Abdurrahman Dilipak
Şeytan!
Derin Gerçekler
Şeytan’ın bir çok adı var. Onu daha önce yazmıştım. Bugün size nefsimize taht kurup oturan her nefs sahibinin içinde olabilen Şeytandan söz edeceğim. Hani şu Lanet okuduğumuz, her fırsatta kınadığımız şeyden.
Besmele çekmeden önce “Euzu billahimineşşeytanirraciym / Taşlanmış Şeytandan Allaha sığınırım” deriz. Hz. Yusuf iftiraya uğradığında “ben nefsimi aklamam” diyor. Somut olgularla kendini savunuyor.
Peygamberler masum ama, onlar da tevbe istiğfar ederler.
Peygamberlerin hayatı bizim için sayısız misallerle doludur. Hz. Yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atıldı, köle pazarından satıldı, saraya alındı, bu kez iftiraya uğradı, cezaevine girdi, çıktı, 7 yıl bolluk oldu, yedi yıl da kıtlık. Hayatı 7’lerle doludur. Çocukluk 7 yıl, kölelik te öyle, sonra saray hayatı, 7 yılın sonunda 7 yıl cezaevi, oradan kurtuluyor, 7 yıl bolluk, sonra 7 yıl darlık. Böyle de oluyor. Hz. Süleyman gibi, bütün zamanların en zengin kişisi de olabiliyor, ama çocuğu olmuyor. Güçlü ordusu var ama savaşa gittiğinde düşmanların ya kaçıyor ya teslim oluyor. Babası Davud Aleyhisselam’ın ise ömrü savaşla geçiyor. Yakub as ın çilesi farklı, Eyyüb Aleyhisselam’ın hayatı farklı. Eyyüb Aleyhisselam’ın ömrünün yarısı o dönemde eşi benzeri olmayan bir zenginlik içinde geçti. Gün geldi, her şeyini kaybetti ve zamanın en yoksul kişisi oldu. O sabretti ve sonra Allah ona eski servetinin iki katını, çocuklarının da iki katını verdi.
Bizi m kişiliğimiz de, kaderimiz de parmak uçlarımız gibi farklıdır.
Allah bize öyle buyurdu; “Sizi mallarınız canlarınız sevdiklerinizle, kimi zaman artırarak , kimi zaman eksilterek imtihan edeceğim” dedi.
Hem değil mi ki, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şeri gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Hayır da Şer de Allah’ın iradesi içindedir. Eğer biz O’nun rızasına tabi olursak, Allah (cc) ya o şeyle bizi manen mükafatlandıracak, ya bizim elimizle birilerinin kirli oyunlarını gözler önüne serecek ve bizim ellerimizle onları cezalandıracaktır. İşin sonunda bu bizim için doğrudan ya da dolaylı olarak veya ahirette çok daha fazlası ile mir ikrama sebep olacaktır.
Başımıza gelen şey gelecekse gelecek. Eğer o şey kaderde varsa o olacak. Ancak biz kaderde olan olacaksa, benim oturup beklemem gerek diye bir akılsızlık yapmayacağız. Biz kaderiyece değiliz. Aklın muktezasın olan bir şeyi, esbaba tevessül babında, zamanında ve en iyi, en güzel şekilde yapmamız gerek. Daha doğrusu yapmaya çalışmamız gerek. Sonuç beklediğimiz gibi olsa da, olmasa da bu bizim görevimiz. Ancak her zaman bizim için her düşündüğümüz, beklediğimiz gibi olmayabilir ya da işimiz rast gider beklediğimizden daha iyi de olabilir. Ama yine de o sunucun bir sonraki iş ile ilgili sebep olduğu şey, mesela iktidar, servet, makam sahibi olmak, bu kez aleyhimize dönebilir. Tedbir takdire mani değildir. Tedbir bizim için farz olandır. Sonuç ne olursa olsun, üzerimize düşeni yapmamak sorumluluk gerektirir, üzerimize düşeni en iyi şekilde yapmış olsak bile sonuç bizim beklediğimiz gibi olmayabilir de..
Zengin ya da muktedir olmak, alim olmak, ilk nazarda güzel bir şey gibi gözükse de servet, makam, ilimle kibirlenmek bazan felakettir. Belam, Karun, firavun, Ebu Cehil buna örnek olarak hep aklımızda olmalı.
