Sezer’in Türkiye’ye İnanılmaz Katkısı
Hani yazıp çiziyorduk da, doğrusu bu kadar da hızlı unutulup gideceğini düşünmüyorduk…
Osman Özsoy
10. Cumhurbaşkanı Sezer’in Çankaya’yı boşaltıp Ankara Gölbaşı’ndaki villasına yerleştiği ilk gece, Show TV kameramanlarının sote bir yere gizlenerek çektikleri o fanilalı görüntüleri de olmasa, Sayın Cumhurbaşkanının Çankaya sonrası hayatıyla ilgili son 10 gündür gazetelerde tek satır yazı çıkmamış olacaktı. (Hemen ilave edeyim, ilgili kanalın o davranışını tamamen gayri ahlaki buluyor ve kınıyorum.)
Tek başına, tek parti iktidarının 4–5 yıldır neredeyse canını okuyan, geçit vermeyen, daha 15 gün önce, “Senin Hükümet listeni onaylamıyorum” anlamına gelen rest gösteren Sayın Sezer, ne kadar da çabuk düştü ülke gündeminden öyle değil mi?
Bürokratik ve oligarşik devletin son temsilcilerinden olan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bilerek veya bilmeyerek, farkında olarak veya olmayarak aslında ülkeye büyük katkılarda bulundu.
Sayın Sezer, milletin gözünün açılmasına yardım etti. CHP ile öylesine ortak hareket ettiler ki, bu ülkede işlerin arka planının nasıl yürüdüğü konusunda onlarca yıl boyunca anlatamayacağımız şeyleri adeta milletin gözüne parmak basarcasına çok kısa sürede sergilediler. Kapalı kapılar ardında iktidar oyununun nasıl oynandığı konusunda öyle ibretlik görüntüler yansıttılar ki, köylüsünden kentlisine, okumuşundan cahiline, zengininden fakirine herkes, devlete, yönetime ve ülkeye sahip çıkmanın sadece sandıkta oy verip geçmekten ibaret olmadığını anladı.
Bu ne sonuç böyle?
Yıllarını kamuoyu araştırmalarına veren CHP eski milletvekili Bülent Tanla cumartesi günkü görüşmemizde şaşkınlığını gizleyemediğini açıkça ifade etti. Bu yüzde 47 oyu hiçbir şeyle izah etmemiz mümkün değil dedi durdu.
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan dâhil AKP yönetimi eğer, bu oyun sadece AK Parti’ye verildiğini düşünürlerse hata ederler. Millet; kendisiyle, değer yargılarıyla, inanç esaslarıyla, demokrasinin kurumsal nitelikleriyle her defasında oynamayı kendisine şiar edinmiş kesimlere karşı bir bakıma yeter dedi, durumdan vazife çıkardı ve bir bakıma yönetime el koydu. O kadar ki, 30 Ağustos resepsiyonunda gazeteciler hala Genelkurmay Başkanını tahrik edecek sorular sormaya çalışınca, Paşa, “Millet bize kızar” dedi. Ordunun demokrasiye gösterdiği saygıyı bir kısım medya ve rant çevreleri gösteremedi.
Sayın Gül’ün gelişmelere bu derinlikte bakması ve arkasında millet iradesini hissetmesi bu açıdan önemlidir. Bu sonuçla, Başbakan Erdoğan ve AKP grubu dâhil, Sayın Gül’ün büyük Türk Milleti’nden başka kimseye ayrıca minnet duymasına gerek yoktur. 22 Temmuzda verilen mesaj bu kadar nettir ve sadece bir parti ile ilişkilendirilmemelidir.
22 Temmuzda ortaya çıkan tabloya rağmen, sanki hiç seçim yapılmamış gibi sandık sonuçlarının nasıl etkisizleştirilmeye çalışıldığını hep birlikte gördük. Emaneti millet iradesine teslim etmek ne kadar da ağırlarına gitti bazı kesimlerin. Onların uzlaşma dediği, millet iradesinin konunun hiçbir yerinde olmadığı ve anlam ifade etmediği, kendilerine kayıtsız şartsız boyun eğilmesi beklentisinden başka bir şey değildi. Hâlbuki millet sandıkta uzlaşmış, onun dışındaki meşruiyet arayışlarına ne hacet… Demokrasi bu değil mi?
Teşekkür etmeliler…
Malum, AKP’nin sayısal çoğunluğu ülkenin ihtiyaç duyduğu yasaları Meclis’ten hızla geçirmesine imkân verince ve parlamento çatısı altında bu durumu frenlemek mümkün olmayınca Meclis dışı etkenler devreye girdi ve kurumlar öne çıktı.
Aslında Sayın Sezer gerilim oluşturması muhtemel birçok yasayı veto ederek AKP iktidarının siyaset dışı baskı kurumlarıyla karşı karşıya gelmesini de bir bakıma önledi. Hatta ben bu durumu bir yazımda, “Sezer AKP’nin ömrünü uzattı” şeklinde değerlendirmiştim.
CHP ile Sezer mantığı zaman içinde öylesine örtüştü ve birbirini tamamlayıcı fonksiyon görmeye başladı ki, “CHP, AKP’nin ampulüne enerji taşıdı.” Gelinen aşamada AKP’nin CHP ve Sezer’e aslında az da olsa teşekkür borcu var. Dünyanın her yanında iktidar partileri hükümette başarılı olduklarında seçimi yeniden kazansalar da oyları bir önceki seçime göre kısmen düşerken, Türkiye’de tam tersi sonuç çıkmasında kuşkusuz Sayın Sezer ve birlikte hareket ettiği çevrelerin uygulamaları etkili oldu.
Sayın Sezer milletle ters düşen uygulamalarında ısrarcı olarak bir bakıma milletin uyanmasına neden oldu. O kadar ki, cumhurbaşkanını halkın seçmesi önerisinin bir sağ iktidar döneminde gündeme gelmesi bile bu ülkenin şartlarında imkânsız gibiydi. Sayın Sezer’in Meclis iradesini ve Hükümet icraatlarını tıkayan yaklaşımı öylesine bir tablo ortaya çıkardı ki, tıkanan sistem, cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlayacak Anayasa değişikliğini bir referandumla halkın önüne getirilmesini bir bakıma mecbur kıldı.
Sayın Sezer bilerek veya bilemeyerek, yeni Sezerlerin Çankaya’ya çıkmasının da bu sayede önünü kesmiş ve sözü millete bırakmış oldu.
Sayın Sezer’i eleştirip durmayın (!) Kendisi unutulup gitse de, milletin kendi benliğini ve iradesini hatırlamasına neden oldu.
Bu ülkeye bundan daha büyük hizmet olur mu?
haber7