Seyyid Nasrallah’ın Kudüs Günü konuşmasındaki 6 önemli uyarı ve mesaj
Seyyid’in son hitabı, çok yakında çıkabilecek bir savaşa hazırlık mesajları ve haritalarıyla dolu olan bir konuşmaydı. Bilgilerimiz, bugünlerde Direniş Ekseni’nin iki birleşik odasının daimi bir oturumda olduğunu doğrulamaktadır. Bunlar...
Seyyid Hasan Nasrallah'ın bu Cuma akşamı Uluslararası Kudüs Günü kutlamaları vesilesiyle yaptığı konuşma, tarihsel olarak bölgede bir dönemin bitişini ve yeni bir dönemin başlangıcının altını çizerken, yaklaşan Arap-İsrail çatışmasını ima etti.
Bu aşamanın ana başlıklarına veya Direniş Ekseni’ndeki yeni değişikliğe değinmeden önce şunu belirtelim ki Seyyid Nasrallah'ın Filistin meselesine dair tarihsel sunumu üzerinde, özellikle de gasıp İsrail’in 74 yıllık işgali boyunca üzerine bahse girdiği üç yol üzerinde hemfikiriz: Unutkanlık, ihmal ve işgal; her üçünde de kaybetti. Filistin halkı, onların yeni nesilleri ve arkalarındaki Araplar, Müslümanlar Filistin’i unutmadılar, umutsuzluğa kapılmadılar ve boyun eğmediler.
Seyyid’in yüz ifadelerinden ve ses tonundan hareketle, konuşmasında bahsi geçen çok tehlikeli durumlar ve uyarılar şu noktalarda özetlenebilir:
Birincisi: İsrail'in Suriye'nin derinliklerinde veya başka herhangi bir yerdeki İran hedeflerine yönelik her saldırısına derhal yanıt verileceğini ve eskisi gibi “cevabın doğru yer ve zamanda geleceğine” dönük herhangi bir açıklama yapılmayacağını vurguladı. Soru şu: Bu yanıt nerede olacak? İşgal Altındaki Filistin içinde mi yoksa gemiler veya elçilikler gibi dünyanın diğer bölgelerindeki İsrail çıkarlarını hedef alarak mı?
İkincisi: İran'ın, işgalci güçle ilişkilerini normalleştiren Körfez ülkelerine, topraklarındaki askeri üsler üzerinden bir İsrail saldırısının başlatılması durumunda doğrudan hedef olacakları uyarısında bulunması.
Üçüncüsü: İşgal altındaki Kudüs'te bulunan, İslam’ın ve Hıristiyanlığın kutsal mekânlarına zarar verilmesi İsrail Devletinin ölümü anlamına gelecek. Bu planlara ve bunların sahada zorla kabul ettirilmeye çalışılmasına asla hoşgörü gösterilmeyecektir.
Dördüncüsü: Önümüzdeki ay (Mayıs) Lübnan sınırları yakınında gerçekleşmesi planlanan ve tüm hava, deniz ve kara silahlarının katılacağı İsrail askeri manevraları, Lübnan’a karşı kapsamlı bir saldırının başlangıcı olabilir. Hizbullah kuvvetleri bununla en yüksek seviyede; füzeler, insansız hava araçları ve topçu birlikleri ile yüzleşecek.
Beşincisi: İcrası, operasyon odaları veya Direniş gruplarıyla bağlantı gerektirmeyen ve İsrail güvenlik sisteminin kırılganlığını gösteren tek kişilik komando operasyonlarına odaklanmakla Seyyid Nasrallah, gelecekte bu tür operasyonların artırılması için çağrıda bulunuyormuş gibi gözüktü.
Altıncısı: İşgal ve güvenlik denklemi üzerinde dikkat çekici bir şekilde durması ve onu dağıtma gerekliliği… Zira işgalci devletin hayatta kalmasının ana direklerinden birini bu denklem oluşturuyor.
Bu makalenin sonundan çıkarılabilecek olan şudur ki, işgali ve onun “saldırganlıklarını” caydırma aşaması eğer bitmediyse tamamlanmak üzeredir ve bundan sonraki aşama, Direniş Ekseni’nin derhal ve doğrudan harekete geçerek cevap verme noktasına geçmesi ve düşmanlarının alay konusu olan “askeri güçlerin doğru yerde ve zamanda yanıt verecekleri” şeklindeki sözlerin ortadan kalkmasıdır.
İsraillilerin söylediği her sözü takip ettiği; uzmanlarının, düşünce kuruluşları ve araştırma merkezlerinin konuşmalarını analiz etmeye çalıştığı Seyyid Nasrallah, rastgele şeyler söylemiyor ve konuşmalarının çoğu bilgiye dayalı bir durum değerlendirmesi ve mesajlarla doludur. Bu nedenle de sözlerini çok dikkatli seçer.
Seyyid’in son hitabı, çok yakında çıkabilecek bir savaşa hazırlık mesajları ve haritalarıyla dolu olan bir konuşmaydı. Zira İsrail liderliğinin krizde oluşunun ve yerleşimcilerin Direniş Cephesi ve fedai operasyonlarından kaynaklı tehditler yüzünden yönetime güvenlerini kaybetmelerinin bu savaşın fitilini ateşleyeceği değerlendirmeleri yapılıyor.
Bilgilerimiz, bugünlerde Direniş Ekseni’nin iki birleşik odasının daimi bir oturumda olduğunu doğrulamaktadır. Bunlardan biri farklı ülkelerden generalleri ve Direniş fraksiyonlarını içeren askeri oda, ikincisi ise Direniş’in temsilcilerinin yer aldığı siyasi odadır. Bu odada eksen ülkelerinin hükümetlerinin ve liderlerinin temsilcileri ile hareketleri hazırlık yapıyor, savaş ve yüzleşme planları yapılarak gelişmeler değerlendiriliyor.
Üç büyük yıldırım bir sonraki savaşı patlatabilir; Kudüs ve Cenin ile Ramallah'taki Filistin Yönetimi sonrası dönem. İsrail çılgınlığı da ihtimal dâhilindedir ve sonuncusu olabilecek bir savaş için verilecek yanıt ise hazırdır… Ve günler aramızda dönüp duruyor. (Abdel Bari Atwan / Raialyoum - Çeviri: Medya Şafak)