Dua ederken her şeyin rızaya uygun, helal ve mübah olanını istemeliyiz. Ve onu en güzel şekilde yapmalıyız. Sonuç unu ise Allaha havale etmeliyiz. Çünkü o bizi, ve o işin sonunu bizden daha iyi bilendir. Arzu, heva ve heveslerimiz, İns’in, cin’nin ve şeytanların hilesi olabilir. Şeytan kulağımıza fısıldar durur, Hannas vesvese verir..
Her zaman söylüyorum: Kader, rızık ve ecel değişmeyecek. Zaman ve Mekan’dan münezzeh olarak bunları yaratan Allah (cc) hadiseler karşısında bizim tepkilerimizi, çabalarımızı, ilişkilerimizi, niyetlerimizi, şahitliklerimizi ve bunlar karşısındaki tepkilerimizi bize gösteriyor. Sonucu tayin ve takdir edecek olan Allah’tır. Şunu içimize sindirelim, Ecelimizden önce ya da sonra ölmeyeceğiz. Bu sonucu doğuracak olan şeylerin sebeplerini de Allah, o şeyi yaratırken yarattı. Ecel, Allah’ın katında ertelenmiş ve gizlenen bir vakittir. Rızkımızdan az ya da çok yemeyeceğiz. Bu sadece benim için ya da insanlık için değil. Kara taş üzerinde, karanlık bir gecede, yavru kara karıncayı gören, onun ayak seslerini işiten ve acıktığını bilen Allah onun rızkını ona ulaştıracaktır. O Allah (cc) benim koruyucum, vekilim, Rabbim, ve yardımcımdır. Ve ben Onun kuluyum.
Şeytan, insana doğrudan fizik olarak etki edemez. İnsin Şeytanları bu konuda, Şeytanı kıskandıracak kadar mahirdir. Şeytan algı yöneticisidir. Onun için biz günde 40 kez Fatiha okurken “Bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, Hak’ta toplanmamızı nasip et diyoruz. Adil şahitlik sorumluluğumuzu engelleyen bütün algı yöneticileri bir çok yalan yanlış, malayani, ya da olduğundan farklı görmemizi sağladıkları konularda bizi bazı gerçekleri görmemizi engellerken, yalan yanlış şeyleri gerçek zannetmemizi sağlarlar. Bazı fitne-fesada sebep olan şeyleri aklınıza düşürür, heva, heves, arzularınızı hareke geçirir, korkutur, kışkırtır, kıskandırır. Bunun için İpnotizma, BioRezonans, LucidDream, Astral yolculuk, MetaVerse, biyokimyasal yöntemler kullanılabiliyor. MK Ultra gibi zihin kontrol sistemi ile insanları biyonik robota dönüşebiliyorlar.
Media ya da artırılmış sanal gerçeklik, DeepFake yöntemleri ile insanların algıları ile oynanabiliyor. Sihir, büyü, İllüzyon, Subliminal yöntemler zaten yıllardır uygulanıyor.
Şeytan kahramanları hain, hainleri kahraman göstermek gibi bir özelliğe de sahip. Propaganda yolu ile aslıda pazarlamacılar ve politikacılar, Lobiler, Stratejik ARGE kuruluşları, malum medianın yaptığı da böyle bir şey değil mi. Görevleri gerçeği olduğu gibi sunmak değil, ya makyaj yapacaklar, ya da olmayan bir şeyi var gibi gösterecekler, uçmayan şeyhi uçuracaklar, ötekileri ise alçaltacaklar. Birileri insan yüzünü makyajla nasıl dönüştürüyor biliyorsunuz, sosyal makyajla da kişiler, topluluklar, olaylar, olduğundan çok farklı gösterilebilir. Gösteriliyor da. Konkav/Konveks aynalarla cüceleri uzun uzunları cüce göstermek mümkün.
Bu anlamda yediklerimize, içtiklerimize dikkat edelim. Günümüzdeki moda akıların, trendlerin bir çoğu Şeytani bir aklın ürünü aslında.
Mesela kadınların çalışmasını bize nasıl aktardılar.
