Hasan Karakaya
Solcu yapınca öv... AK Partili yapınca söv!
Önce hikâyeyi anlatayım... Bir "yaz" günü, bir belediye başkanı, şehrindeki "göl"ün karşı kıyısına "yürüyerek" geçeceğini söyler... "Gazeteciler" inanmaz tabiî... Ertesi gün, gölün kıyısında, adeta bir "gazeteci ordusu" toplanır... Hepsi de "O an"ı beklemektedir!..
"Kamera"lar kurulur, "çekim"ler başlar!..
Başkan, söz verdiği gibi, ayakkabılarını bile çıkarmadan, başlar göl üzerinde yürümeye!..
Bir süre sonra da, karşı kıyıya ulaşır!..
Peki, bu olay; ertesi günkü gazetelerde hangi başlıkla yer alır?..
Aynen şu başlıkla:
"Başkan yüzme bilmediği için; gölü, karşıdan karşıya yürüyerek geçti!"
Aynen bunun gibi... Medya için önemli olan "yapılan iş" değil, "yapanın kimliği"dir!.. Eğer "icraat" yapan kişi "yandaş" ise, "övgü" yağdırırlar... Yok eğer, "kafayı taktıkları" birisi ise, ya "söver"ler, ya da "döver"ler!..
İsterse siz; olmayacak bir iş yapıp, "ağzınızla kuş tutmuş" olun!..
"İlkel adam" derler;
"Tüfek gibi çağdaş bir araç kullanmak yerine, gitti ağzıyla kuş tuttu!"
Derler mi?.. Derler!..
İşte bunun son iki örneği "Dikili olayı"nda ve bir de "AK Parti Ankara Gençlik Kongresi"nde görüldü.
BAŞKAN SHP"Lİ OLUNCA!
Olay malûm... Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven"i, bir anda "günün adamı" yaptılar!..
Bu da yetmedi;
Onun için "Dikili"nin Castro"su" dediler!..
Niye dediler?..
Çünkü Osman Özgüven, "SHP"li" idi!
Dolayısıyla "Küba Modeli" uygulamasında hiçbir sakınca yoktu... Dahası, "övgüye değer"di!..
Yaptığı, "sosyal belediyecilik"ti!..
Dedim ya;
Çünkü Başkan Bey, "SHP"li" idi!..
Dikili"de "10 tona kadar su kullananlardan ücret alınmıyor"du!.. "Belediye otobüsleri ücretsiz yolcu taşıyor"du!.. Belediye Sağlık Merkezi"nde muayene 1 YTL, röntgen 6 YTL idi... Ekmek de, sadece ve sadece 25 Kuruş"tu!..
Yani, sizin anlayacağınız;
Dikili"nin SHP"li Belediye Başkanı Osman Özgüven, "AK Partili Belediyeler"in yaptıkları"nın tıpkısının aynılarını yapıyordu!..
Ama, AK Partili belediyeler yapınca, "oy kaygısı"yla yapmış oluyordu!.. AK Partili belediyeler yapınca "istismar" oluyordu!.. AK Partili belediyeler yapınca "seçim rüşveti" oluyordu!..
Söylemeye gerek yok, biliyorsunuz;
AK Partili belediyeler tarafından dağıtılan "yardım paketleri"nden tutun da, "bayramda ücretsiz otobüs" uygulamasına varıncaya kadar hemen her icraata bir "kulp" takıldı.
Hatta, hatırlıyorum da;
Ankara ve İstanbul"da, belediye otobüslerinde "yaşlı yolculardan ücret alınmaması" uygulaması başlatılmıştı da; o dönemde iktidarda olan DSP, MHP ve ANAP"tan oluşan koalisyon hükümeti, çıkardıkları bir yasa ile bu hizmeti engellemişti!..
Biliyorsunuz;
Ramazan ve Kurban bayramlarında da "belediye otobüsleri, herkese bedava" idi!..
Buna bile itiraz etmişler ve "kimin malını, kime peşkeş çekiyorsun?" diyerek, hesap sormaya kalkmışlardı!..
Kim?..
Elbette kartel medyası!..
