Siyonist İsrail’in bitmeyen kâbusu: Seyyid Hasan Nasrallah

Siyonist İsrail’in bitmeyen kâbusu: Seyyid Hasan Nasrallah

80'li yıllarda işgalcilere karşı bir halk direniş hareketi olarak ortaya çıkan Hizbullah, bugün Lübnan'ın kritik dönemlerde güvenilir gücü haline geldi.

İslami Direniş ve Hizbullah Hareketi'nin adı her zaman Lübnan halkına ülkeyi Siyonist işgalcilerin pençesinden kurtaran savaşçıların ve komutanların özveri ve fedakarlıklarını hatırlatır. Bu başarı, 1982'de Lübnan'ın en büyük siyasi partileri ve hatta dönemin Beyrut hükümeti, Siyonist Rejimin ülkeye ilk saldırısı sırasında Lübnan'ı işgalcilere teslim etmeyi amaçlarken gerçekleşti.

Siyonist İsrail’in Lübnan İşgali

İşgalci rejim Haziran 1982'de Lübnan'ı işgal ettikten sonra, eski Başbakan ve Savaş Bakanı Ariel Şaron liderliğindeki rejim güçleri başkent Beyrut'a doğru ilerlemeye başladı. Siyonist kaynaklara göre, İsrail askeri saldırı ile ülkenin siyasi yapısını değiştirmek, Filistin güçlerini ihraç etmek ve Tel Aviv'in casusu Beşir Cemayel'i Lübnan cumhurbaşkanı olarak iktidara getirmeyi amaçlıyordu.

O dönemde Siyonistler, bazı Hristiyan milisleri ve özellikle Beşir Cemayel liderliğindeki "Falanjist Ketayip Partisi" partisinin işbirliğiyle ilerleyip Lübnan'ın farklı bölgelerine yerleşebildiler. Beşir Cemayel, Lübnan'da iktidara geldiği ilk günlerden itibaren Siyonistlerle güçlü bağlar kurmaya çalışmış ve her zaman onlarla fikir alışverişinde bulunup rejimin istediği doğrultusunda hareket etmeye çalışmıştır.

Mevcut bilgilere göre, Falanjist Ketayip Partisi ile İsrail arasındaki ilişkiler, Lübnan iç savaşından sonra 1975'te başladı; Bu ilişkiler Falanjistlerin Filistinli mültecileri bastırmak ve Lübnanlı direniş gruplarını yok etmek için İsrail'den yardım talep ettiklerinde, Tel Aviv'den gelen olumlu yanıtla başladı.

Dönemin Lübnan başkanı ve aslında Siyonist rejimin casusu olan Falanjist Ketayip Partisi'nin lideri Beşir Cameyl, İsrail'e Lübnan'ı işgal etmesi için askeri destek sağlama ve hatta barış anlaşması imzalama sözü verdi.

Beşir Cemayl ve Samir Geagea'nin (Hristiyan Lübnan Gücü Partisi başkanı) gibi Falanjistlerin Siyonist Rejimle işbirliği, Beyrut'taki Sabra ve Şatila Filistin kamplarında korkunç olaylara yol açtı.

Hizbullah Hareketi Nasıl Ortaya Çıktı?

Lübnan'ın da Filistin gibi Siyonistler tarafından işgal edilmesinin beklendiği bir durumda, ilk başlarda düşmana karşı düzensiz ve gizli operasyonlar yürüten Lübnan İslami Direniş Güçleri, varlığını resmen ilan etme kararı aldı.
İmam Musa Sadr'ın 1975'te Beyrut'ta Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki iç savaşta arabuluculuğu başarısız olduktan sonra, ülkedeki Şiileri korumak için sonraları "Emel" olarak ünlenecek olan Mahrumlar Hareketinin askeri kolunu kurdu. İmam Musa Sadr'ın 1978'de Libya'da kaçırılmasının ardından hareketin liderliği şu anda Lübnan parlamentosunun başkanı olan Nebih Berri'ye devredildi.

Beyrut'un düşmesinin ardından çeşitli gruplardan Şii güçleri Baalbek'te toplandı. Daha sonra Baalbek merkezli gruplardan 9 üyeli bir komite oluşturuldu ve bu komiteden 5 üyeli bir konsey seçildi ve adı Lübnan Konseyi olarak değiştirildi. İlk önce gizli olarak faaliyet gösteren konsey için "Lübnan Hizbullahı" adı seçildi ve hareketin siyasi ofisi çalışmaya başladı. Lübnan Hizbullah Hareketinin ilk çekirdeği 1982'de kuruldu, ancak hareket resmen Mayıs 1984'te varlığını ilan etti.

Siyonistlerin Güney Lübnan'dan Kaçışı; Hizbullah'ın İlk Resmi Başarısı

İsrail'in önce Beyrut'tan ve ardından 1985'te Litani Nehri boyunca geri çekilmesi, halk direnişinin ve Hizbullah'ın belirlediği stratejinin ilk sonucuydu.

