Siyonist Gözüyle Hamas-El Fetih-İsrail İlişkileri Analizi
Yossi Alpher'in ilginç ve kendi açısından doğru tespitleri.Okunması gereken bir yazı..Yossi Alpher Ehud Barak'ın Eski Danışmanı
Abbas'ı güçlendirmek İsrail kadar Mısır ve Ürdün'ün de çıkarına
Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesi birçok dinamiği değiştirdi. Fakat, İsrail hükümeti Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ve Batı Şeria'yı yöneten Fetih'le yakın işbirliği kurarken, sabit kalan şeyleri de göz önünde bulundurmalı. Öncelikle, Hamas İran'la yakın ilişkileri bulunan İslamcı bir örgüt; İsrail'inkilerin yanı sıra, Filistin, Mısır ve Ürdün'deki
ılımlı ve laik Arapların da değerlerine karşıt İslamcı hedefleri var. Örgütü Gazze'yi ele geçirmesinden önce de boykot eden İsrail'in, bugün
aynı şeyi yapmak için daha bile fazla nedeni var.
Öte yandan, hem Batı Şeria'daki Fetih, hem de Gazze'deki Hamas iki bölgenin birlik içinde kalması gerektiğine inanmaya devam ediyor. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, hiçbir zaman Abbas'la sadece Batı Şeria üzerine bir nihai statü anlaşmasını müzakere edemeyecek. Hamas-Fetih kavgası, bölgedeki yeni durumun kalıcı bir unsuru olmak zorunda değil; Riyad ve Kahire'de, Filistin'de yeni bir birlik hükümeti kurulmasına yönelik hareketlenmeler var. Filistinlilerin Batı Şeria-Gazze birliğine bağlılığı, Olmert ve Abbas'ın görüşmelerinin kısa dönemde bir İsrail-Filistin barışı sağlayamayacak olmasının tek nedeni de değil. İki lider de zayıf; Abbas'ın liderliğinin sorunlu olduğu, Fetih'in Gazze'deki çöküşünde açıkça görüldü. Fakat Abbas, Olmert'in İsrail hükümetinin yaşayabilirliğini kanıtlayacak bir gündem oluşturmasının tek yolu.
Bu nedenle, Abbas-Fetih-Batı Şeria odaklı bir yol, bölgesel diplomasi için yararlı bir ortam sağlayabilir. Fakat bu ancak, Abbas, Olmert, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah, bazı hayati adımları atarsa gerçekleşir. Başarı elde etmek için Abbas, Batı Şeria'da, tıpkı Hamas'ın Gazze'yi milislerden temizlediği gibi, bir Fetih-Filistin Yönetimi gücüyle kontrolü ele almalı. Kendi örgütünün liderlik kurumlarını da elden geçirmeli. Ve en azından şimdilik, yeni bir birlik hükümeti kurmanın cazibesine karşı koymalı.
Olmert, Abbas'a sadık olan güçlerin eğitilmesine ve silahlandırılmasına izin verip, Filistin vergi gelirlerini ve esirlerini serbest bırakarak Filistin Başkanı'na yardım edebilir. Mübarek de, Gazze sınırını daha etkili bir biçimde kapatmalı. Hamas'ın askeri gücünün azalması için, örgüt Gazze'de 'karantina' altına alınmalı. Ürdün Kralı Abdullah'sa, Abbas'ın Batı Şeria'daki rejimini ekonomi, siyaset ve güvenlik alanlarında daha fazla desteklemeli.
Hem Abbas hem de Olmert, Hamas'ı iktidara bir barış sürecinin yokluğunun değil de Fetih'in yolsuzluklarının ve yarattığı düzensizliğin getirdiğini biliyor. Bu nedenle, ne yeni bir barış süreci başlayacak, ne Ürdün'le Filistin birleşecek, ne de bir uluslarası güç Gazze'yi abluka altına alacak.
Bunun yerine, İsraillilerle Filistinlilerin güven inşa etmekte başarılı olmalarını umabiliriz. Belki de, İsrail iki-üç yıl içinde Batı Şeria'nın bir kısmından daha çekilebilir. Eğer ilgili tüm taraflar ABD ve Brüksel'in desteğiyle bu sınırlı hedeflere odaklanabilirse, risklere rağmen başarı elde edilebilir.
Çok sayıda risk var. İsrail vergi gelirlerini ve esirleri bırakıp Batı Şeria'da güvenlik sağlanmasını kolaylaştırırsa, Hamas Abbas ve Fetih'i işbirlikçilikle suçlayabilir. İki taraf da önceden benzer riskler aldı ve başarısız oldu. Bugün hem daha akıllılar, hem de fazla alternatif kalmadığı için daha çaresizler. Abbas ve Olmert az da olsa ilerleme kaydedemezse, radikal ve dostane olmayan çözümlerle baş başa kalabiliriz. (Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazete, Tel Aviv Üniversitesi Jaffee Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin eski direktörü, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın eski danışmanı, 27 Haziran 2007)
radikal