Yazının başındaki örneğe dönecek olursak... "Gölü yürüyerek geçen başkan" eğer "AK Partili" ise; "Başkan yüzme bilmiyor" olur, eğer SHP"li veya CHP"li ise, "Becerikli başkan" olur!..
Tıpkı, AK Partili belediyeler "yardım" dağıtınca "fakir-fukara edebiyatı", ama SHP"li veya CHP"li belediyeler dağıtınca "sosyal belediyecilik" olması gibi!..
Bu tür tavırlara, "kartelin çifte standardı" demekten artık bıktım... Çünkü bu tavır, "çifte standart"tan da öte, bir "standartsızlık", bir "tutarsızlık" geliyor bana!..
UZLAŞMA DEĞİL, YOZLAŞMA DAVETİ!
Aynı tutarsızlığı "10. Yıl Marşı" olayında da sergilediler.
Olay, malûm...
AK Parti"nin Ankara"da düzenlediği Gençlik Kolları Kongresi"nde, katılımcılar, avazları çıktığı kadar bağırıp, "10. Yıl Marşı" okumuşlar!..
Oysa 10. Yıl Marşı, "milletin ekseriyeti"nden ziyade, "azınlığın sembolü" olan bir marş olarak biliniyor!.. Hatta, "CHP azınlığının sembolü" bile diyenler var!.. Bilirsiniz, bir dönem de "28 Şubat zorbalığının sembolü"ydü bu marş!.. Bazı "Ergenekoncu Rektör"ler bu marşı söylerken, gözyaşları ile sümükleri birbirine karışıyordu!..
İşte, "28 Şubat"ın simgesi" olan bu marş, şimdi "AK Partili gençler" tarafından, hem de avazları çıktığı kadar yüksek bir sesle söylenmiş!..
Peki, "kime yaranacaklar?"
"CHP"lilere" mi, "medya"ya mı?..
Hiçbir yorumda bulunmadan, bu olayın yankılarını aktarmak istiyorum...
Bay Baykal diyor ki;
"Geçen haftanın en önemli olayı, 10. Yıl Marşı"nın AKP Kongresi"nde söylenmesidir... İlk kez oluyor!.. Çok sevindirici bir olay!.."
Hemen arkasından "gol"ünü çakıyor:
"Sen Hikmetyar"ın arkasından siyaset yaparsın, sonra da 10. Yıl Marşı"nı söyletirsin. Siz diyeceksiniz ki; Başsavcılık iddianameyi hazırladı, ondan söylüyor. Hayır hayır, kesinlikle hayır... Atatürk, o kadar büyük insan ki; kendi haklılığını, gücünü 80 küsur yıl sonra bunlara da kabul ettiriyor."
Buyur, burdan yak!..
Geçen Pazar günkü yazısında "Ekim ayına kadar bana eyvallah!.. Memleketi asıl sahiplerine bırakıyorum" diyen, ancak "kıvraklığı" ve "çalımı" ile "gereken yerlere gereken mesajı" verip, gelişmeleri lehine çeviren ve böylece "Hürriyet"te kalmayı garantileyen" Ertuğrul Özkök ise, şöyle yorumladı bu olayı:
"Hafta sonunun en güzel haberi, AKP Gençlik Kolları"nın toplantısında
"Onuncu Yıl Marşı"nın çalınmasıydı.
Bana göre bu AKP zihniyetinde bir devrimdir.
Türkiye Cumhuriyeti"nin bugüne kadar bulduğu en güzel marş olan "Onuncu Yıl Marşı" böylece, AKP çevresi tarafından da "iade-i itibar" edildi."
Bu konuda, daha başka yorumlar da vardı:
"10. Yıl Marşı"nı söyleyen bu gençleri, laikliğe sahip çıkan Başbakan"ı gönülden kutluyorum!
Al bu gençleri, bir gün önce Tandoğan"da yapılan mitinge götür; hiç sırıtmazlar!
Al bu Başbakan"ı aynı mitingde kürsüye çıkar; "muhalif kitleler" yadırgamaz!"