Bu dönemde, direnişin yürüttüğü art arda operasyonlar yoğunlaştı. Dolayısıyla Siyonist Rejim Lübnan'daki günlük kayıplardan kaçınmak için yavaş yavaş ülkenin güneyinden ayrılmayı düşünmeye başladı. Böyle bir olay Mayıs 2000'de yaşandı ve Siyonistler Temmuz 2006 savaşında Hizbullah karşısında feci bir yenilgiye uğradığı için güney Lübnan'dan kaçtılar.

Seyyid Hasan Nasrullah; İsrail’in Bitmeyen Kabusu

Seyyid Abbas Musavi, 1991 yılında Hizbullah’ın ilk genel sekreteri olarak seçildi. Ancak bu görevinde sadece dokuz ay kalabildi. Abbas Musavi, 17 Şubat 1992’de, Şeyh Ragıb’ın şehadet yıl dönümü merasiminden dönerken, Siyonist İsrail’in düzenlemiş olduğu suikast sonucu kendisi, hanımı ve bir çocuğu şehit oldu.

İsrail, Seyyid Abbas Musavi'ye yapılan suikastın ardından Lübnan direnişinin yıkılıp yok edileceğini düşünürken, bu olay Hizbullah'ın 30 yıldır Genel Sekreteri olan Seyyid Hasan Nasrullah'ın adının ön plana çıkmasına neden oldu. Böylece Nasrullah işgalciler için bitmeyen bir kabus haline geldi.

Nasrullah döneminde Hizbullah büyük zorluklarla karşı karşıya kalsa da pratikte taleplerini İsrail'e iki kez dayatmayı başardı ilk olarak 2000 yılında İsrail'i güney Lübnan'dan çekilmeye zorladı ve ikinci kez Temmuz 2006 savaşında büyük direnişle İsrail'in yoğun askeri baskısından kurtulmayı başardı. Böylece Siyonistler peş peşe hezimete uğramış oldu.
Ayrıca Lübnan Hizbullah Hareketi bu dönemde ülkesini tekfirci terörden kurtarmada kilit rol oynamış ve Suriye krizinin Lübnan'da tekrarlanmasını engellemiştir.

Hizbullah Hareketi, askeri yapısını güçlendirmenin yanı sıra sosyal, siyasi ve ekonomik organizasyonlar oluşturarak son on yılda ülkede önemli bir rol oynayabildi.

Hizbullah'ın Siyasi Kazanımları

Hizbullah'ın siyasi kolu bu alanda büyük bir rol yaratmayı ve Lübnan halkının birçok zorluk ve sorununun üstesinden gelmeyi başardı. Ülkenin ana siyasi partilerinden biri olan Hizbullah, halen Lübnan siyasi arenasında yer alıyor ve Lübnan hükümetinin yetersizliğinin gölgesinde, ülkeyi krizlerden çıkarmak için defalarca başarılı girişimlerde bulunmuştur.

Hizbullah'ın bu başarıları sayesinde direniş, Şii, Sünni, Hıristiyan ve Dürzi halkları arasında yüksek bir konuma sahip. Lübnan halkı, Hizbullah'ı İsrail saldırılarını engellemede en önemli faktör olarak görüyor.

Hizbullah’ın Caydırıcı Gücü

Hizbullah Hareketi, işgalci rejime karşı yaptığı iki savaşla birlikte dış tehditler karşısında caydırıcı bir güce kavuşmuş oldu. Bu gücün elde edilmesi, Lübnan'ın ulusal egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün daha fazla korunmasına yol açmıştır.

Hizbullah'ın cephaneliğinin nokta atışı yapan füzelerle donatılması hareketin askeri yeteneğinin işaretidir.
Balistik füzelere ek olarak, Hizbullah'ın taarruzi ve keşif insansız hava araçları (İHA) ile gelişmiş hava savunma sistemlerine kavuşmuş olması Siyonistler arasında büyük bir panik yaratmıştır.

Hizbullah, Lübnan'ın Kritik Dönemlerde Güvenilir Gücü

Hizbullah Hareketi’nin işgal ve zorbalık karşısında icra ettiği başarılı performansı Filistin'den Yemen'e kadar tüm direniş gruplarına rol model oldu.

Hizbullah, tüm kritik dönemlerde Lübnan'ın çıkarlarını savundu ve Lübnan ile İsrail arasındaki tartışmalı deniz sınırı geriliminde de kararlı bir duruş sergilemiştir.

Örneğin Hasan Nasrallah, Siyonist İsrail’in Lübnan deniz sahasında yaptığı yasadışı doğalgaz arama ve çıkarma çalışmalarını sert bir şekilde tepki göstererek, “İsrail'in bu faaliyetleri devam ederse, Hizbullah'ın Lübnan ve halkının egemenliğini ve haklarını savunmak için askeri seçeneğe başvurmaktan bile korkması yok.” demişti.

Hizbullah ve Seyyid Hasan Nasrullah'ın kararlı duruşu olmasaydı deniz sınırlarının çizilmesi konusunda ABD’nin girişimiyle Lübnan’ın hakları çiğneyebilridi. Bu nedenle Lübnan halkı, Beyrut hükümetinin ABD baskısı karşısında aciz duruma düştüğünde Hizbullah’ın ülkeyi savunacağına inanıyor. (Ajanslar)