Buyurun size bir algı, kanaat oluşturmak için nasıl bir yalanı doğru imiş gibi insanlara sundular. Oysa onlar bize şer olan yanlış bir şeyi hayır gibi doğru gibi gösterdiler. Birileri bu işe göz boyamada derler. Modern Propaganda da aslında böyle bir şey. Bu şekilde algıları yöneterek insanları kendi inanış, tarih ve geleneklerine düşman yapılabiliyor. Hainleri kahraman, kahramanları hain göstermek böyle mümkün oluyor, savaşlarda da benzer yöntemler uygulanır. Hakikatin yerini zan alır. Sonuçta
Birilerinin gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor. Bütün bunlar aslında bir İllüzyon olabiliyor. Neye inanacağınızı şaşırıyor, agnostik olabiliyorsunuz.
Mesela, KADINLAR EMEK ARZINDA PİYASAYA SÜRÜLÜRKEN, BUNUN BİR ÖZGÜRLEŞME OLDUĞUNU SANIYORDU. Kapitalizm emek arzını artırarak emeğin maliyetini düşürdü, tüketimi artırdı ve nüfusun yarısını daha vergiye bağladı. Ve çocuklarınızı elinizden aldı! Kadın Dernekleri, Kadın hareketine destek verenler, İstanbul sözleşmesini savunanlar, Rockefeller sizi minnettardır. Öbür dünyada da birlikte olmak ister misiniz? BUYURUN OKUYUN: Rockefeller'ın yakını olan biri, Feminist hareketin örgütlenmesinin gerçek nedenlerine dair ender rastlanan bir bakış sunuyor: "Bunun bir nedeni, Kadın nüfusunu yani nüfusun yarısını daha önce vergilendirememiş olmamızdı. 2. nedeni ise, artık çocukları erken yaşta okula gönderebiliyoruz, çocuklara nasıl düşüneceklerini öğretebiliyoruz." Nefes alıp verdiğinize göre, TEVBE etmek için hala zamanınız var demektir.
Yarattıklarının algısını yöneten de Allah’tır. Şeytan ve aveneleri bir yandan fıtratı bozmaya, öte yandan Hak olanı batıl, şer olan hah gibi göstermeye çalışır. Hatta Şeytan insanları Allah’la bile aldatmaya çalışır.
Şeytan aslında o ilk isyan gününe hapsedilmiş bir mahluktur. Şeytan da Allah’ın iradesi içindedir. O hala o ilk anı yaşıyor. Ama o ilk an insanlık tarihi kadar uzan bir zamana yayıldı. Zaten insanlar da diriltildiklerinde, Cennet de bizim için tanımlanan zamana kıyasla, geçmiş zamanı 1 veya 1,5 gün gibi anlamayacaklar mı? Şeytan kendi boyutunda böyle bir hayat yaşıyor. Biz cinlerle aynı dünyada yaşıyoruz ama zaman ve mekan algılarımız çok farklı değil mi? Belkıs’ın tahtı ve İsra olayında da bunu görmüyor muyuz?
Algıları yönetme iddiasında bulunanlar aslında veresetüşşeytan bir iş yapmaktalar. Onlar överken de, söverken de aynı işi yapıyorlar. Aslında insanların akılları ve algıları oynayarak onların fıtratlarını bozuyorlar. Bunu yaparken icabında yalan söylüyor, iftira ediyor bazı gerçekleri gizlerken bazı kusurları görünmez yapabiliyorlar. Bunu bir pazarcı tezgahında yapsa ahlaksızlık yapmış olur. Politikacı yaparsa onun vebali elbette çok daha büyük olur. Ayet bize onlar hakkında ne diyordu: “Onlar ıslah edicileriz derler, fakat onlar bozguncuların ta kendileridir” Bu anlamda bütün troller eş zamanlı olarak Şeytanın elemanı olmuş olurlar, İnsin Şeytanları da onların vekil harcı olarak onları yönetir, ödüllendirir, Cehenneme odun olsunlar diye besler.
Düşünsenize, İstanbul sözleşmesini de böyle bir algı operasyonu ile onaylatmadılar mı?
İşte onlar cahillerin, zalimlerin ta kendileridir. Siz onların sözlerini dinlerken gözucu ile nereye gittiklerini görmek için ayaklarına bakın. Sözlerini dinlediğinizde duymak istediğiniz kulağınıza hoş gelen söyler söylerler. Oysa onlar güzel elbiseler giydirilmiş, pahalı marka ürünlerle süslenmiş cehennem odunu kütükler gibidir. Selam ve dua ile..