Sanmayın ki bunlar, "uzlaşma" yazılarıdır!.. Tam aksine, AK Parti"ye "yozlaşma"yı empoze eden yazılardır!..
Çünkü; "10. Yıl Marşı"nı böylesine seven bu zihniyet, "İstiklal Marşı ile kavgalı"dır!..
Ve ayrıca; birçok "solcu/ateist kuruluş ve parti"nin kongrelerinde "İstiklal Marşı" okunmaz!.. Onlar, "İstiklal Marşı" söyleyenlerden, "vebalı" ve "cüzzamlı"lardan kaçar gibi kaçarlar!..
Ama o "vebalı"(!) ve "cüzzamlı"(!)lar "10. Yıl Marşı" söylerlerse, hemen "övgü" yağdırmaya başlarlar!..
"Şekil 1 A"da olduğu gibi!..
Peki niye?..
Akılları sıra, "kendilerine boyun eğildiğini" düşünüp, tatmin olurlar!..
Hatta ve hatta; "AK Partililere diz çöktürdük!" diye diye orgazma bile ulaşabilirler!
NE YAPSANIZ YARANAMAZSINIZ!
Ama, yine de "kuşku"yu elden bırakmazlar!.. "Olumlu" satırların arasına bir "fit" sokarlar ki, herhangi bir insan, "AK Partilileri gaza getirme" amaçlı yazılara aldanıp da, onlar hakkında "olumlu" bir düşünceye kapılmasın!..
İşte bunun içindir ki;
"10. Yıl Marşı"nı söyleyen gençleri ve Başbakan"ı yürekten kutluyorum" deyip, hemen arkasından şöyle yazarlar:
"Peki; iki ay öncesine kadar bambaşka bir politika izleyen AKP ve Başbakan neden bu kadar değişti?
Bu sorunun tek bir yanıtı var:
AKP hakkında "laiklik karşıtı eylemlere odak olma" suçlamasıyla kapatılma davası açıldı da ondan!
AKP"liler sırf bu nedenle "laiklik kıyafeti"ne büründüler...
Düne kadar burun kıvırdıkları 10. Yıl Marşı"nı sırf bu yüzden sahiplendiler!
Yani; özetle...
Tekrar TAKİYYE YAPMAYA başladılar!"
Bu satırlardan sonra, diyecek söz bulamıyorum!..
Görüyorsunuz işte;
"AK Partili" isen, bunları ikna edemez, inandıramazsın!..
İstersen "ağzınla kuş tut", yine yaranamazsın!..
Ama "solcu" isen;
"Övgüde sınır yok!"
Yukarıdaki "iki örnek olay"a bakıp, kararı siz verin!..
Ve söyleyin... Haksız mıyım?..
-------------
Ergenekon"a örtbas mı?
Yıllardır bu mesleğin içinde olduğum ve bugüne kadar birçok defa "hakim huzuru"na çıktığım için, hep merak etmiş ve kendi kendime şöyle sormuşumdur:
"Ankara"nın hakim ve savcıları, başka bir hukuk fakültesinden mezun olup da, başka bir hukuka göre mi karar veriyorlar?!?"
"Niye?" diyecek olursanız... Ankara"nın hakim ve savcıları, biraz "sert ve acımasız" davranırken, İstanbul"un hakim ve savcıları daha "esnek" oluyorlar!..
Acaba, "hava"sından mıdır, "su"yundan mı?..
Alın işte; "Ergenekon Terör Örgütü"nün savcısı Zekeriya Öz, Ankara"ya yazı yazıp, "Atabeyler Çetesi" ile ilgili "dosya"yı istemiş!.. Belli ki, "çeteler arasında bağlantı" tespit etmiş!..
Ancak, Ankara"daki mahkeme; neredeyse "kapatılma aşamasına getirilen" Atabeyler Çetesi ile ilgili dosyayı vermemiş ve üstelik "posta"sını koymuş: "Sen, ilk önce Ergenekon dosyasını bana gönder!"
Bu gidişle, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu"nun dediği olacak herhalde!..
"Şemdinli" gibi, "Ergenekon"un da üstü örtülecek!..
Sanıkları "asker" olduğu için mi acaba?.
vakit