Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Şimşek’in hassas konumu

Pazar günü yayınlanan “Mehmet Şimşek’e ne gerek var?” başlıklı yazım, gazete daha erken baskıya verileceği için henüz sayın Şimşek’in bakan olacağı açıklanmadan yayına verilmişti. Sonra internet ortamında da değiştirmedim.

Zaten ben o yazıyı Mehmet Şimşek’in bakan olacağını düşünerek yazdım. Nerede ise ekonominin kurtulması için olma-ma-sının imkansız olduğu bir iklim oluşmuştu.

Mesele şu idi: Şimşek’in getireceği ekonomik disiplin bilinmiyor değildi, o zaman neden Nebati vs devreye konulmuş, “Heterodoks – epistemolojik kopuş” gibi savrulmalar yaşanmıştı. Lütfi Elvan – Naci Ağbal niye gönderilmişti? Uluslararası finans dünyasından kredi bulabilmek için mesele Şimşek’in sadece “Vitrinde bulunması” haline mi gelmişti?

Neyse olan oldu ve Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye’nin başına getirildi. Buna medya jargonunda “Ekonominin patronu oldu” deniyor. Şimşek’in ekonominin başına getirilmesinin yeni hükümetin en dikkat çekici yönü olması da, seçim ortamında kararları fazla etkilemeyen ekonominin ne kadar hayati bir problemle iç içe olduğunun göstergesi idi.

Şimşek’in devir – teslimde ilk sözleri şöyle oldu:

“Hükümetimizin temel hedefi toplumsal refahı artırmaktır. Önümüzdeki dönemde, bu hedefe ulaşmada, şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır.”

Bunlar mesela Ali Babacan’ın, Bilge Yılmaz’ın, Serkan Özcan’ın, Kerim Rota’nın, İbrahim Çanakçı’nın…. Yani muhalefetin ekonomi kurmaylarının sözleri değil.

“Rasyonel zemine dönme dışında bir seçenek kalmadı” diyor sayın bakan. Yani “akıl zeminine dönmek”ten, “bundan başka seçenek kalmadığı”ndan söz ediyor. Bu sözleri sayın Nebati bizzat dinledi. Acaba daha sonra sayın Cumhurbaşkanlığı ofisinde nasıl değerlendirilmiştir?

“Epistemolojik kopuş” dendi resmen… Acaba “irrasyonel gidiş” deseydi sayın Nebati o ünlü konuşmasında ona eleştirel bakabilecek bir zihni dirilik sergileyebilir miydik?

“Şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk…. Bir de kurala bağlılık…. Bunlar temel ilkelerimiz olacak…” Yani yoktu, olacak…

Hele şu “uluslararası normlara uygunluk….” Tam bir “mandacı ekonomist” dili… Nerelerden nerelere geldik ya Rabbim!

Mehmet Şimşek’in çok cesurane bir başlangıç yaptığını kabul etmek lâzım. Sonuçta muhalefeti hesaba çekmiyor sayın Şimşek… Ekonomi kötü gidiyordu, o noktaya getirildi, “kötü gidiş”in sebeplerini ifade etmiş oluyor, “sorumlusu şudur” demeden… Bu “nezaket” tarafı, cesaret tarafı ise bu sözleri birilerinin “üzerine alması ihtimali”nden çekinmemesi oluyor.

Neyse, herkesin biraz bu noktaya gelebilmiş olması, ekonominin ne kadar duvara yanaştığının herkesi tedirgin ediyor olmasından kaynaklanıyor.

Mehmet Şimşek, geçmişte, tam da bu ölçüler içinde hareket ettiği için suçlanarak gönderilmişti. Şimdi bir anlamda “Rövanş” alıyor. Siyasette 24 saat uzun bir zaman ise, üç – beş yıl da çok uzun zaman değildir.

Acaba sayın Şimşek, bu görevde kendisine bir ömür biçmiş midir? Nerede, ne zaman, kimin ayağına basma ihtimali vardır? Ne de olsa, ekonomide her karar, birilerine milyarlar kazandırıyor, birilerine milyarlar kaybettiriyor.

Maaşla çalışanlar biraz tedirgin. Ücret zamları kısıtlanabilir, Şimşek’in kıdem tazminatı ile ilgili görüşleri kaygı uyandırıyor vs… İhale düzeni şeffaf hale gelecek mi?

Ekonomi – Hukuk ilişkisinde de uluslararası normlar yakalanacak mı?

“Rasyonel” gibi ifadeler “Nass”la ilgili duyarlılıkları ne hale getirecek? “Nass”ı kuralları küresel çapta belirlenen bu arenaya sokmasaydık, boşuna kurtlar sofrasına sunduk” pişmanlığı yaşanacak mı?

Bu arada ekonominin bir ayağının dayandığı düşünülen Cevdet Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması, nasıl bir misyona tekabül edecek? Tampon görevi yaparken arada sıkışıp ezilmese, diyor insan…

…..

Ben siyasette vatandaşın sorumluluğunun “Destek” yanında “Murakabe – Denetleme” de olduğunu düşündüğüm için, 28 Mayıs’ta 27 milyon küsur oy ile iktidara destek veren insanlarımızın Şimşek olayı ve onun söyledikleri üzerinde biraz düşünmelerini beklediğimi de ifade etmek isterim.

……

Neyse bu iş daha çok konuşulacak… Bir – iki kelam da kimi bakanlar için edelim:

Dışişleri Hakan Fidan geldi. MİT’ten. MİT’e kim gelecek sorusu da beraberinde geldi. “Sır küpü” idi Fidan, şimdi yeni bir “Sır küpü” lazım sayın Cumhurbaşkanı’na…

Hatırlıyorum, Hakan Fidan MİT başkanı olduğunda ilk tepki eski İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’tan gelmişti. O tepki Gülenciler’de yankılanmıştı. Ben de ona dikkat çekmiştim.

Dünya Fidan’ı tanıyor, sessiz diplomasiyi seviyor, Dışişlerinde de etkili olur, diye düşünüyorum.

Bana göre yeni kabinenin en önemli operasyonlarından birisi İçişleri Bakanlığı’nda yaşandı. Erdoğan Süleyman Soylu defteri üzerinde önemli bir karar verdi. Hem de tereyağından kıl çeker gibi. Bahçeli’nin Soylu konusunda hassasiyeti biliniyordu, önce milletvekilliğine gönderildi, bakan olmayacağı sinyali verildi. Sonra da milletvekilliğinden istifa ettirilip bakan yapılmadı.

Yerine İstanbul valisi Ali Yerlikaya getirildi. Sayın Yerlikaya’nın ilk açıklaması tam da Soylu’nun profilinin çaprazında yer aldı; şunu söyledi:

“Görev ve sorumluluklarımızın bilincindeyiz, temel referansımız hukuk ve insan haklarıdır, bundan asla taviz verilmeyecektir.” Hukuk ve insan hakları… Bir İçişleri Bakanı’na güven de böyle oluşur. Bunları ilerde de yazacağız.

Bu yazı toplam 396 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar