Şeyh Hammud'dan Suriye Açıklaması
Lübnan'ın önde gelen alimlerinden Sayda Kudüs Camii hatibi Şeyh Mahir Hammud'un Suriye ile ilgili hutbeleri...
Şeyh Hammud'un Suriye Hutbesi
Ümit ederiz ki Suriye'deki bu kanlı sayfa bir daha açılmamak üzere kapanır. Ne yazık ki bu sayfa hem uzun hem de üzücü. Bu hususta üzerinde durmamız gereken iki konu var : Suriye'de akan kanın, yıkımın ve tahribatın sorumlusu kim? Rejimin hataları, zulmü ve itimat ettiği güvenlik çözümü mü yoksa çok iyi bir şekilde eğitilmiş silahlı ve komşu ülkelerden lojistik ve mali destekle donatılmış olan muhalefet mi ?
Maalesef doyurucu bir cevap alınana kadar bu soru uzun bir süre daha sorulmaya devam edecek. Eğer rejimi ve rejimin organlarını, yaptığı ağır hatalardan ve abartılı bir şekildeki süistimallerinden temize çıkarmıyorsak, eğer insanların dediği gibi sonu görünmeyen bir tünele girdiysek, istiflenmiş birçok silahın varlığından haberdarsak ve silahlı grupların gücünü ispat edercesine bu kadar uzun süren bir çatışma ortamına tanıklık ediyorsak ve Suriye rejiminin itimat ettiği mantıkla artık şimdi daha da ikna olmuş bir durumda olduğunu görüyorsak o halde herkes gibi bizim de bu soruyu sorma hakkımız var. Ayrıca yaklaşık bir yıl önce başlayan barışcıl intifadaya karşı Suriye rejiminin şiddet kullanması sebebiyle silahların ve silahlı grupların eşit şartlara sahip olmaması ve komplo teorilerini doğrular nitelikte bu grupların sınırsız bir destek almasının yanı sıra uzun bir süreden beri devam eden hazırlıklar vardı. Belki de bu sebeplerin hepsi bir araya toplandı. Uzun bir süreden beri rejimin tertip ettiği askeri operasyonlar devam etmekteydi.
Şimdi rejim, hem muhalif gruplara hem de kendisini eleştiren kesime inandırıcı bir dille şunu söyleyebilir: "Kim bizden siyasi bir çözüm istiyorsa, buyur ve bize karşı yapılan askeri hazırlıklara bir bak diyeceğiz. Bu kadar askeri hazırlıklar yapılırken istenilen siyasi çözüm acaba amacına ulaşır mı ? Buna ilave olarak birçok sırlarla dolu muamma gibi görünen Fransız askeri uzmanların konusu da aynı şekilde. Dahası Prens Hamad bin Casim'in, Arap Birliği ( veya İbrani Birliği ) ve diğer tarafların Suriye için hiçbir iyilik istemediklerini teyit edercesine muhalefete silahlanmaları için çağrı yapmaktadırlar. Şu bilinmelidir ki çözüm kesinlikle silahla ve silahlı gruplarla mümkün değildir.
Son olarak Amerika'nın bu hususta yaptığı açıklama bir hayli komik ve haline acınacak nitelikte bir açıklama. Eğer Amerika muhalif gruplara destek verirse, El-kaide örgütü ve diğer benzeri terör gruplarına destek vermiş olacaktır şeklinde bir açıklamaydı bu. Amerika gerçekten ne yaptığını bilmiyor mu yoksa Amerikan istihbaratı Suriye muhalefetinde bu tür unsurları keşfetmekten aciz mi yoksa başka sebepler mi var ? Kime gülelim ?
Cevap : Amerika, Suriye'de kan akmasını, yıkımın ve tahribatın devam etmesini istiyor. Amerika, Suriye rejiminin halkına zulmetmesini istiyor. Amerika, Suriye halkının rejimden iyice nefret etmesini istiyor. Kısacası, kan akmaya devam etse bile, yıkım ve tahribat sürse bile Suriye'nin iyice güçsüzleşmesini ve Amerikan siyasetine boyun eğmesini istiyor. Bunun haricinde yapılan her türlü hesabın Amerika için hiçbir değeri yok.
Ey ulusalcılar, ey devrimciler, ey mezhep tassupçuluğu sarhoşluğundaki gafiller, sığ görüşlüler ve siyasetten anlamayan güruh! İşte Amerika bu!
Ne kadar acı ki rejimle diyolağa karşı çıkanlar, kendileri ve taraftarları Lübnan'da en büyük mücrimlerle beraber masaya oturdular. Hatta insanları anlaşmaya ve barış yapmaya çağırmak için vaiz kürsüsüne çıktılar.
Şuanda istenilen tüm boyutlarıyla beraber ve istenilen bir vakitte siyasi çözümü kabul etmek ve tam bir ciddiyetle işbirliği içine girmek. Tek çıkış yolu bu! Eğer bu yol tercih edilmezse ve güvenlik tesis edilmezse her türlü olay kapıda! Kaynağı ve planlayıcısı bilinmeyen bomba yüklü araçların patlatılması ve bombalama olayları yegane korkumuz. Hemen El-Kaide ve benzeri örgütleri parmakla işaret edecekler. Kim bilir belki de bu olayların faili Amerikalılar veya İsraillliler veya da onların dostları...
Güç ve kuvvet ancak Allah'tandır..."
