Ahmet Taşgetiren
‘Siyasetin sehiv secdesi yoktur’
Başlıktaki söz Cemil Çiçek’e ait.
“Bunu geçmişte de defalarca söyledim” dedi Suriye ile ilgili perşembe günkü yazımdan sonraki konuşmamızda.
İslami bilgilere vakıf olanlar bilir: Namaz içinde yapılması gereken bazı davranışlar yapılmadığında ya da ertelenerek yapıldığında, namaz sonunda selamdan önce “unutma secdesi” anlamında “Sehiv secdesi” yapılır. Bir tür unutmanın telafisidir bu.
Cemil Çiçek namazda mümkün olan bu tür hata tamirleri siyasette olmaz, demek istiyor. Hoş Kur’an’da bir de “Maûn suresi” vardır ki orada “Namazda namazlarından gafil olanlara yazıklar olsun” gibi bir kınama da mevcuttur. Ama Rabbin affı - keremi sonsuzdur ve Zatına karşı kusurlarda affedicidir.
Siyaset böyle değil, demek istiyor Cemil Bey. Orası kurtlar sofrası. Kurtlukta da düşeni yemek kuraldır. Gerçi diplomasi bu kurtlar sofrasını ülkeler arası işbirliğine dönüştürme sanatı olarak bilinir, ama o da arka planda hesaplaşmalar ihtiva eder.
Cemil Bey, sonra Yozgat’ta halkın söylediği bir sözü “Belki Maraş’ta da vardır” notuyla naklediyor: “Siyasette adama kirlettiği testiden su içirirler.” Sözün orijinali daha da ağır.
“Bu içerde de olur, ama dış politikada daha çok olur” diye ekliyor.
Sonra yakın dönem siyasetinden bir örnek veriyor. Yıldırım Akbulut – Mesut Yılmaz rekabetinde rahmetli Özal’ın da etkisiyle Mesut Yılmaz galip çıkmış. Ancak sonraki seçimlerde Mesut Yılmaz Yıldırım Akbulut’u Erzincan’dan adaya göstermiş. Cemil Bey, rahmetle andığı Yıldırım Akbulut’un rekabet ettiği Mesut Yılmaz tarafından aday gösterilmeyi kabul etmesini yadırgıyor.
Sonra Akbulut memleketinde seçim gezilerine çıkmış. Belli ki Erzincan’lı vatandaş da yadırgamış Akbulut’un adaylığını. Bir yerde yaşlı bir vatandaş merhum Akbulut’a “Demek ki siyaset bu Beyim” diye başlayan ve “adama ……….elini öptürüyorlar” diye biten öyle bir söz söylüyor ki ben burada yazamam.
Halk kültüründe böyle ağır şeyler var.
Cemil Bey, siyasette sehiv secdesi olmadığını bilmek gerektiğinin altını çiziyor. Ona göre ülke bedel ödüyor siyasetçilerin yapmaları gerekeni yapmamalarından ya da yapmamaları gerekeni yapmalarından dolayı…
Dış politikada yaşananları örnek göstererek söylüyor bütün bunları.
-Suudi Arabistan’la yaşanan ne, diye soruyor.
-Birleşik Arap Emirlikleri ile yaşanan ne, diye soruyor.
-İsrail ile yaşanan ne, diye soruyor.
-Mısır ile yaşanan ne, diye soruyor.
Ve son olarak
-Suriye ile yaşanan ne, demeye getiriyor.
-Ne söyledik, neler söylemedik, bugün her biri ile ilişki geliştirmek için çaba sarfeder haldeyiz.
Cemil Bey, bu süreçleri yöneten iradelerin duygu dünyasındaki beklentilerle hayatın gerçekleri arasındaki derin farklara işaret ediyor.
-Ne olacak, diye soruyorum.
-Öncelikle içeriyi düzeltmek lazım, diyor. Ekonomiyi düzeltmek lazım, iç barışı sağlamak lazım.
Birçok insanın, “Cemil Bey bunları Yüksek İstişare Konseyi’nde söylese ya…” dediğini biliyorum. Bunlar Cemil Bey’e de ulaşıyor hiç şüphesiz. O üzerine düşeni yaptığından emin. Ama belli ki görevinin istişare ile sınırlı olduğunu, istişareyi değerlendirme ve icra yetkisinin ise ayrıca oluştuğunu düşünüyor.
“DÜNYANIN ÖNÜNDE MUM GİBİ DURDUĞU….”
Böyle bir yazıya iki şeyi eklemem lazım.
Birisi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Bayburt’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan söz ederken kullandığı “dünyanın karşısında mum gibi durduğu Tayyip Erdoğan” ve “ Sadece Türkiye’nin lideri değil, dünyanın da umudu olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan” ifadeleridir.
Diğeri de son zamanlarda Türkiye – Rusya – İran – Çin - Suriye ilişkilerini dizayn etmeye soyunan Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek’in önceki gece Halk tv’de söyledikleri… Uzun uzun anlattı Perinçek yapıp ettiklerini ama söylediklerinin en ilginci “8 yıldır iktidarın Vatan Partisi politikaları istikametinde yürüdüğü” iddiasıydı. Ona göre iktidar Vatan Partisinin etkisiyle Amerika’ya meydan okur hale gelmiş ve “Asyacı” kulvara girmiş bulunuyor.
“Tayyip Erdoğan karşısında mum gibi duran bir dünya” tasavvuru mu daha gerçekçi, Perinçek’in “iktidarı Rusya – Çin – İran kulvarına soktuğu” iddiası mı, yoksa sürekli siyasette sürekli sehiv secdesi yapma durumu mu tartışılır ama, görünen o ki, “Değerli yalnızlık” bizi çok mutlu etmedi ve ondan kurtulmaya çalışıyoruz. Bunun için de en azından geçmişteki “dünyayı önünde mum gibi durdurma” söylemini unutturma çabamız var.
Süleyman Soylu belli ki hala bizim halkımıza hamasetin iyi sattığı kanaatinde. Onun siyaset oyunu Tayyip Erdoğan üzerinden yürüyor. Birisinin onu “Ne yapıyorsun sen, Putin mum gibi durmuyor, Biden da öyle… Hatta Esed bile… Sisi bile… Şimdi başka zamanlardayız” diye uyarması işe yarar mı bilmem.