Ahmet Taşgetiren
Sonuçta “Partili Cumhurbaşkanı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o sözü…Hani “üzerinde tepiniyorlar” diye tepki gösterdiği sözü… Hatay ile ilgili. Sözü hatırlayalım:
“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa, o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı.”
Sözü muhalefet, yerel seçimler öncesinde daha önce oyunu CHP’li adaya vermiş olan Hatay halkına yönelik tehdit, şantaj diye niteledi, tepki gösterdi. Yani “Merkezi iradeyi elinde bulunduran Cumhurbaşkanı, depremin birinci yıldönümünde hala yıkılmışlığın pençesinde kıvranan Hataylılara “Oyunuzu verirken bu sözlerimi iyi düşünün” demeye getiriyordu.
Partisi adına bir tür seçim propagandası yapıyordu.
İktidara yakın medya, eleştirileri göğüsleme çerçevesinde Cumhurbaşkanı böyle söylemesine rağmen, geçen bir yıl içinde Hatay’a yardım gönderildiğini, hatta rakam vererek Ak Parti’li belediyelerin yönettiği illerden bile fazla gönderildiğini yazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da tepkilere karşı “tepinme” suçlaması yaptığı konuşmasında “Hükümet olarak biz, hangi partiden olduğuna bakmaksızın tüm belediyelere bütçeden almaları gereken payı eksiksiz gönderdik, gönderiyoruz” dedi.
Öyleyse neden “Hatay’a herhangi bir şey geldi mi? Hatay garip kaldı” demişti?
Demişti çünkü önümüzdeki seçimlerde Hatay’ı kendi partisinin kazanmasını istiyor ve Hatay halkının da kulağını çekiyordu. Açık konuşuyordu. Metnin satır aralarında “Aklınızı başınıza alın” gibi ifadeler de saklıydı.
Cumhurbaşkanı’nın ifadesi, seçimler öncesinde sadece Hatay’a yönelik de okunamazdı, tüm Türkiye seçim alanıydı ve herkese “Aklınızı başınıza alın” denilmekteydi.
Ak Parti’nin İstanbul adayı Murat Kurum, muhalefetin algıladığı ve halk tepkisine sunduğu sözleri “Cumhurbaşkanımız merkezle yerelin uyumundan söz ediyor” diye yorumladı. Sözün sertliğini bir ölçüde yumuşatıyor ama özüne katılıyordu. Kendisi de “Merkez”in adayıydı.
Şöyle bir soru sorulabilir: Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözün seçim arifesinde “tehdit, şantaj” gibi algılanacağını ve muhalefet tarafından tepki göreceğini -belki istismar edileceğini- düşünmemiş midir?
Muhtemelen düşünülmüştür, ama ya her türlü tepkiye rağmen böyle bir sözün seçmen nezdinde “iş yapacağı” kanaati hakim olmuşsa… Bir seçmen psikolojisini okumak son tahlilde… Perişan insanlar, reel bir değerlendirme yapıp, her şeye rağmen muhalefet yapmak yerine, günü kurtarmayı neden tercin etmesinler? Denize düşenin hali…
Herkes, Erdoğan o sözleri söylediği zaman kopan “Alkış”a takıldı. Ne yani vatandaş, bu tehdit ifadelerini çılgınca alkışlıyor muydu? Tayyip Erdoğan belki de bu psikolojiyi herkesten daha iyi okuyordu!
Acaba öyle miydi? Hatay halkı, orada CHP’nin şapşallığını da dikkate alıp, Erdoğan’ın basit, açık, pragmatik hesabına mı ilgi gösterirdi? Kim bilir?
Erdoğan’ın o sözlerine yönelik tepkiye yeniden bakarsak, o tepki, genelde “Cumhurbaşkanı halkı böyle tehdit eder mi?” gibi bir ahlaki hassasiyete dayanıyor.
Bir de “Merkezi yönetim”in tasarruf ettiği bütün imkanların, orada sorumluluk üstlenen kişilerin babasının malı olmadığı, bir partinin mülkü olmadığı, bir kadroya milletin maddi – manevi varlığının emanet edildiği ve onun adil biçimde dağıtılması gerektiği gibi bir devlet mantığına…
Millet, Cumhurbaşkanı’nı da böyle bir konumda görüyor. Mesela, bir parti başkanı olarak seçilen başbakana daha farklı, daha parti eksenli bakarken, Cumhurbaşkanı’nı “millet temsili” gibi bir konumda değerlendiriyor.
Erdoğan başından beri Cumhurbaşkanının “partili” olmasını istedi, ona da kavuştu. Ülkeyi “partili” olarak yönetiyor, bütün ilişkilerine “partili” eksenden bakıyor. Tartışmalara – polemiklere o bakışla giriyor. Genel seçim – yerel seçim fark etmiyor, o hep “partili.” Kendi çıkarı partisinin çıkarı, dolayısıyla partisinin çıkarına ise, mesela toplumu kamplaştırmaktan kaçınmıyor. O noktada Cumhurbaşkanı’nın milletin birliğini temsil misyonu” kolayca ıskalanabiliyor.
Onun için Hatay’da Merkez’in kendisi olduğu, Merkez’le uyum içinde olunmazsa garip kalınacağı – bırakılacağı “uyarısı”nın garipsenmesini garipsiyor. Sorabilirsiniz, Merkez’de başkaları, Yerel’de kendisi olsaydı da yine böyle “Ne yapalım payımıza gariplik düştü” der miydi?
İşin garip bir yanı var kuşkusuz: Cumhurbaşkanı, kendisine her zaman “Parti başkanı” muamelesi yapılmasını da istemiyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığının devlet içinde ayrı bir “İhtiram” alanı var. Burada “Saygınlık” desem, meramımı tam ifade edemezdim. İhtiram işte, ayrı bir saygınlık hali.
Ancak gelinen noktada “Partili” ve “Partizan tartışmalara giren” Cumhurbaşkanına yönelik ihtiramın, saygınlığın, sadece “Partili” alanda kaldığını da görmek lazım.
Bu, devlet hayatı için bir kayıptır. Cumhurbaşkanlığı makamına yönelik bir aşınmayı ifade eder.
Ben, bu sistemin tartışılmaya başlandığı günlerden beri Cumhurbaşkanı’nın “partili” olmasını eleştirdim.
Bugün de sağlıklı bulmuyorum. Anayasada “Partili” olmasına rağmen, yine de Cumhurbaşkanı, “partisiz” gibi, “milletin birliğini temsil sorumluluğu” içinde hareket etseydi, sorun azalabilirdi. Ne yazık ki “partili” ola ola, Hatay’ın garipliğini Hataylıların yüzüne vuracak noktaya kadar geldik. Ne denebilir ki?