Şeyh Mahir Hammud'un 16 Rabi-us Sani 1433, 9 Mart 2012 tarihli hutbesi
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Suriye'de yaşanan olaylarda, Amerika ve Batı müdahelesinin ne kadar etkili olduğunu her geçen gün kanıtlayan olayların meydana gelmesine ve Suriye üzerinde tertiplenen komplonun ne kadar büyük bir komplo olduğu gün geçtikçe daha da belirginleşmesine rağmen, muhâlif güçlerin kullandığı dil aynı, hiçbir değişiklik yok! Bu tavır, krizin daha da kötüleşmesine ve yaşanan bu sancılı dönemin uzamasına sebep olmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.
Suriye'deki ABD Büyükelçisi, sessizce Lübnan'a sokulan "Özgür Suriye Ordusu" diye isimlendirilen unsurların teslim edilmesini açık bir şekilde talep ediyor. Hatta utanmadan sıkılmadan onların korunmasını istiyor. Tabi daha sonra yapılan tekzip açıklamaları, bu haberin gerçekliğine gölge düşürmeye güç yetiremiyor. Sonra görüyoruz ki Suriye'deki insan haklarına, demokrasiye ve benzeri kavramlara karşı tüm dünya olağanüstü bir ihtimam gösteriyor. Eğer mevzu, gösterileri durdurup göstericileri dizginlemek ve güvenlik teşkilatları kovuşturmalarıyla vatandaşlara uygulanan gerçek zulüm ise o halde bu söylenilenlere inanabiliriz. Ancak eğer "Özgür Ordu" diye isimlendirilen grubun silahlandırılması gerektiği yönündeki açıklamaları işitiyorsak o halde konu bambaşka bir mecraya sürüklenir. Bu orduya destek verilmesi ve silahlandırılması tek bir şey demektir, o da; "Bir yerden başka bir yere ve bir şehirden başka bir şehre sonu olmayan bir iç savaşa benzeyen tarzda savaşın uzayıp gitmesidir." Nerde insana verilen değer, nerde insan hakları, nerde demokrasi getirme çabaları? Ne sanıyorlar? (Kimi kandırıyorlar)
Bizi eleştirenlere ve eleştirilerinde mubalağa yapanlara diyoruz ki; " Biz, ne rejimi müdafaa ediyoruz ne de işlediği hataları ve suçları örtmeye çalışıyoruz. Ancak siz, şuanki durumdan kat kat daha kötü bir şekilde yıkıp yerle bir edecek ve kan dökecek olan yabancının ülkemize ayak basması için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bu çabanız, bölünme ihtimaline ilave olarak resmen ülkemizin kaderini batının kararına ipotek etmektir. Libya'da neler oluyor görmüyor musunuz? Libya'daki devrim, Libyalıların dertlerini ve sorunlarını bitirdi mi yoksa var olmayan birçok sorunu mu doğurdu? "Yabancı müdahale, hastalığın kendisinden daha çok kıyıma neden olacak bir ilaçtır." şeklinde açıklama yapan ilk uluslararası ve batılı sorumlu Kofi Annan, bu durumu iyi bir şekilde dile getirmiştir. Bu, uluslarası sorumlunun dile getirdiği ve birçok yapmacık "İslamcı" kesimin keşfedemediği acı bir hakikattan başka birşey değildir. Bu gerçeği idrak etseler bile gerekeni yapmayacaklardır. Çünkü taassupçu tavırlarının şiddeti onları bu apâşikâr hakikat karşısında kör etmiş.
Onlara diyoruz ki: " Biz ülkemiz üzerinde dönen komplonun ve hedeflerinin ne kadar büyük olduğunu görüyoruz ve idrak ediyoruz. Ancak siz kafalarınızı kuma gömüyorsunuz. Biz her ne kadar onlarla aynı kulvarda olmasak da eleştirdiğimiz kişilerin iyi yanlarını görüyoruz. Ancak siz düşmanda zerre kadar bile bir hayır ve olumlu yön görmüyorsunuz. Biz, tüm sahneyi görüyoruz ancak siz sahnenin sadece görmek sitediğiniz kısmını görüyorsunuz. Biz son olarak insanları hak ve doğrulukla değerlendiriyoruz, aksine hak ve doğruluk anlayışını insanlara göre değerlendirmiyoruz. Biz peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in "Hikmet, inanmış mümin bir insanın yitik malıdır. Her nerede olursa olsun alır." hadisini görüyoruz ve idrak ediyoruz. Hikmetin nereden çıktığı mümin için önemli değildir. Çünkü mümin, bu hikmete en çok layık olandır. Ancak siz ne hikmeti görebiliyorsunuz ne de gördüğünüz halde düşmandan geldiği için kabul ediyorsunuz.
Dahası müslümanların düşmanlarına karşı zafer kazanmaları için sadece müslüman olmaları yetmez. Niyetleri bozulduğunda, İslam'a teslimiyetlerinde bir kayma olduğunda ve Allah (c.c.)'ın emrettiği zafer şartlarına uymadıklarında müslümanlar birden fazla yenilgiye uğramışlardır. Peki, bazı sözde İslamcıların, Amerika'yı, Fransa'yı hatta arkalarında İsrail olan Samir Caca gibi kişileri kendilerine halef olarak seçmeyi düşündükleri bir ortamda bu zafer şartları nasıl sağlanabilir? Bu kişilerle hertürlü işbirliğine girmek isteyenler, maalesef Hasan Nasrallah'a gelince hiçbir ortak nokta bulamıyorlar!! Bunlar gibi sapkın ve sözde İslamcı kişilere "Allah'ım onları hidayete erdir. Gözlerinden örtüyü kaldır." diye dua edemeyiz. Hakikatte onlar Musa (a.s.)'ın "Musa dedi ki: 'Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler. ( Yunus 88 )" duasını hakediyorlar."
velfecr