Siyonist Medya Çin-Suud İlişkisini Nasıl Değerlendirdi
Geçtiğimiz hafta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyaret İsrail medyasında geniş yer buldu.
Son günlerde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan'a yaptığı resmi ziyaret çerçevesinde iki ülke arasında imzalanan "kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması" bölgesel ve uluslararası medyanın ilgisini çekti.
Siyonist İsrail medyası da Çin liderinin Riyad ziyaretine çok geniş yer ayırdı. Siyonist medya, söz konusu gezinin İran İslam Cumhuriyeti’nin zararına olduğunu anlatmaya çalıştı.
İsrail rejimi basının iddiasına göre; Pekin yönetimi, İran'ın karşı karşıya olduğu iç sorunlar, bölgesel ve uluslararası meseleler nedeniyle İran-Çin 25 Yıllık Kapsamlı İşbirliği Anlaşması'ndan iyi sonuç elde etmedi. Bu yüzden Çin, İran’la ilişkilerin yerine Fars Körfezi'ne kıyısı olan Arap ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek istiyor dedi. Ama gerçekten durum böyle mi?
Aslında Çin de Rusya gibi Orta Doğu güçlerine kendi ulusal çıkarları doğrultusunda eşit bakmaya çalışıyor ve İran, Suudi Arabistan, Türkiye ve kısmen Siyonist İsrail’i de bu çerçevede değerlendiriyor. Çin yönetimi onların durumu ve ihtiyaçlarına göre ilişkilerini genişletiyor.
Rusya böyle bir politika izleyerek bölge ülkeleriyle nispeten eşit ilişkiler kurmuştur. Çin ve Rusya, ABD’nin tersine kendi çıkarı için ülkelerle ilişkilerde öncelik tanımıyor.
Siyonist İsrail, Çin-Suudi Arabistan yakınlaşmasına nasıl bakıyor?
İlk konu, Tel Aviv rejiminin Suudi Arabistan gibi bir İslam ülkesinin diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesini istememesidir. Siyonistler herhangi bir İslam ülkesinin ekonomik alanlarda ilerleme kaydetmesinden memnun değil ve her zaman çeşitli yönetmelerle İslam ülkelerinin büyümesini ve ilerlemesini engellemeye çalışıyor. Öte yandan Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve İran gibi Müslüman ülkelerde yaşanan her türlü kriz, fitne ve çatışmayı memnuniyetle karşılıyorlar. Çünkü Müslüman ülkelerin böylesi durumda kalması onların İslam dünyasının ana sorunu olan işgal rejimi ile mücadeleden uzaklaştırır ve Siyonist İsrail’in Filistin’deki yayılma politikasını ilerletmesine katkı sunar.
Siyonistler, Suudi Arabistan’ın bir yandan Yemen kriziyle uğraşmasını ve diğer yandan da ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanda geride kalmasını uygun buluyor.
İkinci konu, Çin'in bölgesel etkisinin artması ve Siyonist İsrail’in ana destekçisi olan ABD’nin bölgesel varlığı ve etkisinin kaçınılmaz olarak azalmasıyla ilgilidir. İsrail rejimi, Çin, Rusya ve Avrupa Birliği (AB) gibi büyük güçlerin Batı Asya bölgesindeki konumunu sağlamlaştırmasını istemiyor, zira onların Orta Doğu’daki varlığının artması, ABD'nin bölgesel gelişmelerdeki etkinliğinin azalması demektir. Bu durumda, İsrail'in işgal altındaki topraklarda Filistin karşıtı politikaları uygulama gücü de azalacaktır. Amerikan güçlerinin Afganistan'dan çekilmesinden rahatsız olan Siyonistler Trump döneminde de ABD birliklerinin Suriye'den çekilmesine şiddetle karşı çıktılar.
Rus güçlerinin Suriye'deki varlığı, işgalci rejimin Suriye altyapısına yönelik saldırılarını genişletmesinin önündeki engellerden biri olmuştur. Ruslar aynı zamanda Ukrayna'daki gelişmelerde Tel Aviv rejiminin pasif kalmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Rusya, Çin ve hatta Avrupa Birliği'nin varlığıyla bölgedeki diğer ülkelerde Suriye modeli tekrarlanırsa Siyonist İsrail’in önündeki sorunlar ve engeller daha da artacaktır.
Üçüncü konu, Suudi Arabistan'ın ABD’ye bağımlılığının kademeli olarak azaltılmasıyla ilgili; Çünkü bu durumda Washington yönetimi, tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn üzerinde baskı kuran ve Siyonist Rejimle normalleşme anlaşması imzalamaya zorlayan Trump döneminde olduğu gibi Riyad yönetimini sıkıştırmayacak.
Aslında, Suudi Arabistan'ın "Doğu’ya Bakış" politikasındaki herhangi bir ilerleme, Abraham Anlaşması üzerinde olumsuz bir etki bırakacaktır.
Geçenlerde Washington hükümeti, OPEC+ grubunda yer alan Suudi Arabistan’ın günlük petrol üretimini azaltma kararını sert bir şekilde eleştirmişti. ABD’nin Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan'a yaptığı son ziyareti de olumlu değerlendirmediği söyleniyor. Dolayısıyla böyle bir sürecin devam etmesi Suudi Arabistan'ın ABD’den uzaklaşması ve Washington’un desteklediği Arap-İbrani ittifakının zayıflaması anlamına gelir.
Dördüncü konu, Çin ile ABD'nin Ortadoğu stratejisiyle ilgili; Çünkü Çin'in Batı Asya bölgesinde ekonomik ilişkileri geliştirmek ve enerji, altyapı ve ulaşım projeleri alanlarındaki yatırımları artırmak için kriz ve gerilimden uzak bir ortama ihtiyacı var.
Ancak Amerikalılar bu bölgeyi yönetmek için gerginlik ve kriz ortamına ihtiyaç duyuyor; Çünkü kriz döneminde Amerikan askeri ve savunma ürünlerine talep de artıyor. Aynı zamanda İran da bölgede oluşan suni gündemlerle mücadele için uğraşacaktır.
Yukarıdaki analize rağmen Binyamin Netanyahu, rejimin yeni başbakanı olarak Suudi Arabistan ile siyasi ilişkiler kurmak istediğini açıkladı.
Tel Aviv’in Bahreyn ve BAE ile ilişkileri Netanyahu'nun bir önceki başbakanlığı döneminde gerçekleşti, fakat büyük ihtimalle Riyad yönetimi, ABD hükümetinin BAE ve Bahreyn'e verdiği sözü tutmamasını göz önünde bulundurmak zorunda kalacaktır. Bunun için Siyonist Rejim ile Suudi Arabistan arasında yakın gelecekte normalleşme gerçekleşmeyebilir. (Tesnim)