Şimdi ne olacak?

Şimdi ne olacak?

 


Bu soruyu sorup cevap verenler çok; bir cevap da bizim vermemizde sakınca olmasa gerek.

Türkiye'nin normalleşmesi işine gelmeyenler millet iradesini temsil eden meclisi de, en önemli fonksiyonu olan anayasa yapma ve değiştirmeden mahrum bırakmayı şimdilik başarmış görünüyorlar. Ama bunu yaparken hukukun dışına çıktıkları, anayasayı çiğnedikleri, hukuk devletinde yargının da hukuka bağlı olduğu ilkesini hiçe saydıkları için içlerinin rahat olduğunu sanmıyorum.

Asıl zorlukları ve zorlandıkları nokta da millet iradesi. Demokrasilerde millet iradesini devre dışı bırakmak mümkün değil. Böyle olunca er veya geç onun hakemliğine başvurulacak, fakat bu iradenin onlardan yana olmadığı, yapıp ettiklerini onaylamadığı defalarca ortaya çıktı. Bu yüzden ona güvenemiyorlar ve benzeri görülmemiş bir "demokrasi" uygulaması yapmak istiyorlar. Bu nevi şahsına münhasır demokraside milletin dediği olmuyor, yetkisini demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine uygun olarak kullanmayan birkaç hakimin dediği oluyor.

Peki bunun bir çaresi ve çözümü yok mu?

Başka bir ifade ile şimdi ne olacak?

Anayasa mahkemesinin aldığı son kararı yok saymak mümkün imiş, bunun Kanada'da bir uygulaması da olmuş, ama uygulama yaygın olmadığı için tereddütler var.

Bu karar karşısında el ve kol bağlı ise, kapatma davasının sonucuna da böyle teslim olmak mı gerekecek?

Diyelim ki, mahkeme kapatmaya karar verdi.

Bu takdirde ne yapılabilir?

Bu soruya verilen cevaplar içinde Anayasa Hukuku Profesörü Zühtü Arslan'ınki bana en uygun görüneni olmuştur. Aynı görüşü başka anayasa hocaları da ifade ettiler. Buna göre ortada bir mesele varsa bu da "anayasa mahkemesi" meselesidir ve önce bunun çözülmesi gerekmektedir.

Kapatma davasının sonucu ne olursa olsun mutlaka yeni bir anayasa yapılmalıdır ve bu anayasa içinde mutlaka anayasa mahkemesinin yapısı değiştirilmeli, yeni anayasanın kabul edildiği tarihte mevcut anayasa mahkemesinin sona ereceğine dair bir geçici madde konmalı, derhal yeni yapısı ile yeni anayasa mahkemesi kurulmalı ve böylece yüksek mahkemenin kararlarının hukuk ilkelerinin dışına çıkması ve siyasallaşması engellenmelidir.

Prof. Arslan'ın şu çözüm teklifinin de ciddiye alınması gerekiyor:

"En başta, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde parlamento söz sahibi kılınabilir. Anayasa yargısına yer veren hemen tüm demokratik ülkelerde, anayasa mahkemelerinin üyelerini tamamen ya da kısmen parlamentolar seçmektedir. Bu, bir anlamda yasama sürecinin bir parçası olarak çalışan anayasa mahkemelerinin demokratik meşruiyeti için de kaçınılmazdır."

 

yenişafak

Bu yazı toplam 710 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar