı ve daha fazla sabretmeye mecal yok. Bu nedenle, kanlı Babu'l-Aziziyye cumhuriyetini devirmek için, halkı bombalayan ve sokak ortasında öldüren paralı askerleri yok etmek için Trablus'a doğru akın başladı.
Libya halkı o canilerle mücadelesinde yalnız bırakılmamalı. Mısır ve Cezayir orduları, halkı öldüren o uçakları yok etme ve Babu'l-Aziziyye cumhuriyetini yarım saatte yıkma gücüne sahipler. Bu insani, milli ve dini görevi geciktirmek için hiçbir özür kabul edilemez. Seyfuşşeytan El-Kaddafi'nin Libya halkını kana boğduktan sonra müjdelediği "ikinci cumhuriyet"i başlamadan bitirmeleri gerekir.
Anlaşılan o ki, Seyfuşşeytan El-Kaddafi ümitsiz bir halde hareket ediyor. Libya halkı ona ve eli kanlı ailesine "hayır" dedikten sonra katliamlar işliyor. Ayrıca kendisinin ve babasının Mübarek veya Bin Ali olmadığını, her ikisinden de daha cani ve daha eli kanlı olduklarını pratikte gösterdi. Çünkü münafık Batı'nın kendisine ve babasına desteği ile cezadan kurtulacağına inanıyor. Fakat Allah'ın kaza ve kaderini, tarihin hareketini kimse engelleyemez. Vakit geldi. Son anlarında daha çok kibirlenip daha şiddetle kan dökse de bir gerçeği görülmemiş bir şekilde ispat etti. İsminin kendisinden uzak olduğunu gösterdi. O, İslam'ın kılıcı değil şeytanın kılıcıydı.
Fiem
Salah Hamide